13.bölüm: Mutlak Güç

455 59 56
                                    


13.Bölüm: Mutlak Güç

Bölüm müziği: Ruelle - Take it All

  Bir ses işitiyorum. Benliği bir halat ucundan başlamış, bir düğümle karmakarışık olmuş, bir makas darbesiyle parçalara ayrılmış...

"Dün gece neredeydin!" diye bağırdı o ses bir kez daha.

Ben ise benliğimin alnına silah dayamış, kelimelerimle horozu indirmiş ve çığlıklarımla basmıştım o tetiğe. Sırtıma yediğim bir kemer darbesi ile artık karanlığa adım adım yaklaştığımı hissetmiştim.

Bu kokuyu biliyordum. Bu kabuslarımdaki ölümün kokusuydu...

"Dün gece neredeydin, bana cevap ver!" diye bağırdı o ses yine.

Saçlarımda hissettiğim keskin acı kafamı geriye çekmesiyle daha da arttı. O sesin sahibi kulağıma doğru bağırdı bir kez daha. "Bana cevap vermezsen, seni öldürürüm," dedi tehditkâr bir şekilde. Sesinde kabuslarımdaki o karanlığın korkutuculuğu vardı.

Sanki zıt iki şeyin arasında sıkışıp kalmıştım.

Soğuk - Sıcak... İyi - Kötü... Var - Yok...

Sıcak ve soğuk... İkisi de ayrı iki cehennemin parçaları gibiydi. Ölüme yaklaşırken hissettiğim şey soğuktu, annemin vurduğu kemer darbesiyle hissettiğim şey içimi kavuran sıcaklıktı. Lastik gibi, hangi yöne çekilsem hissettiğim o zıtlığın kendisi oluyordum sanki.

İyi ve Kötü... bu kavramları sanırım hiçbir zaman anlayamayacaktım. Çünkü ben arkamdaki varlığın kızıydım. Bana vurduğu her kemer darbesinde içindeki kötülüğü içime akıtıyor, yüreğim büyük çığlıkları tutmaya başlıyordu. Dayanamıyordum. Artık bağırmak ve içime akıttığı kötülüğü dışarı yaymak istiyordum.

"Yeter!" diyerek içimdeki 'Var' ile bağırmış ve yüreğimde biriktirdiğim acıyı püskürtmek için bulunduğum zemine yumruk indirmiştim bildiğim her şeyi 'Yok' ederek. Öyle büyük bir sallantı oldu ki avucumun altındaki zemin bir depremin kurbanı misali çalkalandı. Arkamdaki kadının varlığı şiddetle yere düştü. Bağırıyordu. Sanki karşısında hiç bilmediği bir varlık görmüş gibi oturduğu yerden geri geri gidiyordu korkuyla. Çığlık atıyordu.

"Şeytan! O şeytan!" diyordu.

Bakışlarım avucumun altındaki zemine düştü. Öyle büyük parçalanmıştı ki içimdeki savaşın bombasını kendi elimde patlatmış, altında bulunduğum zemini koca bir çukur yapmıştım. Gözlerim yumruğuma gitti. Kanıyordu. Annemin zehirli diye adlandırdığı kanım, damla damla zemini zehirliyordu. Sanki ona bulaşacak olan kanım onu daha çok korkutmuş, yerde sürünerek ayağa kalkamaya çalışmıştı. Gözleri öyle büyüktü ki, asıl ben kendisinden korkmuştum.

"Seni de öldürmeliydim," dedi dehşet içinde. Kafamın içinde sesler uğulduyordu. Bir katilin itirafı döküldü ayak uçlarıma. Ondan öyle korkuyordum ki ayaklarıma bulaşmasından korktuğum itiraflarından sürüne sürüne kaçmaya çalıştım.

O benden kaçıyor, ben onun kelimelerinden kaçıyordum.

Sırtım arkamdaki duvarla bütünleştiğinde kaçacak yerim kalmamıştı. O ise demir parmaklıklara ulaşmış ve oralardan tutunarak ayağa kalkmıştı. Dışarı nihayet çıktığında kapıyı üzerime kapatmış ve titreyen ellerine rağmen zor da olsa kilitlemişti. Bakışları bana bir kez olsun dokunmadı.

Kim derdi ki annemi bir gün böyle korkutacağım...

Bakışlarım zemindeki büyük çukura gitti. Bunu nasıl yapmıştım bilmiyordum. Elimde herhangi bir sızı dahi yoktu. Sadece kanıyordu. Bu kadar güçlü olamazdım. Bir zemini parçalayacak kadar güçlü olamazdım...

YILDIZIN ŞUA'SIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin