Psikolog Adam'ın ağzından..
''Okula gidiyor musun?'' dedim David'ın üvey oğluna. David benim üniversite arkadaşımdı. O zamanlar derslerden başka bir şey düşünmezdim. Bu yüzden de pek fazla arkadaşım olmazdı. David o sıralarda kızlar arasında çok popülerdi. Kızlar onun peşinden ayrılmazdı. Ben bu yaşıma kadar pek fazla kişiyle çıkmamıştım. Sadece önemli olan derslerimdi. Derslerden kalmak istemediğim için deli gibi çalışıyordum. David'la da o sıralarda karşılaştık. Beni kendi lise yıllarına benzettiği için birazda olsa değişmemde yardımı olmuştu. Sonra en yakın arkadaşlar olmuştuk. Tabi okuldakiler en popülerle en ineğin arkadaş olmalarına şaşırmışlardı. Sonra işte benimde peşimde kızlar dolanmaya başladı ama derslerim düşüyordu. Son yıla kadar David derslerimde yardım etmişti. Ona çok şey borçluydum. Hayatımı kurtarmıştı. Üniversitenin benim için önemini en iyi o biliyordu. Üniversiteyi bitirince Çocuk Psikoloğu oldum. İstediğim mesleğimi gerçekleştirmiştim.
David aradığında çocukları olmadığını duyduğumda üzülmüştüm. Timothy'i anlatmıştı bana. Onu çok sevdiği belliydi. Anlatırken sesi mutlu geliyordu. Ama bana neden Timothy'i buraya getirdiğini söylememişti. Sadece geçmişte ne yaşadıysa onun etkisi altında kaldı demişti.
Çocuk eline aldığı kalemle oynamaya başlayınca sorumu yeniledim.
''Peki, okula gidiyor musun Timothy?'' dedim. Gözlerini kalemden ayırmadan hafifçe başını salladı. İstediğim cevabı aldığımda
''Peki timothy. Kaça geçtin ?'' dedim bu sefer. Ama anlaşılan onun konuşmaya niyeti yoktu. Yine bana bakmadan elini kaldırdı. Elini yumruk yapıp 3 parmağını açığa çıkardı. Ona doğru elimi uzatıp
''Kalemi alabilir miyim timothy. Biraz konuşalım.'' dediğimde yüzüme sert ifadesiyle baktı. Gerçekten bu yüz ifadesi beni korkutmuştu. Tam elimi çekecekken kalemi avucuma bıraktı. Sonra kollarını birbirine bağlayıp beni bekledi.
''Sorun yok dimi timothy?'' dedim. Cevap vermedi. Nedenini anlamıyordum. Ona nazik davranıyordum ama bana cevap vermiyordu. Biraz daha bekledikten sonra kalkıp dolaptan boş kağıt aldım. Ona doğru uzattım. Önce kağıda sonra da bana bakıp
''Bu ne ?'' dedi.
''Kağıt '' deyip gülümsedim. O tam tersine suratını daha fazla asmıştı. Konuşmama devam ettim.
''Buraya geçmişte seni en mutlu eden olayı çiz'' dedim. Bir süre düşündükten sonra sessizce güldü. Gözlerinin de dolduğunu görebiliyordum. Bana bakmadan biriktirdiği gözyaşlarını elinin tersiyle silip gülmeye devam etti. Ara verdiğinde
''Yok'' dedi sadece. Böyle şeyleri nerden uydurabiliyordu. Her çocuğun mutlaka bir güzel anısı vardır. Her çocuk sevilirdi, mutlu edilirdi. Eski ailesiyle arasında bir sorun olabilir miydi ki ? Belki de ailesi o küçükken ölmüştür.
Düşüncelerimi ona da iletmek için konuşmaya başladım.
''Bak timothy herkesin mutlu bir anısı vardır. Sokakta mendil satan çocuğun bile. Daha çok mendil satarsa mutlu olur. O zaman bunu çizebilir. Mesela eski aileni anlat biraz bana. Onlardan hiç bahsetmedin. Ne oldu onlara ?'' dedim.
Yüzünün gerildiğini görebiliyordum. Önce başını ellerinin arasına alıp ileri geri sallandı. Krize giriyor diye düşünüp yanına yaklaştığımda yüzünü bana doğru çevirdi.
''Aman tanrım ! S..Sen kimsin ! Yardım edin ! '' diye bağırdım. Gözlerindeki açık kahverengi ton kaybolmuş yerini beyaz renk almıştı. Gözlerinde beyazdan başka renk görmüyordum. Üzerime doğru gelmeye başlayınca geri geri çekildim. Daha fazla çekilemeden beni boğazımdan yakalayıp yukarı kaldırdı. Boynumdaki tırnakları canımı acıtıyordu. Nefesimin kesildiğini hissettim. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Timothy'nin olmadığını anladığım -Timothy'nin içindeki- konuştu. Sesi çok inceydi ve bu kesinlikle timothy'nin ruhu değildi.
''Pekte yakışıklıymışsın ama üzgünüm ben timothy değilim. Hem o da kim. Yoksa bu bedendeki çocuğun adımı timothy ? Ah ne ilginç sorsana bari isim bulurken zorlanmış mı? '' deyip beni yere bıraktı. Başımın zonklamasıyla zorla kalkıp ona baktım. Eski haline dönmüştü. Tekrardan timothy olmuştu. Bana bakıp
''İstersen herkese anlat. Ama emin ol kimse sana inanmayacaktır. Düşünsene herkese bu çocuğun içine ruh girdi diyorsun. Sence sana inanırlar mı? Belki de deliler hastanesine gönderirsin. Umarım eğlencelidir orası. '' deyip kapıdan sessizce çıktı.
Julie'nın ağzından..
10 dakikadır dışarıdaki çocukları izliyordum. Binanın yan tarafındaki parklar çocuklar için gayet iyi bir seçenekti. Telefonumun Pink- Just give me a reason şarkısını duyunca çantamı aramaya başladım. Bir yandan da müziği içimden tekrar ediyordum. En sevdiğim şarkılardan biriydi. Telefonun bulduğumda ekranda yazan ismi görünce hemen açtım. David arıyordu. Söylediklerinin ilk cümlesi beni şaşırtmaya yetmişti.
''Julie, Melborn odasında ölü bulunmuş. Ölmeden bir gün önce de Barrett'a bize vermesi için bir kutu bırakmış. Ben oraya gidiyorum. Kutuyu alıp geleceğim. Sende timothy'i işin bitince eve getirirsin. Evde buluşuruz''
(Emeğe saygı açısından vote verip yorum yaparsanız sevinirim :D )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVLATLIK
Mystery / ThrillerAnnelik duyguma sahip çıkamayıp çocuk edinmiştim. Hepsi benim hatamdı. Belki de vazgeçseydim tüm bunlar başıma gelmeyecekti. Yoksa tüm olanlar kader miydi ? David hepsi benim hatam umarım beni affedersin. Tanrı seni korusun.