5.bölüm: Sırların üzerinden düşen perde

636 89 77
                                    


5.bölüm: Sırların üzerinden düşen perde

Müzik: Evgeny Grinko - Once Upon A Time

Yorgunluk bir bedeni alaşağı ederken, dirayetim beni sürüklemeye devam ediyordu. Bilmem kaçıncı kâbusun derinliklerinden dudaklarıma sızıp ciğerlerime dolan kanın tadıyla uyandım. Yorgundum. Bedenimde bu yorgunluk beni her geçen gün daha da yok ediyordu sanki. Kan bulaşmış pijamalarımı kirli sepetine atıp yüzümü yıkadım.

Aynaya baktığımda yüzümden akan sulara inat burnumdan sızan kanın varlığı bir cehennemin ince şeritli kapısıydı sanki. Burnumu peçeteyle sıkarak kanı durdurmaya çalışırken odama geçmiştim. Kanın durduğunu hissettiğimde peçeteyi çektim ve gardıroptan çıkardığım kıyafetleri üzerime geçirdim. Dolabın aynasına baktığımda gözüme ilk çarpan boynumdaki izdi. Bu kez bu izlerin silinmesi daha uzun sürecek gibi görünüyordu. Boğazıma çiçekli bir fular başlayıp görüntüyü kapattım. Dudağımdaki patlaklık kabul tutmaya başlamıştı. Eskisi kadar kötü görünmüyordu. Saçlarımı yukarıdan topladıktan sonra odamdan yavaşça çıktım. Annem uyanmadan evden gitmeliydim. Onu ne kadar az görürsem o kadar az acı çekiyordum. Merdivenlerden indikten sonra mutfağın önünden geçmeden önce kapının kenarından kontrol ettim. Mutfakta değildi. Daha uyanmamış olmalıydı. Hızlı bir şekilde kapıya varıp ayakkabılarımı giydim ve ceketimi elime alıp dışarı çıkmıştım.

Çantamdan çıkardığım sigarayı dudağıma yerleştirdim ve çakmakla zihnimdeki yangını çıkarır gibi ucunu yaktım. Ciğerlerime doldurduğum duman, gözlerimi kapattığımda gördüğüm çürümüş duvarların arasında sıkışıp kalan kızın cesedini yaktı. Burnumdan verdiğim o duman, kızın küllerinden başka bir şeyi değildi.

Katildim.

İçimdeki kızı binlerce kez öldüren katil...

Cezam ise müebbet annemdi...

Hemen yanımda duran arabanın korna sesiyle irkildim. Kaşlarım çatılırken içini göremediğim siyah arabanın camına baktım. Cam aşağı indiğinde gördüğüm kişi artık beni şaşırtmıyordu.

"Günahsız?"

"Beyaz Tilki?"

Saçlarını dağınık bir şekilde arkaya attı. "Atla, okula götüreyim seni," dedi erkeksi bir tavırla.

"Teşekkür ederim, ben gidiyorum."

Gözlerini devirdi. "Yoldan geçerken karşılaşmışız gibi davranmasana... Okula giderken konuşuruz diye geldim."

Derin bir nefes verirken yarısını içtiğim sigaramı en yakınımdaki çöpe attım. Daha sonra arabasına ilerleyip ön kapıyı açtım ve kendimi içeri attım. Ona dönüp baktığımda gözlerinin beni izlediğini fark ettim. Arabasında olmanın vicdan azabı küçük iğnelerle tenime bastırılıp çıkarıldı.

"Şey, diğer araban nerede? Yani, benim zarar verdiğim..."

Gözlerini üzerimden çekerken arabayı çalıştırdı. "Tamirhanede," dedi düz bir sesle.

Kafamı sallamakla yetindim sadece. Ne diyebilirdim ki? Yeterince diken üzerindeyken kendi suçlarımı gün yüzüne çıkararak oturduğum dikeni daha derinlere saplıyor, ciğerimden kan akıtıyordum.

"Bu akşam işe başlıyoruz, Günahsız."

Kaşlarım çatıldı. "Ne?"

"Bu akşam bir mekana gideceğiz. Sana ne yapacağını oraya varmadan önce anlatacağım. Akşam saat dokuz gibi seni aşağıda beklerim."

YILDIZIN ŞUA'SIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin