16

25.5K 1.8K 155
                                    


Monroe kahvaltı masasında Percy'ye katılırken Anna'yı görmesine rağmen hiç konuşmamıştı.

Belki de konuşulanların üzerinden biraz zaman geçmeliydi tekrar eskisi gibi olabilmeleri için.

"Bugünün planı nedir?" dedi Percy.

"Askerlerden bir grupla şehirdeki haydutları temizleyelim"

"Yerleri tespit edildi mi?"

"Bir iki ihtimal var,mutlaka ikisinden birindeler.Tüccarların onlara yardım ettiği bilgisini aldım"

"Askerleri kontrol edelim o zaman" dedi yemeğinden başını kaldırmayan Monroe'ya.

"Aç halimle işine yarayacağımı sanmıyorum" diyip yemeğine devam ederken Percy göz devirmekle yetindi.

Onu odada bırakıp kalenin dışına çıkarak en güvendiği askerlerden bir birlik oluşturdu.

Aklından Anna'yı uzaklaştırmak için savaş çıksa ilk giden kişi olacak durumdaydı o an.

Monroe'nun da teşrifiyle kaleden ayrıldılar.
Yorucu bir gün geçirmeyi umuyordu,eve döndüğünde hiçbir şeyi düşünemeyecek kadar yorgun olmak istiyordu.

Anna'ysa kalede belki de yüzüncü kez İngiltere'yi anlattı arkadaşlarına.

Rutin bir kale günüydü onun için ama her zamanki gibi söylenmek yerine olduğu yerden mutlu olmaya çalışıyordu.

Yine de kırdığı kalpleri onarmadan içi rahat etmeyecekti.

Önce David'i geri getirmeli,sonra Bay Percy'nin ve Monroe'nun kendisini affettiklerinden emin olmalıydı.

Anna kalede temizlik ve dedikodu dolu bir gün geçirirken Percy ve adamları şehirdeki iki adresi arayıp haydutları kıskıvrak yakalamıştı bile.

Percy'nin günlerdir beklediği andı bu.

Tüm sinirini boşaltabileceği yirmi kadar adam...

Kendi askerlerinin de yardımıyla döverek kendinden geçmelerine sebep olduğu adamları at arabasının arkasına bağlanmış kafeslere atıp bir adamıyla başkente gönderdi.

Şimdi yine kaleye dönüp Anna'yı görerek kendi hislerinin büyüklüğü altında ezilecekti.

Askerlerle birlikte kaleye dönerken kale kapısında gördüğü iki adama gözlerini kısarak baktı uzaktan.

Atını daha da hızlandırıp onların yanına ulaştığında Prens Daniel'ı görünce nadir görülen gülümsemesiyle sarıldı 3 yıl birlikte oradan oraya dolaştığı dostuna.

"Burada ne işin var?" dedi bariz bir merakla.

"Çok misafirperversin doğrusu,İngiltere Prensi Edgar'la tanış" deyip yanındaki adamı gösterdiğinde az önceki mutlu ifadesi bir anda yerle bir olup yerini çatık kaşlara bıraktı.

Anna'nın annesi Kraliçe Maria'nın elbet harekete geçeceğini biliyordu ama bu kadar çabuk olmasını ummamıştı.

"Olaysız bir günüm bile geçmeyecek mi!" diye bağırmak istiyordu.

Ama tam aksine elini uzatıp "Hoş geldiniz" dedi zoraki bir şekilde.

Monroe'nun da atından inip onlarla tanışmasından sonra kaleye girdiler.

Anna elindeki tepsiyi askerlere bırakmak için bahçeye çıkarken kaleye doğru ilerleyen Percy,Monroe ve yabancı adamlarla yüz yüze geldi.

Kalenin IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin