♈53.Hep İyi Ol♈

15.3K 1.2K 100
                                    

ELİF

Taehyung evden babası ile birlikte çıktığından beri yaklaşık 2 saat geçti fakat hala beni aramadı. İyi mi, değil mi, babasına bir zarar verdi mi merak ediyorum. Derin bir nefes aldım ve cebimden telefonumu çıkarıp onu aradım.

Çalıyor...

Çalıyor...

Meşgule attı...

Sinirle telefonumu cebime sıkıştırdım. Bencil herifin teki. Onu merak edebileceğim aklına bile gelmiyor. Ah...

Ayağa kalktım ve mutfağa ilerledim. Bayan Kim mutfak masasına dirseklerini dayamış, gözleri duvara odaklanmış bir şekilde oturuyordu. O da benim kadar endişelenmişti. Hem kocası için, hem oğlu için.

Bir kaç adımda masaya gittim ve bir sandalye çekip yanına oturdum.

-Bayan Kim...

Benim sesimi duyduğunda sıçrayarak gözlerini bana çevirdi. Gözleri kızarmış ve göz altları torbalaşmıştı.

Bayan Kim
-şey... Dalmışım kızım, kusura bakma.
Hafifçe gülümsedim ve elimi omzuna koydum.

-önemli değil efendim, siz iyi misiniz?

Başını iki yana salladı ve elleriyle şakaklarını ovalamaya başladı.

Bayan Kim
-bilmiyorum kızım, bunu ben de bilmiyorum...

Boğazımı temizledim.

-efendim, isterseniz taehyungu bulabilirim. Ben telefonla aradım ama açmadı, onu bulup iyi olduğunu size haber verebilirim.

Bayan Kim ellerini şakaklarından çekti ve yerinde soğruldu.

Bayan Kim
-kızım gerçekten bunu yapar mısın? Gerçekten çok merak ediyorum onları.

Gülümsedim ve başımı hafifçe aşağı yukarı salladım.

-efendim merak etmeyin, ben onları bulup size haber vereceğim.

Tam arkamı dönüp giderken Bayan Kim bileğimi tuttu ve ona dönmemi sağladı.

Bayan Kim
-ben ne kadar bencil biri oldum. Kızım bu saatte seni bir yere gönderemem. Hiç bir yere gitmene izin vermiyorum.

Tam itiraz edecektim ki kaşlarını çatarak oturduğu yerden ayağa kalktı.

Bayan Kim
-hadi dedim, bir yere gidemezsin. Sabah arar buluruz onları.

Odaya geçtiğimde ilk işim adayı arayıp gelmeyeceğimi haber vermek oldu. Onun ardından üzerimi değiştirmeden kendimi yatağa attım. Oldukça yorgundum.

Yarım saat...

Bir saat...

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama bir türlü uyuyamıyordum. Aklımda sürekli taehyung vardı ve onun için endişeleniyordum.

Duyduğum kapı sesiyle gözlerimi o tarafa çevirdim. Taehyungu görmemle gözlerimi kapadım ve uyuma numarası yapmaya başladım. Beni ne kadar endişelendirdiğinin farkında bile değil. Sırf bu yüzden bir süre onunla konuşmayacağım, çeksin cezasını.

Kapıyı sessizce kapayıp yatağımın tam karşısınsaki dolaba sırtını dayayarak yere oturdu ve beni izlemeye başladı. Oda karanlık olduğu için gözlerimi kısıp ona baktığımı anlamıyordu ve bu da benim işime geliyordu. Bir hıçkırık sesi duyduğumda dondum kaldım...

Ağlıyordu...

Neden... İkinci defa bir erkeği ağlarken görüyordum. İlki koreye geldiğimde parka gittiğim akşamdı. Bir genç elindeki kızın resmine bakarak ağlıyordu. Sevdiği kadın için. Peki ya sen neden ağlıyorsun taehyung, sen neden döküyorsun göz yaşlarını... Bir erkek sadece çaresizliği yaşadığında ağlarmış.

O kadar çaresiz misin...

Taehyungun omuzları ağlamanın şiddetiyle sarsılmaya başladığında iki avcunu da ağzına dayadı ve ağlamasını bastırmaya çalıştı.

Bunun üzerine yatakta ters döndüm ve yüzümü yastığa gömüp ben de göz yaşlarımı akıtmaya başladım. O ağlamamalıydı... Bu büyük bir haksızlıktı.

Neden ağlıyorsun taehyung...

Bir süre sonra ağlamaları iç çekişlere dönüştü. Ardındanda adım sesleri ilişti kulağıma. En son duyduğum ses kapının kapanma sesiydi.

♊♊♊

Sabah gözlerimi açtığımda üzerimde hala dün akşamdan izler vardı. Yataktan kalktım ve aynaya baktım. Gözlerim kızarmıştı ve şişmişti. Zaten çirkindim iyice çikin oldum. Somurtarak odadan çıktım ve mutfağa girdim. Bayan Kim ve çocuklar kahvaltı yapıyorlardı. Taehyung nerede?

Bayan Kim
-omooo... Uyanmışsın. Seni uyandırmak istemedim çok güzel uyuyordun.

Gülümsedim fakat bu sahte bir gülümsemeydi. Taehyungu gerçekten merak ediyorum.

-sağolun ama taehyung nerede.

Ağzına aldığı lokmayı yuttuktan sonra kaşlarını çattı.

Bayan Kim
-o dün akşam gelmedi.

Benimde kaşlarım çatıldı.

-gelmedi mi?

Başını hafifçe salladı ve yemeğine devam etti.

Sanırım rüya gördüm. Ama rüya olamazdı, rüya olamayacak kadar gerçekti. Gerçekten oradaydı ve ağlıyordu. Hatta buna dayanamayıp bende ağlamaya başlamıştım. Aahh, paranoya olmaya başladığımı hissediyorum.

Hızla odaya girdim ve telefonumu alıp taehyungu aradım. Bir kaç çalmanın ardından telefonun diğer ucundan yorgun ve bitkin sesini duydum.

V
-alo

Boğazımı temizledim ve ona çemkirmek için hazır hale geldim.

-taehyung, sen neredesin? Dünden beri meraktan öldük, neden haber vermiyorsun?!

Derin bir nefes aldığını duydum telefonun diğer ucundan.

V
-elif sonra konuşalım mı, şu an müsayit değilim.

Sesi oldukça soğuk ve mesafeli çıkıyordu. Neden böyle davranıyor?

-peki bir şey sormak istiyorum. Dün akşam eve geldin mi?

V
-n ne alakası var, nereden çıktı bu?

Neden sesi endişeli gibi çıktı...

-geldin mi gelmedin mi, bana ondan haber ver.

V
-h hayır. Neden soruyorsun?

Dedi ikinci defa kekeleyerek. Derin bir nefes aldım ve yatağa oturdum.

-neyse boş ver.

Dedim ve telefonu kapamak için uzaklaştırdım fakat onun sesini duyduğumda tekrar kulağıma yaklaştırdım.

V
-elif, akşam bizim eve gelir misin?

Ne yapacağız ki orada?

-gelirim gelmesine de, ne yapacağız orada?

V
-seninle çok önemli bir konu konuşacağım.

Kaşlarımı çattım. Sanırım dün akşamki konu hakkında konuşacağız.

-tamam gelirim... Sen iyisin değil mi?

Telefonun diğer ucunda bir süre sessizlik oldu. İkimizde birbirimizin nefes alış verişlerini dinliyorduk.

Kesinlikle bir şey olmuş...

V
-evet iyiyim.

Dedi sessizce. Boğazıma bir yumru oturdu. Neden kötü hissediyorum?

-tamam... Hep iyi ol.




BTS'in Başı Türklerle Dertte Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin