22- Şaka

601 20 5
                                    



  Hüzün dolu bir güne hissiz bir şekilde uyanmıştım. Yanımda simsiyah saçlarıyla, sert yapılı yüzüyle, yarı çıplak siyah tişörtünün arasından görünen baklavalarıyla, saçma salak bir şekilde uyuyan Rüzgar vardı.

   Masada duran yarım kalmış Baileys'e göz gezdirdim. Ardından tavana , sonra da perdeleri full kapanmış pencereye baktım. Yavaşça ayağa kalktım. Banyoya ilerledim. Ev bugün biraz daha sessizdi. Kapıyı kapattım. Musluğu açtım. Ellerimi yıkamaya başladım. Musluğu kapattım. Aynada kendime bakıyordum. Islak ellerimle siyah tişörtümün içinde çıkmış vaziyette duran kırmızı askılığımı taktım.


Soğuk ellerimin sıcak tenime değmesiyle dün geceyi hatırlamıştım.

Biz ne yapmıştık?

Ya da gerçekten yapmamış mıydık?

En son bana bir şey soracağını söylemişti.

Sonra ne olmuştu?


Kazan gibi şişmiş aynı zamanda ağıran başıma bir çare bulmak için mutfağa gittim. Aç karına aspirin atıp yatak odasına yöneldim.



Ve o da ne?

Rüzgar yatakta belini yaslamış şekilde uzanıp sigarasını içiyordu. Ben gelince biraz daha doğruldu. Küllerini Baileys'e atıyordu. Yatağın diğer tarafından geçtim. İnce battaniyeyi açıp içine girdim.

İkimizde tek kelime etmiyorduk.

Susuyorduk.


O sigarasını içiyordu, bense kafamı iyice yastığa gömüp Rüzgar'a sırtımı dönük yatıyordum. Düşüncelerimi susturmaya çalışmam sebebiyle kafamı iyice yastığa gömdüm. Ama nafileydi.


Hatırlayamıyordum. Kahretsin ki hatırlayamıyordum. Beraber mi olmuştuk? Yoksa olmamış mıydık? Rüzgar böyle bir şey mi yapmıştı? Yoksa ben mi istemiştim?.... diye sorularla kafayı yerken aslında uzunca bir şekilde susuyorduk.


"Konuşulması gerektiği yerde susmak, çöküntüyle eş anlamlıdır" diyerek sessizliği bozdu.

Ardından sigarasından nefes aldı. Duyuyordum aldığı ve verdiği nefesi.


"Cümleler hafif kalıyor yaşanılanların arasında" dedim.

Sustuk.


"Sana dokunmak isterdim."dedi.


"Zaten dün gece güzel kafalarımızla dokunmadık mı birbirimize ?" dedim.


Sustu.


"Dün gece soruma verdiğin cevap başka olsaydı, şu an kollarımda gözlerini açmış olurdun."

-Ne sorusu?- diyeceğim vakit yataktan kalktı. Sigara paketini aldı ve odadan çıktı. Zaten 4 saniye sonra kapı sesi geldi.


Gitmişti.

Yataktan çıktım. Oturma odasındaki pencereye yöneldim. Evimin sadece bana ait ve lüx türü olması sebebiyle çıkış kapısını görüyordum.

Ayakkabılarını giyiyordu. Ağzında sigarasıyla oldukça asık suratlı bi ifadesi vardı. Yada mutsuz.

Perdeyi kapadım. Koltuğa uzandım.Beynim adeta kalbimle savaşıyordu. Bana ne olduğu hakkında fikrim yoktu. Ellerimle yüzümü kapadım. Ayaklarımı iyice uzattım.


Uykumun hafiften gelmesiyle ellerimi yüzümden çektim ve koltuktan sarkıttım. Yelkovanın sesiyle uyumaya başlıyordum ki telefonumun garip sesiyle uyandım. Masanın üzerindeydi. Direk kolumu uzattım ve açtım.


"Alo?" dedim yarı uykulu şekilde.

"Alo??" yineledim. Saçma sapan şaka kaldıracak durumda değildim. Kapatıyordum ki_

"Helena?"

"Buyrun benim?"


"Kapıyı aç."


Salak gibi kaldım. Zaten uykuluydum.


"Uğraşmayın benimle beyefendi.İyi günler"


"Dur kapatma. Ben erkek değilim Helena. Benim. Yasemin."


Telefonu fırlatıp kapıya koştum. Kalbim çıkıyordu resmen. Göğsüm uçuşuyordu. Nefes alamıyordum. Çarpıntım oluyordu. Ellerim ise kendi kendine ayrı bir şekilde hareket ediyordu.Titriyordum.

Kapıyı açmakla açmamak arasında kaldım. Cidden o muydu? Cidden gelmiş miydi?


Kapı koluna yaklaştım.

"Yasemin!!"


Ve siktiğimin kimsesi yoktu.

Bu nasıl bir şakaydı ama ?!!

Yasemin yoktu. Daha doğrusu kimse yoktu. Converslerimi giydim. Siyah sade tişörtümle, beyaz yüksek bel şortumun altına uyumlu gitmişti. Kapının arasına ayakkabı koyup sokağa çıktım.


Çevreme iyice bakındım. Başım dönüyordu resmen. Kalbimin çarpması bitmiş, vücudum normalleşmişti. Yasemin neden böyle yapıyordu?


Ya da telefondaki Yasemin değil miydi? Artık sıkılmıştım sorularımın cevabını verememekten.

Ve Yasemin'e bir şeyler hissetmiyorken neden kalbim o şekilde çarptı?

Onu hala seviyor muydum?

Yoksa acayip derece nefret mi ediyordum?

Belki de umrumda bile değildi.



"Hey!"


Arkamda kalın bir ses duyar duymaz düşüncelerden sıyrılıp, yürümeyi bıraktım. Arkamı döndüm.

"Buyrun?" dedim.


"Beni tanımadın mı?"

Evet anıda tanımıştım. O çocuktu. O gün poşetlerimi taşıyan çocuk.


"Evet tanıdım."


"Aslında tam tanıyamadın küçük hanım. Ben Burak. Burak Kaya."






-bu bölümle alakalı aklınızda ne varsa yazın arkadaşlar, ve gerçekten beğendiyseniz oy verin lütfen :)-

Sonsuza Dek Kız KızaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin