Julie'nın ağzından..
Mezar yazısını görmek içimi ürpertmişti. Nefes alamadığımı hissediyordum. Sanki havasız bir yerde tıkılı kalmıştım. Gözlerim bulanıklaşmıştı. Önümü net göremiyordum. Ağlamak, delice bağırmak istiyordum. Ama yapamıyordum. Boğazım düğümlenmişti. Bedenim güçsüzleşmişti.
Tüm bu olanları sindiremiyordum. Ne olduğuna veya neler döndüğüne dair hiçbir fikrim yoktu. Benim tek günahım anne olmayı istememdi. Tanrım bunu bana çok mu gördün ?
Bunca zamana kadar ufak tefek hatalar dışında, hiç büyük bir hata yapmamıştım. Her zaman herkese karşı iyi davranırdım. Ama şimdi hiçbir şey yolunda gitmiyordu. Sanki bu dünyaya acı çekmek için gönderilmiştim. Yaptığım onca şeylerin karşılığı bu muydu ? Sadece bir çocuk istemiştim. Her kadın gibi bende anne olmak istiyordum. Sırf yetimhaneden bir çocuk evlat edindim diye mi tüm bunlar ? Çocukları olamayan tüm aileler evlat ediniyorlar ama ben evlat edindiğimde sorun çıkıyor öyle mi ?
Timothy'i evimize aldığımız gün ne kadar da mutluydum. Onunla ilgili ne çok hayallerim vardı. Beraber bisiklet sürecektik, oyun oynayacaktık, alışveriş yapacaktık, o benim kucağıma yatıp televizyon izleyecekti. Bilgisayar başında çok durunca onu uyaracaktım o da 'anne biraz daha' diyecekti. Ama bunların hiçbirini yaşayamamıştım.
Timothy sırlarla doluydu. Hiçbir şeyini anlatmamıştı. Geçmişiyle ilgili sorunları vardı. Ona yardımcı olmak istiyordum ama o benden her defasında uzaklaşıyordu. Bize sevgisini, şefkatini vermiyordu. Her zaman bizden uzak kalmayı tercih ediyordu.
Gözlerimde biriken yaşlar yavaşca yanağımdan süzülmeye başlamıştı. Derin bir iç çekip oturduğum yerden kalktım. Bu şaka artık bitmeliydi. Kim başlattıysa bir son vermeliydi yoksa ben bu oyuna son verirdim. Bu sefer onu kaybetmeyeceğim. Onu bulacağım ve bir aile olacağız.
Yerden destek alarak kalkıp, nefesimi daraltan odadan çıktım. Dolaptan arabanın anahtarlarını alıp arabaya bindim. David'ta gelmişti. Beni biraz süzdükten sonra
''Bu halde kullanabileceğine emin misin ?''
''Evet, ben iyiyim. Hadi şu işi bitirelim'' deyip gaza yüklendim. İlk gideceğimiz yeri onunda bildiğini tahmin ediyordum.
15 dakikalık yolu 5 dakikada gelmiştik.Mezarlıktan içeri girip aşina olduğumuz mezara doğru yürüdük. Hayır ya bu neydi şimdi ? Mezar yerinde yoktu. Etrafı yokladık ama bulamadık. Kesinlikle burda olduğuna emindim. Nasıl olurdu ya. Hayal mi görüyordum acaba. Mezar olduğuna dair hiçbir kanıt yoktu. Sadece içi boş bir mezar duruyordu. Buraya bir şeyler bırakılmış olmalıydı. Timothy'nin nerde olabileceğini gösteren bir şeyler. Ama yoktu işte. Nasıl bulacaktık onu.
''Lanet olsun!'' deyip boş mezarın yanına oturdum. Artık hıçkırarak ağlıyordum. Timothy neredeydi. Kim bilir nasıl haldeydi. Öldüğünü düşünmek bile istemiyordum. Ben timothy varken tam olarak hayatı yaşıyordum. Şimdi o olmazsa napardım. David yanıma oturup beni kollarıyla sardı.
''David neler oluyor, ne yapacağız? Hiçbir şey anlamıyorum'' Hıçkırıklarımı yavaşlatabilmiştim. Düşünüyordum ama aklıma bir şey gelmiyordu. Başka hiçbir yerde olamazdı. David yerinden hızla kalkıp sesli bir küfür savurdu. Ne yaptığını anlayamıyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVLATLIK
Mistero / ThrillerAnnelik duyguma sahip çıkamayıp çocuk edinmiştim. Hepsi benim hatamdı. Belki de vazgeçseydim tüm bunlar başıma gelmeyecekti. Yoksa tüm olanlar kader miydi ? David hepsi benim hatam umarım beni affedersin. Tanrı seni korusun.