4

40.5K 2.2K 1.2K
                                    

"Ondan nefret ediyorum,bu akşam yemeğine tüküreceğim" dedi Kate sinirle odada dolaşırken.

Roxy onu umursamaz bir tavırla cevapladı,Kate'in sinirinin en fazla bir gün sürdüğü daha önce kanıtlanmıştı.

"Yapamayacağını biliyoruz Kate"

"Haklısın" dedikten sonra ayakta dolanmayı bırakıp yatakta gözyaşı döken Anna'nın yanına oturdu.

"Ağlama Anna,Mary yoksa biz varız"

Onu duymamış gibi burnunu çekip kafasını yastığa daha çok gömdü küçük kız.

Teselli dinleyecek durumda değildi..

"Tanrı ağlamanı isteseydi sana böylesine güzel yeşil gözler vermezdi" diyerek odaya girdi Monroe.

Yan yana duran iki yatağın birinde Anna yatıyor diğerinde kızlar oturuyordu.

"Tüm kızlar buradaymış,işte burayı sevebilirim" diye devam etti muzip tavrıyla..

Sözlerinin Anna'nın kafasını bile kaldırmasına yaramadığını görünce yatağa yaklaştı.

"Kızların işe dönmesi gerekiyor Anna, sen üzülünce bir şeyler değişmeyecek. Bugünlük dinlen hem yarın kiliseye de gideceksin.. Bu durumu fazla düşünmemeye çalış''

Anna o an Monroe'yla ilgili tespitlerine onun birini teselli etmeyi kesinlikle beceremediği bilgisini ekledi.

Küçük kızdan cevap alamayınca kızlarla birlikte sessizce odadan çıktı ve Anna'yı kendi düşünceleriyle baş başa bıraktı.

Anna Mary,Lucia ve Alexis'le çok sonradan tanışmıştı.Onlar yıllardır malikanenin hizmetini görüyordu ve yıllardır birbirlerine sıkı sıkıya bağlıydılar. Malikaneye gittiği ilk gün hayran olmuştu onların bu kardeşliğine,kısa zaman sonra da onlardan biri gibi olmuş,kızlar tarafından sevilmişti.

Rahibe Georgia'dan sonra ilk defa ailesi gibi görmüştü birilerini...

Buraya gelirken yolda sürekli uzaklara dalan Mary'nin geride bıraktıklarını düşündüğünü biliyordu.

Anna Mary'nin seçme şansı olsa kızları asla bırakmayacağını da biliyordu... Şimdi İngiltere'ye dönüp kızlarla tekrar birlikte olma şansını ondan alamazdı.

Vedalaşma anı aklına tekrar gelirken Percy'e karşı saf bir nefret duydu.Anna insanlardan kolay kolay nefret etmezdi ama Bay Percy bunu kesinlikle hak etmişti.

Yataktan doğrulup gözyaşlarını sildi.Gitmek için hazırladığı bavulu boşaltmaya başladı.

Küçük tahta dolaba kıyafetlerini tekrar yerleştirirken yarın kiliseye giderken giyeceği giysileri Mary'nin artık boş olan yatağına koydu.

Ağlamanın verdiği yorgunlukla yatağına uzandı,çok geçmeden uyurken kafasındaki tüm düşünceler de uykuya geçti.

Kalenin üst katlarındaki kütüphanede ise Monroe ve Percy her zamanki tartışmalarından birini gerçekleştiriyordu.

Ya da Monroe konuşuyor,Percy dinliyor demek daha doğruydu.

''İnsanlara olan bu kötü davranışlarından ne zaman kurtulacaksın? Herkes senden nefret ediyor Percy''

''Pekala cevap verme,o gözünü ayırmadığın kağıtlarda yazanlar seni kurtarmayacak.Sadece askerlerin sevgisini kazanarak bir yere gelemezsin.Aynı evde yaşadığın insanlar senden nefret ediyor. Kimseye insan muamelesi yapmıyorsun''

Kalenin IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin