(Yavaş yavaş finale yaklaşıyoruz :D Bu arada hikaye askıya alınacak mı diye soranlar var. Zaten bitmek üzere o yüzden böyle bir şey düşünmüyorum :D İyi okumalar :D)
David'ın ağzından...
Julie'nın okuduklarını ağzım açık dinlemiştim. O da bitirince okuduğu şeylere inanmayıp tekrar gözden geçirmişti. Doğru olduğunu anladığında mektup elinden kaymıştı. Boğazımda bir şeyler hissediyordum. Onun bize yazdığı şeyleri düşününce daha da kötü oluyordum. Tüm bu olanlar neydi böyle ? Hem o mezar kimindi ? Benim veya Julie'nın olamayacak kadar küçüktü. Neden boştu? Kimin içindi? Ya da orda kim yatıyordu? Orda yatan kişi kötü birisi miydi yoksa iyi birisi mi? Timothy'nin o mezarın yanında işi vardı? Bu mezarın timothy'le ne alakası vardı? Yoksa o mezar timothy'nin miydi ? Timothy'nin bizle ne alakası vardı? Bu olanlar oyun muydu? Julie'nın anlattıkları, benim bodrumda duyduklarım, bodrumda gördüğüm 'Timothy' yazısı, timothy'nin saçmalıkları. Hepsi tek bir yere çıkıyordu. Bu olaylar Melborn'u haklı çıkarmaya yetiyordu. Ama kim yapıyordu bunu. Bizden ne istiyordu. Melborn mektupta geçmişteki hatalarımızdan bahsetmişti. Hatalarımız mı? Biz hiçbir zaman kimsenin kötülüğünü istememiştik. Her zaman, herkese karşı iyi davranırdık. Tanrıya isyan eden kişilerde değildik. Tanrıya bağlıydık. İsa'ya inanırdık. Mezar ziyaretlerimizi yapardık. Küçükken de kötü bir şey yaptığımı hatırlamıyorum. Ama ya Julie? Ya o yaptıysa. Bunu beraber oturup konuşmalıydık. O mektupta son yazdığı şey de neydi. Timothy'e belli etmemek mi ? Bir oyunun içinde olduğumuzu söylüyor. Timothy'i de katıyor. Sonra da timothy'e belli etmeyin diyor. Birde FBI gibi ağzından laf mı almaya çalışacağız ? Neyiz biz ya ? Ne sanıyor bu adam bizi. Tanrım, tamamen saçmaladım. İşin ciddiyetinin farkında olmalıyım. Ne ciddiyeti ya belki de hepsi bir oyundur. Belki de Melborn ölmemiştir. Bize oyun oynuyordur. Sonuçta deli ona inanamazdım.
Sanki aklımda şeytanla melek kavga ediyordu. Hangisinin hangisi olduğuna karar veremezdim. Oyun olduğuma inanmamı isteyen şeytan olabilirdi. Bu konuyu fazla kurcalamamı istemiştir. O zaman bu konunun üzerine gitmeliyim. Ama melekte olabilirdi. Beni korumak için bu olaya karışmamı istemiyor olabilirdi. Öncelikle yapmam gereken tek bir şey vardı. Şu adamın öldüğünü kanıtlamak. Eğer bu bir yalansa son verecektim. Ama ya değilse ? Buna pek ihtimal vermiyordum. Eğer öldüyse bunu o zaman düşünürdüm.
Hızlı adımlarla Timothy'nin odasına çıkıp uyuyor mu diye kontrol ettim. Uyuduğuna ikna olduktan sonra odadan çıktım. Merdivenlerde Julie'yı gördüm. Bana korku dolu bakışlar atıyordu.
''Ona bir şey yapmadın dimi ? '' bunu soru olarak sormamıştı. Söylediği şeye kızmıştım. Ne yani bunları okuduk diye çocuğu mu öldürecektim ? Julie bunu düşünmemiştir herhalde.
''Ne dediğinin farkında mısın ? Sence öyle bir şey yapar mıyım ? '' dedim öfkeyle. Ne dediğini bilmiyordu. Olayın şokunu atlatamamıştı daha. Bana sarıldı.
''Özür dilerim. Be..Ben ne dediğimi bilmiyorum '' dedi. Sarılmasına karşılık verip onu aşağı indirdim. Mutfaktan aldığım suyu ona içirdikten sonra beni arabada beklemesini söyledim. Bir şey sormasına izin vermeden ''arabada anlatırım'' deyip onu yolladım. O garaja giderken bende odaya gidip ceketimi aldım.
Tahmin etiğim gibi dışarısı soğuktu. Bu yüzden Julie'ya da almıştım. Arabaya binip hırkasını ona uzatıp arabayı çalıştırdım. Bana sorgulu bakışlarını atınca
''Melborn ölmüş mü ona bakacağız '' dedim. Önce dalga geçtiğimi düşünüp pek ciddiye almamıştı. Sonra ciddi olduğumu anladığında önüne dönüp yolu izlemeye devam etti.
..
Hastanenin önüne geldiğimizde bir süre önünde durduk. İkimizin de düşünmek istediği şeyler vardı. Hazır olduğumuzda içeri girdik. Ezbere bildiğimiz koridorda ilerlerken duyulan tek ses Julie'nın çizmelerinin sesiydi.
Danışma bölümüne ulaştığımızda Melborn isimli hastayı görmek istediğimizi söyledik. Kadın bir süre düşündükten sonra aklına gelince bize döndü.
''Sizin haberiniz yok sanırım. Melborn bugün öldü. '' Söylediklerini sindirmeye çalışıyordum. Söylenenler gerçekti yani. Bu mektubu ölmeden bırakmıştı bize. Emin olamadığım için sordum.
''Eminsiniz değil mi?'' Kadın söylediklerime anlam veremeyip bana öylece bakıyordu. Sonunda kaşlarını çatıp
''Beyefendi, kör ve sağır değilim'' deyince kadından özür diledim. Sadece kötü bir haber olduğu için inanmakta zorlandığımı söyledim. Bana hak vermişti. Kadın eski haline döndüğünde merak ettiğim soruyu yönelttim.
''Nasıl ölmüş ? '' Kadın yine düşündü. Hafızasının zayıf olduğu çok belliydi. Hatırladığını anlatır gibi bir işaret yapıp konuşmaya başladı.
''Sabah onu bulduğumuzda kafası yarılmıştı. Duvara vurduğu kesindi. Deli işte başka ne beklersiniz ? Ama tuhaf olan şey gece hiç kimse sesler duymamış. Neyse yapmam gereken işler var bayım. Size iyi günler'' deyip bilgisayarına döndü. Bu olay nedense tanıdık geliyordu. Emin olduğum tek şey vardı. Onu öldüren kendisi değil, başkasıydı.
Julie'yla oradan uzaklaşıp arabaya bindiğimizde ilk konuşan o olmuştu.
''Aynı şeyi düşünüyoruz galiba'' deyince kafamı salladım. Arabayı eve giden yönün ters tarafına çevirip gaza yüklendim.
Julie'da nereye gittiğimizi anladığından ses çıkarmamıştı. 20 dakikalık yol boyunca hiç konuşmamıştık. Umarım gittiğimiz yerde bir şeyler bulabilirdik.
Mezarlığa geldiğimizde arabadan indik. Bu sefer düşünmek için beklememize gerek yoktu. Sadece bir şeyi kontrol edecektik. Demir kapıdan içeri girip taşlı yoldan mezarı aramaya başladık. Mezarlıkları tek tek incelerken kuytudaki mezar dikkatimi çekti. Küçüktü ve adı yazmıyordu. Önceden Timothy'i bulan memurun geldiği mezarın ismini almıştık. Çaprazlara bakınca sağ taraftaki mezarın ismiyle uyuştuğunu gördüm. Doğru yere gelmiştik. Etrafını araştırmaya başladım. Ama hiçbir şey yoktu. Taşları kaldırıp yere atıyordum. Hepsinin de altı boştu. Kuytu olduğu için kenarındaki mezarlığı çevreleyen taşlara da baktım. Ama bulamamıştım. Tam ümidimi kesmişken Julie'nın bana seslenmesiyle ona döndüm. Yanıma gelip elindekini uzattı.
''Taşın altına sıkıştırılmış bu kağıdı buldum. İçindeki yazı, timothy'nin yastığının altında bulduğum kağıtla aynı. Ve iki kağıtta aynı renkte. Aynı kişi olabilir. Al oku '' Kağıdı elinden alıp, yazılara odaklandım.
'GEÇMİŞTEKİ HATALARINIZDAN SORUMLUSUNUZ !'
(Yorumlar azaldı. Bölüm hakkında yorum ve final hakkında düşünceler istiyorum :D Voteleri de unutmayın :D Multimedia'ya da göz atın :D )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVLATLIK
Mystery / ThrillerAnnelik duyguma sahip çıkamayıp çocuk edinmiştim. Hepsi benim hatamdı. Belki de vazgeçseydim tüm bunlar başıma gelmeyecekti. Yoksa tüm olanlar kader miydi ? David hepsi benim hatam umarım beni affedersin. Tanrı seni korusun.