... 13. BÖLÜM ...

268 28 13
                                    

Bildiğin ne varsa unutmayı istemek... Şu anda yaşadığım, bildiğim, hissettiğim ne varsa unutmak istiyorum. İçimdeki kocaman boşluğu ve kalbimdeki bu dayanılmaz acıyı söküp atmak. Ama asla mümkün değil farkındayım. Hafızamı sildirmek hepsinin çözümü sanırım. Ama bu büyük acının yanında yaşanan güzel şeyler ne olacak. Her sabah saçlarımı okşayarak uyandırması. Her gece ben uyuduktan sonra gelip ışığımı kapatması. O büyük kızgınlığım nerdeydi acaba ? Kırgınlığım peki ? Asıl şimdi kızgın ve kırgınım beni yarı yolda bırakmasına. Hiç uğraşmadan, gönlümü almadan gitmek istemesine. Bu yolun dönüşü varmıydı acaba ? Başarabilir miydi ? Ama yanında güç alabileceği kimse yokki. Benim kırgınlığımı hisseder o. Beni en iyi tanıyan en ufak derdimi mimiklerimden anlayandı o. Saklayamazdım hiç birşey.

Yoğun bakım odasının camından bakmak sadece... Dokunamamak, hissedememek ve sıcaklığından yoksun kalmak. Kaç gün oldu bir hafta ? On gün ? Bir ay ? Kaç günün işkencesi bu ? Yine sessizliği ile cezalandırıyor beni. Her zaman bana kızdığında yaptığı gibi. En büyük kavgalarımızdan sonra sessiz kalır beni cezalandırırdı. Yine aynı şeyi yapıyor. Zaman kavramını yitirdi beynim. Ciddi bir kilo kaybında bulundu vücudum. Ne kadar geçtiğini bilmediğim zaman içinde Harun hoca yurt dışı görevlerinin hepsini iptal etti. Serhat eksiksiz her gün hatta her gece benimle burdaydı. Şafak bana beklediğimden fazla destek oldu. Sanırım dostuz artık. Belki beni bırakıp gitmeden etrafımı kalabalık görmek istiyor. Her zaman düşünceliydi,ben onun için her zaman bir adım öndeydim. Yine aynı şeyi yapıyor belki kimbilir ?

Ve Barlas istinasız her gün yanımdaydı. Tuhaf... Neden burdasın diye hiç sormadım. Uykum geldi omzunda uyudum. Acıkınca yemek istedim. Üşüdüğümde montunu giydim. Başka hiç bir şey konuşmadık. Hep tuhaftık belki ama, bu sefer başkaydı. Bu sessizlik belki alıştırmaydı. Ama bu sabah daha başkaydı her şey. En son Alperen'i gördüğüm gün bu kadar tuhaf olmuştu kalbim. Ve annemin tedaviye cevap vermediği söylenmişti. O günden sonra dediğim gibi bende ki zaman kavramı yok oldu. Barlas'a Serhat bir açıklama yapmıştı sanırım Alperen için. Bana hallettigini söylemişti. Merak etmedim de zaten. Bir parmak kıpırtısından başka hiç bir şey umrumda değildi. Kaybetmenin kıyısında, kazanmanın çok uzağındaydım. Kalbim ritmini yitirmiş, ruhum sessizliği bile utandırmıştı. Bu kocaman yalanın ortasında ki tek gerçeğini kaybetmeye ramak kalması ne kadar adildi acaba ?

Bu kadar yitiklik içinde bana azda olsa sakinlik veren bu koku... Başım omzundaydı yine. Göz kapaklarımın ağırlığına inat etmeye çalışırken burnuma dolan bu koku... belki şu anda hayata dair tek bağ. Gözkapaklarım zafere ulaşacakken oluşan bir hareketlilik...

Aynı hareketliliğe eşlik eden kalbim ve ruhumun yitikliği. Yanımdan nerdeyse ışık hızı ile ayaklanan Barlas. Camakanın önüne biriken baba müsveddesi, Serhat, Şafak ve hissiz bir şekilde arkada bekleyen ben... Ayaklarım zincirli ruhuma. Hareket etme yitisini kaybetmiş bir vücut... Hiç bir hissin belli olmadığı duvarlar ardına gizli sadece bakan gözler... Sesler var boğuk, boğuk hatta bağrışmalar... Ve cevapsız kalan sorular... Karşıdan kocaman, simsiyah açılan bir kapı... Ve damlamayan gözyaşları. Yürüdüm... Ağır, ağır etrafımda kopmaya hazırlanan kıyamete rağmen. Adımlarım sakinliğin sahibi..

Telaşla açık unutulan kapıdan girdim içeri.
Söylenen hiç bir sözü duymuyordu kulaklarım. Sessiz bir kaybediş filmi... sadece telaşlı hareketler ve şok aleti ile annemin yukarı kalkıp tekrar hareketsiz yatağa düşen bedeni. Oysa tek bir şey bekledim ondan... Baş parmağını hareket ettirmesini. Tıpkı filmlerdeki gibi. Ama o yapmadı, gitmek istedi. Kızamıyorum ona.

Yorgundu benim annem. Ait olmadığı bir hayatı yaşamaktan. Kalmak için bir sebebi yoktu. Yüreği kırgındı sevgisizlikten, gözleri boşluktaydı. Gitmek istiyordu annem... Tutan yoktu elinden... Yanında telaşla bekleyen bir kalp yoktu. Duvarları yumruklayan bir adam yoktu dışarda. Yada etrafa saldıran, birşeyler yapın diyen bir adam yoktu. Yalnızdı benim annem...

Son bir ses doldu kulaklarıma filmlerde ki gibi bir ses... Herşeyin bittiğini söyleyen bir ses...
Ve en klasik cümle...

"HASTAYI KAYBETTİK..."

Bütün sesler geri geldi. Herşey ait olduğu yere döndü. Acı, gözyaşı, boğazdaki yumru, düğüm düğüm hıçkırıklar...

Ama herşeye inat gelmeyen tek şey sesim...
O karanlık kapıdan çıkıp gitti kelimeler. Suskunluk baki kaldı sanki en sadık dost gibi. Herkes bana bakıyor tuhaf bir şekilde. Belki bağırmamı hastahaneyi ayağa kaldırmamı istiyorlar. Ama hayır...

Ağır adımlara anneme doğru ilerliyorum, herkesin gözü üstümde hissediyorum. Ellerini avuçlarımın içine alıyorum. Gözleri açık, sağ gözünden yanağına damlayan yaşı öpüyorum. Sıcacık, ve mis gibi kokuyor. Dudakları susuzluktan kurumuş, çatlaklar var hatta... Alnında ki olgunluğunu simgeleyen kırışıkları daha fazlalaşmış sanki... Sarıldım sımsıkı, bu defa sarılmadı bana sırtım boş kaldı. Ve ilk defa ona sarılınca üşüdüm. Oysa o ısıtırdı beni... Annem gittimi şimdi ?

Tuhaf hiç ağlamıyorum... yavaşça kalktım üstünden. Beyaz çarşafı boynuna kadar kapatıyorum. Harun hoca tam yanımda...
Karanlığı yırtarak geliyor kelimeler...

"Hala sıcacık belki ölmemiştir." Zorla çıkan cümleler bunlar. Karşılığı koca bir sessizlik
Ve öne eğilen bir baş. Bana doğru gelen bir gölge fark ediyorum.

"Zümra hadi çıkalım, iyi görünmüyorsun"
Gözleri ilk defa perdesiz ve endişe gözbebeklerine kadar belli. İlk defa benim için endişeleniyor. İşte o zaman gözümde iki damla yaş ve dilimden iki kelime dökülüyor... "ÇÜNKÜ GÜÇLÜ HİSSETMİYORUM"...

 "ÇÜNKÜ GÜÇLÜ HİSSETMİYORUM"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hepinize hayırlı geceler... Hatta sabahlar. Uzun bir aradan sonra yeni bölüm geldi. Bu bölümü yazıp yazmamak konusunda çok kararsız kaldım. Önce kurguyu değiştirip yazmayacaktım. Çünkü bu bana çok ağır geldi. Kendi birebir yaşadığım bir olay olduğu için. Kaçmak istedim. Ama sonra nereye kadar dedim nereye kadar? Madem bir yola çıktım, baş edebilmeliyim ve Zümra nın yerine kendi kaybımı koydum. Sizlerden ilk defa sadece bu bölüm için mutlaka yorum istiyorum. Mutlaka!!! Lütfen bu benim için çok önemli duygularınız, okurken hissettikleriniz benim için çok fazla değerli lütfen sadece okuyup gitmeyin. Özellikle bu bölümü.
Ve son sözlerim... Yanımızda olmayan kokusuna hasret kaldığımız annelerimize selam olsun... Rabbim rahmetini esirgemesin cümlesinden...

❄BUZ MELEK (Mevsiminde Aşklar Serisi)❄(ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin