- 5 -

2.1K 78 26
                                    

Alttakileri okumadan hikayeye başlama !

(Eveett okumalar 600'e ulaşmak uzere çok sevindim o yüzden uzun uzun yazdım sizlere özeel

Kendi kendine mi konuşuyordu ? Yanında kimsede yoktu üstelik. Evet kesinlikle eminim sabah arkaya tekli sıralardan birine oturmuştu. Kendi kendine mi konuşuyordu. Bunun için deli olması lazımdı herhalde. Ama deli gibi gözükmüyordu. Tamam biraz tuhaf olabilirdi belki ama kesinlikle aklını kaçırmış manyak değildi. O zaman kimle konuşuyordu ? Belki de sesli düşünmeyi seviyordur. Belki de kendisiyle konuşuyordur. 1. fikir daha mantıklıydı sanırım. Bunu ona kesinlikle sormalıyım. Bir açıklaması olmalı. Mesela ben yalan söylediğimde elimle daireler çizerim. Belki o da sesli düşünerek kendiyle tartışarak bir şeylere karar veriyordu. Peki ama o bir şeyler neydi ? Bunu David'a anlatmama gerek yoktu. Önemsiz şeyleri bu kadar büyüttüğüm için bana kızabilirdi. Öncelikle timothy'e sormalıydım.

Çıkış zili çalınca timothy'nin sınıfına girdim. Çoktan çantasını toplamış kapıda duruyordu. Beni beklemesini söylemiştim ona. Demek ki sözümü dinlemiş. Kocaman bir aferin. Yüzü asıktı ama.

''Neden yüzün asık tatlım, yoksa okulunu beğenmedin mi ?'' dedim. Suratını daha da çok astı. Tanrım bu çocuk ne zaman öğrenecekti gülmeyi ?

''Okullar sıkıcıdır'' resmen hazır cevaptı. Cevap verirken düşünmüyordu bile. Sanki cevabı önceden hazırmış gibi. Bana kalsa bir konu hakkında yarım saat düşünürdüm. O zaman söyleyeceğim şeye karar verirdim.

''Niye birtanem ? Arkadaşlarınla kavga mı ettin ? yoksa onlar seni kızdırdılar mı, kim kızdırdı söyle de kulağını çekeyim '' biraz saçmalamış olabilirdim. Ama onun kızmasını istemiyordum. Çünkü kızınca korku filmlerdeki çocuklara benziyordu. Belki de onu aktör yapmalıydım. Maaşa katkı sağlar. Ah, yine saçmaladım.

''Saçmalama julie, çocuk muyum ben ne kulağı çekmesi. zaten tüm okul benden korkuyor. Benimle kavga etmeye bile cesaret edemezler. Çünkü hepsini ezer, geçerim. Onlar gibi değilim''

Onu düşünende kabahat ya. Bu gidişle hiç arkadaşı olmayacak. Bu ufacık çocuğun nesinden korkmuşlar anlamadım. Birde onlar gibi değilmiş çok komik.

''Tamam timothy ne yaparsan yap. Bu gidişle arkadaşın olmayacak ve kız arkadaşında. Hem de hiç. ''

''Benim arkadaşa ihtiyacım yok. Eksikliğini hissetmiyorum. Kız arkadaşa hiç ihtiyacım yok. Ben böyle mutluyum. Julie taksi çağırır mısın artık ?'' Hemen cep telefonumu çıkarıp numarayı aradım. Taksinin gelmesi 2 dakika kadar sürmüştü. Arabada hiç konuşmuyordu. Arkadaşı hiç olmamış şaka mı bu. O kadar olgun konuşuyordu ki kendinden büyük arkadaşlarının veya ailesinin yanında bir süre vakit geçirdiğine bahse girebilirdim. Hiçbir şey anlatmıyordu ki. Kapalı kutu gibiydi. Anne sevgisi anahtarı elime geçtiği, bunu başardığım zaman o kutuyu açacaktım. Ailesi ve hayatı ilgili her şeyi öğrenecektim. Ama zamana ihtiyacım olacak. Bu pek kolay değil çünkü.

Eve geldiğimizde David evdeydi. Projeyi kazanmışlardı. Zaten ona güvencim tamdı. Çünkü o bu dünyada eşi benzeri olmayan bir kocaydı. Ve onu da ben kapmıştım. Timothy odasına çıkarken bende yemeği tabaklara döküp masaya taşıdım.

''Ellerine sağlık benim marifetli karım'' dedi David. Ellerimi öpmeye başlamıştı. Bazen gerçekten romantik olabiliyordu. Timothy masaya oturmuş david'ı izliyordu. O ne zaman gelmişti farketmemiştim. Hemen ellerimi David'tan uzaklaştırıp timothy'e gülümsemeye çalıştım. Cidden rezil olmuştuk. Küçük bir çocuğun önünde yaptıklarımız çok ayıptı. Utanmıştım. David'ta yerine oturup sessizce yemeğine başladı. Bir ara durup

''Okul nasıldı evlat'' dedi. Timothy David'a gülümsemeye çalışarak

''Güzeldi. '' demişti sadece. Bana öyle demiyordu ama. Bana karşı somurturken David'a gülebiliyordu. Kendimi sorunlu bir anne gibi hissediyordum. Gerçek yüzünü neden David'dan saklıyordu ki benden saklasaydı David'a gösterseydi bu kadar üzülmezdim. Belki de bana inat yapıyordu.

Gülerken çok tatlıydı ve dişleri çok düzenliydi tel takmasına gerek bile yoktu. Saçları bazen açık kahveye dönüşüyor bazen de koyulaşabiliyordu. Belki David'a daha çok benziyordu. Aslında bana benzeyen tarafı yoktu ki. Ah ne saçmalıyorum ben doğurmadığım çocuğa kime benziyor testi yapıyordum. Julie o senden çıkmadı o evlatlık biri. Kendi çocuğun değil. Gözlerimin yaşarmasına engel olmaya çalışarak bu anın tadını çıkarmaya başladım.

''Hey evlat, amerikan futbolu sever misin ?'' David tam bir çocuk gibiydi. Her gün futbol oynayacak birilerini arardı. Bende fazla oynayamadığım için sıkılırdı benle oynamazdı. Ama kendine arkadaş buldu sanırım

''Evet, oynuyor muyuz?'' Anlaşılan bana sadece onları izlemek düşüyordu.

''Yenilince ağlamazsın değil mi evlat ?''

''Ben seni yendiğimde umarım yaşından utanır ağlamazsın David'' David'ı kimse yenemezdi. Bu konuda çok iddialıydı. David kısa bir kahkaha atıp ''görelim bakalım'' deyip salona geçti. Timothy'de arkasından gitmişti. Onlar DVD'yi takıp oyunu başlatırken bende cipsleri tabağa doldurdum. İki tabağı da önlerine koyduktan sonra onları izlemeye başladım. İkisi de çok tatlıydı. Tam bir baba-oğul ilişkisi gibiydi araları. Her ne kadar anlamasam da oyuna çevirdim başımı Amerikan futbolundaki top gibi bir şeyi (adı her ne haltsa) birbirlerine fırlatıyorlardı. Kıyafetler ve kasklarla güvenlik sağlanmaya çalışılmıştı. Hızlı koşarsan kazanma ihtimalin daha fazla oluyordu. Ve birbirlerinin üzerlerinden atlıyorlardı. Korkunç bir manzaraydı. Birde yedekler falan vardı. Aslında izlemesi eğlenceliydi ama oynaması biraz sıkıcıydı. Oyunun bittiğini David'ın küfürüyle anladım. Eveti timothy'e yenilmişti. Onu yenen ilk kişiydi. Timothy dil çıkardıktan sonra zıplamaya başladı. Bende ona eşlik etmiştim. David 'hangimizin tarafındasın' diye bir bakış atmıştı.

''Ah, hayatım bu kadar abartma sadece oyun'' dedim. David bozuntuya vermemeye çalışarak

''Evet, şanslısın evlat benim elimdeki bozuktu o yüzden yendin. Yoksa imkansız yani. Hem sen bunu oynamayı nerden öğrendin ?''

Bu sefer bende timothy'e dönmüştüm.

''Babamla her pazar oynardık. '' dedi. Babasıyla arası iyiydi yani.

''Peki evlat, ailene noldu ?'' dedi David. Timothy bakışlarını çevirdi cevap vermeye korkuyordu. Kızgın gibiydi de kime kızmıştı. Bize mi ? Ah çok üstüne gitmişti çocuğun. Timothy hızlıca koşup yukarı çıktı. Kapı sesi duyunca odasına gittiğini anladım.

''David aklından ne geçiyordu ? Çocuğu üzdün ya suratının halini görmedin mi ? O korktu David. Çocuğun üstüne gitme. O daha çocuk. Annesine babasına kötü bir şeyler olduğu kesin olan bir çocuk'' dedikten sonra hızlıca timothy'nin odasına gittim. Yorganın altına girmişti. Yüzünü ortaya çıkardıktan sonra yanağını okşadım. O çok masumdu. Bunları kaldıramazdı. Onu boğmuştuk bu gece hem de çok.

''Üzgünüm bir tanem, gerçekten üzgünüm. David ileri gitti biliyorum. Sakın üzülme. Her şey geçti. O da hatasını anlamıştır'' dedim.

Hızlıca yerinde doğrulup bana sarıldı. Ağlıyordu. Hem de hıçkırarak. İlk defa bugün 'Anne' olarak hissetmiştim kendimi. Bnede ona sıkıca sarıldıktan sonra onu kendimden ayırıp yüzünü bana döndürdüm. Gözyaşlarını baş parmağımla sildim.

''Tamam hayatım geçti, özür dilerim tamam mı? gerçekten özür dilerim. Ağlama artık. Seni çok kırdık bugün. Bizi affet canım'' bir iki dakika öyle durduktan sonra ağlaması kesilmişti. Gözleri kırmızıydı ama. Çocuk katili gibi hissediyordum kendimi. Bana uzun bir süre baktıktan sonra

''Ben onların ölmesini hiç istemedim, hem de hiç Julie. Onu durdurmaya çalıştım ama durmadı, dinlemedi ki beni hiç. Çok kızgındı. Korktum bir şey yapamadım. Engelleyemedim. Hepsi benim hatam Julie. Onlar beni affetmezler değil mi ?''

(Emeğe saygı açısından vote verip yorum yaparsanız sevinirim :D )

EVLATLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin