Müzik: Sad Epic Emotional Music - Farewell Life
7.bölüm: Gerçek gülümsemeler
Soluk borum yanıyordu. Burnuma dolan ilaç kokusu bana tanıdık bir yeri çağrıştırıyordu. Bu bir hastane kokusuydu. Bütün vücudum fonksiyonlarını yitirmiş sadece burnum görev yapıyordu sanki. Sesler yoktu, görüntü yoktu, sadece soluk borumu yakan bir koku vardı. Zorda olsa gözlerimi araladım. Gözlerimi yakan loş ışık bir süre beni sarhoş etmişti.
Gözlerimi tekrar yumdum. Bu kez daha güçlü bir şekilde açmayı planladığım göz kapaklarım yine güçsüzlüğümün azizliğine uğradılar. Yine kısık bakmıştım odanın tavanına. Yavaşça doğruldum ve etrafı inceledim. Tahmin ettiğim gibi burası bir hastane odasıydı. Odada yalnızdım. Yataktan ayaklarımı sarkıttığımda beyaz çoraplarım zemine dokunduğu an günahlarım kadar kirlendiğini hissettim. Yerdeki beyaz ayakkabılarımı giydim ve sanki daha fazla günaha bulanmasına engel oldum. Belki de ben öyle sanıyordum.
Odadan çıktığımda boş ve beyaz ışıklarla donatılmış uzun bir koridor karşıladı beni. Uzun koridorda ilerlemeye başladım. Nereye gittiğimi, ne yaptığımı bilmiyordum sanki. İradem dışında bir kukla gibi hareket ettiriliyordum. Bana bunu yaptıran şeyin varlığı hemen ensemdeymiş gibiydi. Attığım her adım koridorda yankı yapıyordu. Tamamen duvarla örtülü koridorda bir oda veya bir çıkış yolu bulmaya çalışıyordum. Yürümeye devam ettim. Bir fısıltıyla ayaklarım benden bağımsız durdu.
"Vera..."
Sertçe yutkundum. Biri bana sesleniyordu ve bu sesin sahibi sanki beni hareket ettiren ensemdeki varlığın ta kendisiydi. "Kim var orada?" diye sordum güçlükle.
Ses yoktu. Gözlerim etrafı incelerken, yalnızca bu ses ait varlığı bulmayı umut ediyordum.
Kimse yoktu.
Ayaklarımı tekrar harekete geçirdim. Koridorun sonunda aşağı inen bir merdiven gördüğümde içimde bir huzursuzluk oluşmuştu. Bir yanım geri dönmemi söylerken diğer yanım deliler gibi aşağıyı merak ediyordu.
Merakıma yenik düştüm ve diğer tarafımı dinleme kararı aldım. Merdivenlerden yavaşça indim. Yine karşıma uzun bir koridor çıkmıştı. Koridorda ilerlemeye başladım. Etraf sessizdi. Hastane sanki kimsesizdi. Yalnızlığını sadece benimle paylaşıyordu. Neden buradaydım hiçbir fikrim yoktu. Koridorun sonunda gördüğüm, 'MORG' yazısıyla duraksadım. Koca koridorda bu kapı dışında başka kapı yoktu. Morg 'un kapısını açtığımda kapakları kapalı klimalı tabutlar vardı.
Tek bir tabut hariç...
Kapağı açık tabuta doğru ilerledim. Gördüğüm manzarayla önce ellerim korkunun verdiği etki ile titremeye başladı ve daha sonra bu titreyiş tüm vücudumu esir aldı. Geri geri giden ayaklarım arkamdaki ölü bedenlerin engeli ile durduruldu.
Açık tabutun yarısı içeride yarısı dışarıdaydı. Dışarıda olan kısmı ise bir kadına ait bacaklardı. Ayağının ucunda asılı bir kâğıt gördüğümde geri gitmek için direnen ayaklarımı tekrar öne attım ve çok da yaklaşmadan kâğıdı morarmış parmaktan çıkarıp elime aldım.
'Saye'
Kaşlarım çatıldı. Karşımdaki ruhsuz bedenin sahibinin adı Saye'ydi. Kâğıtta herhangi bir Doğum veya ölüm tarihi yoktu. Adından başka hiçbir şeyi yoktu.
"Beni bul"
Tabutun içinden gelen sesle vücudum irkilmiş ve ağzımdan bir çığlık kopmuştu. Geri geri adım atmaya başladım. İçimdeki korku mideme etki etmiş ağzıma safra tadı gelmişti. Korkuyordum. Yere çökmemek için direnen vücudum ölü sandığım bir beden karşısında dilsizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZIN ŞUA'SI
FantasyBir ölüm doğdu yeryüzünde, Sonra cehennemi getirdi beraberinde. Önce günahlarımla yandım, sonra günahsızlığımla kurtarıldım. Beni kurtaran adam cennet diye adlandırdığı bağrında beni saklarken, cehennemde yandığımdan daha fazla yandım. Yana yana doğ...