2

46.9K 2.4K 724
                                    


''Evet,çok daha iyisi'' sesiyle arkasına döndü Anna.Karşısındaki uzun ve fazlasıyla heybetli adama kafasını yukarı kaldırarak bakmak zorunda kaldı.

''Herkese kendi ülkesi daha iyi görünüyor'' dedi Anna duruşunu bozmadan.

Percy bir adımda küçük kızın yanında durdu.Elleri arkasından bağlı bir şekilde konuştuğunda genç kıza doğru hafifçe kafasını çeviriyordu.

''Kesinlikle benim ülkemin daha iyi olduğunu düşünüyorum''

''Burası da güzeldir ama ait olduğum yer olmayınca..''

Percy karşıya bakmayı bırakıp kızın gözlerine odaklandı.

''Düşüncelerini her zaman bu kadar açık mı söylersin?''

''Genelde evet'' dedi Anna sanki sıradan biriyle sıradan bir muhabbetin içindeymiş gibi.

''Beni hatırlamamış olamazsın değil mi? Kalenin sahibi olan komutanım.''

''Biliyorum Bay Percy,hafızam kuvvetlidir.''

Percy bir an duraksayıp yüzüne dikkatlice baktıktan sonra tekrar önüne döndü.Percy Evans'ın konuşacak bir şey bulamadığı ama konuşmak için can attığı nadir anlardan biriydi bu.

İşin aslı,bu durumun yaşandığı tek andı.

Kızın göğsünde bağlı olan kollarını ovuşturduğunu görünce düşünmeden ağzına ilk gelen cümleyi söyledi,sert çıkmaya alışmış sesini yumuşatmayı unutarak.

''İçeri gir''

Anna bir saniyeliğine adama garip bir ifadeyle baktıktan sonra ''Peki efendim'' diyip içeri geçti.

Percy gözlerini kapatıp sıkarak derin bir nefes aldı.
''Üşüdüysen içeri gir,üşüdüysen olacaktı'' dedi kendine kızarak.

Bu kızı göreli 10 saat kadar olmuştu ama gözlerinin inatla onu aramasına bir anlam veremiyordu.

İlk görüşte küçük yüzü ve örgülü sarı saçlarıyla bir kız çocuğu olduğunu adeta bağıran bu kızın ilgisini çekmesi son derece saçma geliyordu.

Onu Monroe'nun arkasında gördüğü andan sonra akşam yemeğinde diğer hizmetçilerin arasında görmeyi bekledi fakat umduğunu bulamadı.

Belki de küçük kızı bir kardeş edasıyla görmüştü yoksa 25 yaşında bir adamın 16 yaşındaki bir kızdan etkilenmesi işten bile değildi.Üstelik bir İngiliz kızından.

İlk görüşte aşk saçmalıklarına gülüp geçen bu adam bu konuya ihtimal bile vermiyordu zaten.

Merakını boşboğaz arkadaşının dinmek bilmeyen çenesi giderdi.

"İngiltere'den gelen kızların buraya ulaştığını haber vermen gerekli,
nezaketen."

"Halledersin"

"Yine çok konuşkansın dostum.Herneyse,kızlar da dinleniyorlarmış,yarın işe başlayacaklar"

"Sen benim yerime de konuşuyorsun" dedi Percy alayla,bir yandan da merakının giderilmesinden dolayı hoşnuttu.

"Ne diyebilirim ki? Tanrı susmamı isteseydi bana bu kadar güzel bir ağız vermezdi"

Salonda bekleyen hizmetçiler ellerini ağızlarına götürüp gülmelerini dizginlerken Percy'nin yüzünde mimik oynamıyordu.

Kalenin IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin