broken

455 31 56
                                    

"Merhaba, benim..."

Calum, iğrenç bir Adele taklidiyle sınıfıma geldiğinde ona bir kalem fırlattım. 

"Ah, benim de bir kaleme ihtiyacım vardı, teşekkür ederim."

"O kalemi geri ver."

"Hayır, onu bana attın. Artık bu kalem bana ait."

"Calum, illa ayağa mı kalkayım, kalemi geri getirir misin?" 

"Üzgünüm, derse çıkmalıyım, görüşürüz." dedi ve hızla sınıftan çıktı. Onun ardından ben de koşarak çıktım ve merdivenlerde onu yakaladım.

"Kalemimi geri verecek misin?"

"Hayır. Asla."

"Ama o benim!"

"Artık değil."

"Lütfen." dedim kelimeyi uzatarak.

"Bir şartım var ama."

"Ne?"

"Bu akşam benimle bir yemek yiyebilirsin. Tabii uygunsan."

"Neden olmasın?"

"Beşte seni evinden alırım."

"Kalem?"

"Akşam veririm. İyi dersler."

"Sana da." dedim gülümseyerek. Mest olmuştum. Hayatımda tanıştığım en harika insanlardandı.  

Bir saniye. Bu akşam saat beşte Calum Hood'la yemek yiyeceğim.

Ben.

Calum'la.

Koşarak merdivenleri indim ve Madelyn'in yanına gittim.

"Akşam Calum'la yemeğe çıkacağım. İnanamıyorum, Calum ve ben!"

"Aman Tanrım, sen ciddi misin?"

"Evet! İnanabiliyor musun Madelyn ben ve Calum Hood!"

"Sana tek bir soru soracağım Trudy, ne zaman siz bu kadar iyi oldunuz? Nasıl oldu yani?"

"Bir gün okul çıkışında birlikte eve yürüdük ve o zaman tanıştık, baya yakınlaştık ve aslında çok iyi anlaştığımızı fark ettik. Sonrasında ah, bilmiyorum çok... Tanımlayacak kelime bulamıyorum bilmiyorum Madelyn!"

"Seni böyle görebilmek çok tatlı! Bence çok da yakışıyorsunuz."

"Öyle mi düşünüyorsun?"

"Kesinlikle!"

Calum

"Peki senden numaranı isterse ne diyeceksin Calum? Numaranı verdiğinde anlamayacak mı senin o olduğunu?"

"Oradan gerizekalı gibi falan mı duruyorum Ashton? Sence bunu planlamadım mı?"

"Açıkcası bilemedim. Sonuçta fazla zeki de sayılmazsın yani." dediğinde onu sandalyeden ittim ve yere düşmesini sağladım.

"Siktir git Ashton, ne biçim bir arkadaşsın sen? Luke'tan yardım isteseydim o penguen kadar beyni olan gerizekalının bile yardımı daha fazla olurdu!"

"Teşekkürler ya."

"Her neyse Ashton, bu akşam ne giymeliyim?"

"Sen ciddi misin?"

"Herhalde, öyle saçma sapan bir kılıkta gidecek halim yok. Biraz özenmek gerek."

"Senin bu hallerini de mi görecektik Asyalı? Ah, çok duygulandım."

"Kes sesini pony beyin. Gidip Luke'tan yardım alacağım."

"O hayatında kaç kızla randevuya çıktı da ondan tavsiye alacaksın."

"Belki hiç ama aramızda tek yalnız olmayan o. Adam işi biliyor belli ki."

"Tabii bu yüzden arkadaşlık sınırından çıkması 10 senesini aldı. Git, yardım iste ve 10 yıl boyunca arkadaş kal."

Onu dinlemeden yerimden kalktım ve Luke'u bulmak için alt kata, kütüphaneye indim. Büyük kapıdan girer girmez nöbetçi masasında fizik çalışan Luke'u gördüm.

"Nöbetçilik nasıl gidiyor bakalım?"

"Oldukça sıkıcı. Bütün gün tek bir insan yüzü görmedim doğru dürüst."

"Aa, Madelyn gelmedi mi?"

"Hayır, Trudy ile işleri varmış."

"Tamam o zaman, sana soracaklarım var." dedikten sonra en yakın sandalyeyi çektimve karşısına oturdum.

"İlk buluşmada ne giyilir."

"Kesinlikle smokin. Hatta ona da bir gelinlik al. Şaka falan mı yapıyorsun git işte normal kot pantolonla tişört giy, bu nasıl soru?"

"O kadar basit mi yani?"

"Eğer farklı olsun diyorsan gömlek de giyebilirsin tabii. Ama çok resmi olanlardan değil yani. Evlenmiyorsunuz, sadece dışarı çıkacaksınız."

"Pekala. Kim olduğunu sormadın."

"Trudy ile gittiğini bilmemek için gerizekalı falan olmam gerek. Ayrıca ona notları senin gönderdiğini de biliyorum. Ondan hoşlandığını anlamamak için kör olmak lazım."

"Nasıl her şeyi bilebiliyorsun?"

"Bak, aşırı saf ya da gerizekalı gibi duruyor olabilirim ama değilim. Benimle Michael'ı karıştırdın herhalde çünkü o, gözünün önünde kız kardeşiyle çıkıyor olmama rağmen fark etmiyor."

"Her neyse sus şimdi." dedim gülerek.

"Akşam mesaj atarsın bana."

"Tabii." dedim ve sandalyeden kalktım. Luke arkamdan "Seni seviyorum Calum," diye bağırdığında sadece gülmekle yetindim ve kütüphaneden çıktım. 

Trudy

Son dersin bittiğini belli eden zili duyduğumda hızla eşyalarımı topladım. Fark etmeden Madelyn'i sınıfta bırakıp çıkmıştım. Peşimden koşarak gelip yetiştiğinde içim içime sığmıyordu.

"Tanrım, sanırım en son lisenin ilk günü bu kadar heyecanlanmıştım."

"Sakin ol. Her şey mükemmel olacak." dedi gülümseyerek. Tam o sırada adımın seslenildiğini duydum ve kalabalıkta kimin seslendiğini anlamaya çalıştım. Calum'u fark ettiğimde Madelyn'e beni durakta beklemesini söyledim. Kalabalıkta bulduğum boşluklardan geçerek Calum'un yanına ulaştım. Oldukça stresli ve sinirli gözüküyordu. Elimi tuttu ve beni peşinden duvar kenarına sürükledi.

"Bu akşamı iptal edelim tamam mı? Başka bir zamana."

"Neden Calum?" dediğimde beni dinlemeden çantasını açtı ve kalemi elime tutuşturdu.

"Bak, kalemini de veriyorum. Şimdi gitmem gerek. İyi akşamlar."

"İstediğim şey aptal bir kalem değil Calum, istediğim şey.." cümlemi bitirmemi beklemeden kalabalıkta kayboldu. Onun gittiğini fark ettiğimde gözlerim yanmaya başladı. Yanaklarım ıslandı ve kalbim acımaya başladı. Elimdeki kalemi sinirle yere attım ve okuldan hızla çıktım.

birthday cake//hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin