Yazın sonu geldiğinde Trudy ve Calum harika bir yaz geçirmişti. Trudy yaz boyunca kışın ayrı kalacaklarını düşünmemiş, bütün vaktini, düşüncelerini ve benliğini Calum'a adamıştı.
Calum, Trudy'den başka kimseyle konuşmamıştı dahi. Onun için sadece Trudy vardı ve başka kimse umurunda değildi. Zaten Trudy varken asla başkalarını umursamazdı. Kendini tamamiyle ona adar, bütün vaktini, sevgisini ona verirdi.
Trudy'nin gitme vakti her geçen gün yaklasırken, Calum da her geçen gün ona daha çok alışıyordu. Ve ona alıştıkça gideceği gerçeği daha çok aklından çıkıyordu. Bu da zamanı geldiğinde işleri daha da zorlaştıracaktı.
Trudy son gecelerinde bu düşüncelerle uyuyamazken Calum bir melek gibi uyuyordu. Trudy yataktan kalktı ve üzerini giyinip salona gitti. Hava yeni yeni aydınlanırken Madelyn'i aradı. O da Luke ve Michael'la Boston'daydı. Görünüşe göre Luke'la araları iyiydi. En azından Instagram paylaşımlarında iyilerdi yani. Trudy en yakın arkadaşının telefonu açmasını beklerken içini suçluluk kapladı. Aylardır onu aramıyordu hem de son durumları bilmesine rağmen ne olup bittiğini sormak için dahi aramamıştı. Tam suçlulukla telefonu kapatacakken Madelyn aramayı yanıtladı.
"Trudy, tanrım ne kadar uzun zaman oldu seni çok özledim!" diye şakıdı Madelyn hattın diğer ucundan. Arkadan Luke'un "Kim o?" sorusunu cevaplandırdıktan sonra konuşmaya devam etti. "Nasılsın iyi misin?"
"Aslında pek iyi değilim."
"Ne oldu tatlım?" dedi Madelyn ama her neredeyse çok gürültülüydü. Hafifçe kıkırdadıktan sonra "Sus," dedi. "Dinliyorum seni pardon çok gürültü var da."
"Neredesin sen?"
"Luke'la son günlerimiz diye dışarı çıkmıştık da ondan bu kadar gürültülü."
"Rahatsız etmeyeyim ya ben sizi istersen sonra konuşalım."
"Hayır, hayır dinliyorum seni."
"Madelyn ben iyi değilim. Hem de hiç iyi değilim. Ne yapacağımı bilmiyorum, ayrılma vaktimiz git gide yaklaşıyor ve ben ne yapacağımızı bilmiyorum. Calum düşünmüyor, konuşmuyor ama benim bir saniye bile aklımdan çıkmıyor. Uyuyamıyorum."
"Ah, Trudy... Sen ne istiyorsun?"
"Kesinlikle devam etmek ama bilmiyorum Madelyn, yürüyeceğini düşünmüyorum." dedi Trudy sıkıntıyla iç çekerek.
"Trudy, eğer sen bile yürüyeceğine inanmıyorsan devam edemez zaten. İnanman gerek. Devam etmek istiyorsan buna inan."
"Bu konuyu sadece bir kere konuştuk ve tekrar açılmadı bile bu konu. Bilmiyorum Madelyn, korkuyorum."
"Neden korkuyorsun Trudy?"
"Onu kaybetmekten korkuyorum. Onu elimde tutamamaktan. Saçma bir şey yapıp onun parmaklarımın ucundan kaymasından korkuyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum, gerçekten." dedi Trudy elinde olmadan sesi titrerken. Bu sırada Calum uyanmıştı ve yattığı yerden onu dinliyordu.
"Trudy 16 yaşındasın, hata yapmandan daha normal bir şey yok ama seni anlıyorum. Kaybetmek istemiyorsan onu daha sıkı tut. Bırakma. Kapatmam gerekiyor, üzgünüm sonra mesajlaşırız." dedi Madelyn ve telefonu kapattı. Trudy kokltuğa çöktü ve düşündü. Üzerindeki Calum'un tişörtüne baktı.
"Onu bırakamam." dedi kendi kendine ve bunun üzerine Calum yattığı yerde gülümsedi. Trudy'nin ayak seslerini duyunca gözlerini kapattı ve sevgilisinin yanına yatmasını bekledi. Trudy yanına yatıp ona sarıldığında, saat erken olduğu için biraz daha uyuyabileceğini düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
birthday cake//hood
Fanfiction"Ve sana alamadığım o doğum günü pastası için üzgünüm. Sadece param yoktu ama belki sonrasında telafi edebiliriz." @TributeJessieJ'ye benden küçük bir hediye.