Annem, hemen kız kardeşlerimin yanına çıktı. Dean pencerede gözcülük yapıyordu ve bir hareketlilik görürse bize haber veriyordu. Ben koltuğa oturmuş kapıya pusu kurmuştum ve tetikte bekliyordum. Babamsa evrak çantasının içine saçma sapan kağıtlar tıkıyordu ve belinde tabancası her an ateş etmeye hazır durumdaydı. Bir kaç saat öyle geçti ve gözlerim yorgunluktan kapanmaya başladı. Dean perdeye gizlenmiş asla uyumayacakmış gibi dışarıyı izliyordu. Erkek kardeşimin bu aksiyon sevdasına hastayım. Benim dövüşe ve silahlara ilgim fazlaydı. Aksiyonu severdim fakat sadece filmlerde ve sevmediğim insanları korkutmada. Zombiler benim işin aşırı fazlaydı. Dean nişancılık konusunda çok iyiydi. Ayrıca tam bir sporcuydu. 13 yaşındaki erkek kardeşimin boyu çok uzundu ve çok atletikti. Genelde dart oynayıp, ok atmayı tercih ederdi. Babam mesleğinden dolayı bizimle ilgilenememişti, fakat annem hepimizi iyice tanıyıp neye yeteneğimiz veya ilgimiz varsa bizi oraya yönlendirmişti. Tabiki bunları yaparken zombilerden habersizdi. Küçük olsakta az çok kendimizi koruyabilirdik. Silahlara ilgim olsada veya daha önce tabancayla atış yapmış olsamda tüfeği elime ilk kez alıyordum. Başka zaman olsa kullanmak için delirirdim; ama şimdi sadece sakinliğin kaybolmamasını istiyordum. Düşüncelerimle boğuşurken uykuya teslim oldum ve gözlerim yavaşça kapandı. Rüyamda Martinleydim ve Mustang'inde oturuyorduk. Eski zamanlardaki gibiydi. 15 yaşındayım ama uzun boylu yaşından büyük gösteren bir kızdım. Martinle aramda 3 yaş olmasına rağmen Martin yaşıtlarıyla değil benle olmayı tercih ederdi. Uzun saçlarımı okşadı ve önüme gelen kısa bir tutamı parmağının arasına sıkıştırarak bana eğildi. Mavi derin gözlerine bakarken bana çok tatlı gelen ince dudaklarını bana yaklaştırdı ve ilk öpüşmemi yaşatmak üzereyken PAT cama biri yapıştı. " Deeeeeeb" cama doğru döndüm ve Dean korkuyla karışık heyecanla bana sesleniyordu. Dean'ın burda ne işi olduğunu düşünürken Martin kollarımı omuzuma koyup beni sarsmaya başladı "Uyan Deb uyan." Gözlerimi açtım ve Dean'ın bana seslendiğini gördüm silkelenip pozisyonumu aldım ve beklemeye başladım. Babam çantayı masaya fırlattı ve kapının kenarına geçti. Eğer kapı açılırsa ilk darbeyi babamdan yiyecekti. Annem merdivenlerden bize seslendi." Johan aşağıda biri var." Babam koyu renk gözlerini kapıdan ayırmadan " Sarah yukarı çık ve kızları kontrol altında tut. Yarın ilk iş buradan ayrılıyoruz." Babamın sözü kulağımı çınlattı. Nereye gidecektik, nasıl yaşayacaktık? Sesler kesildi; ama bu sefer dikkatimin dağılmasına izin vermedim. Kalbim ağzımdan çıkacakmış gibi atıyordu ve tüfeği tutan ellerim terliyordu. Ellerimi koltuğa sildiğim anda Dean bir çığlık kopardı ve saniyesinde kapı kırıldı. Gördüğüm şey karşısında tüfeği o kadar sert tuttum ki elim acıdı ve babam silahını ateşledi. Dean hızla merdivenlerden yukarı koştu ve annemleri çağırdı. Annem boynuna bebek askısı asmış ve Charlie'yi oraya oturtmuştu. Arkasında Annie tırsak adımlarla benim, Dean'ın ve kendi çantasını taşıyordu. Dean benim ve kendi çantasını aldı ve annemin önüne geçip yavaş adımlarla merdivenlerden inmeye başladı. Babamın kafasından vurduğu zombi galiba ölmüştü. Yani zaten ölüydü, ama şimdi gerçekten ölüydü. Ya da ölü değil miydi, de babam mı öldürmüştü? Tam bi salağım diye düşündüm ve Dean'ın uzattığı çantamı sırtıma takıp tüfekle ilerlemeye başladım. Babam masadan çantasını aldı ve hızla benimde önüme geçti. "Deb, arabayı getiriyorum. Hareket eden en küçük bir şey görürsen hemen ateş et." Kafamla onayladım ve babam yan bahçeden arabayı alana kadar babamı izledim. Babam arabayı kapıya getirdiğinde annem ve kucağında Charlie, Dean ve Annie arkaya bindiler. Babamın yanındaki ön koltuğa doğru ilerlerken aydınlanmaya başlamış havaya baktım ve arabanın kapısını açtım. O sırada biri ya da bir şey beni kolumdan tuttu ve ısırdı. Hissettiğim şey acı mıydı bilemem ama kan kokusu çok ağırdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Virüs
ParanormalDünya ölüm kokmaya başladı. Hayatlar değişti hem de en önemlisi her şey yeni başladı.