this is heartache on the big screen

280 21 18
                                    


Ashton'ın odasından çıktık ve otobüse binip bizim sokağa geldik. Calum beni evimin önüne bıraktı ve kendi evine gitti.

Anahtarımı bulup kapıyı açtığımda annem ve babamı salon koltuklarından otururken bulmayı beklemiyordum. Onlara gülümseyip merdivenlere yöneldim.

"Trudy." diyen babamın sesiyle olduğum yerde durdum.

"Efendim?" dedim ve salona geri girdim. Onların karşısındaki ikili koltuğa oturdum.

"Bugün okula gitmemişsin. Neredeydin?" dediğinde buz kesmiştim. Nereden bilebilirlerdi?

Birkaç dakika boyunca sessizlik oldu. Evde oluşan soğukluk, beş kilometre öteden hissedilebilirdi.

"Her neyse, cevap vermek istediğinde aşağı gelebilirsin. Bu arada, cezalısın." dediğinde biraz da olsa rahatlamıştım. Beklediğimden daha az tepki vermişlerdi.

Koltuktan kalkıp merdivenleri çıkmaya başladığımda beni durduran şey annemin sesi olmuştu.

"Trudy, her nereden geliyorsan üzerindeki gömleği keşke doğru ilikleseymişsin." dediğinde kafamı aşağı eğip gömleğime baktım. Tamamıyla yanlış iliklenmiş, yakası düzeltilmemişti.

Ağır adımlarla odama çıktım ve gömleğimi üzerimden çıkarttım. Bu sırada annem odama girdi.

"O çocukla daha fazla görüşmeni istemiyorum."

"Kiminle?" diye şaşkınlıkla sordum.

"Bu sabah eve gelen o esmer çocukla. Bugün okuldan onunla kaçtığınızı biliyorum. Bak Trudy, 18 olana kadar hatta 18'i bırak, evlenene kadar benim gözetimim altındasın. Ben ne diyorsam onu yapmak zorundasın. 16 sene boyunca senin için en iyisini istedim ve elimden gelen her şeyi yaptım. Karşılığında yapacağın şey bu olmamalı. Bak, sen zeki bir kızsın. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunun farkında olmalısın. Notların zaten iyice yerlerde, onları toparlamak için kendini derslere vereceğine okuldan kaçıyorsun! Sen 'benim' kızımsın. Sana ne öğrettiysem onu yapmalı ve çevrene de benim kızım olduğunu belli etmelisin. Amacım seni soyutlamak değil. Sevgilin olmasın da demiyorum ama seni okuldan kaçmaya teşvik eden, kendinden 2 yaş büyük bir sevgilin olmasın. Anlıyor musun?"

"Sen mi benim için en iyisini yapıyorsun? Doğum günümü kutlamadın bile, ne zaman yanımda oldun? Ne zaman yaptığım şeylerde beni destekledin? Ne yapsam yanlış sana göre. Ben hiçbir zaman seni yansıtan bir çocuk olmadım ki. Ne yapsam 'senin' kızına yakışmayacak şeylerdi. Tabii, ablam gibi aşırı zeki olmalıyım, onun sevgilisi gibi mükemmel, çok zengin, zeki birini bulmalıyım. Tek derdim dersler olmalı çünkü ben başka ne düşünebilirim ki!" dediğimde sesim istemeden yüksek çıkmıştı.

"Sakın bana karşı sesini yükseltme Trudy. Şimdi, ben ne diyorsam onu yapacaksın. Madelyn'le falan da buluşmayacaksın. Okula servisle gidip geleceksin. Evden okula, okuldan eve. 1 ay boyunca başka hiçbir şey yok. Anlaşıldı mı?"

"Bu dediklerinin hiçbirini yapmayacağım. Senin istediğin gibi yaşamak zorunda değilim." diye bağırdığımda gözlerim dolmaya başlamıştı.

"Benim sözümü dinlemeyeceksin, anlıyor musun? Dediklerimin dışına çıkarsan her şey gerçekten çok daha farklı olur. Şimdi otur ve dersini çalış. Akşam yemeğinde görüşürüz."

Calum

Eve girdiğimde annemi uyandırmamaya çalışarak odama çıktım. Çantamı bir kenara atıp pijamalrımı almak için dolabıma yöneldim. Ama ne büyük şanstır ki attığım çantama takıldım ve yere düştüm. Yerde yattığım kısa sürede telefonum çalmaya başladı. Kesinlikle zil sesimi değiştirmeliyim. Trudy'nin aradığını görünce içime yayılan sıcak hisle aramayı beklemeden yanıtladım.

birthday cake//hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin