Bölüm14

633 27 7
                                        

Alana geldiğimde gözlerim yerde yatan ölü askerlerin silahlarını arıyordu; ama malesef yoktu. Hepsi direniş için toplanılmış olmalıydı. Gökyüzüne bsktım ve güneşin çekilmeye başladığını gördüm. Zombiler inanılmaz çoğalacaklardı ve bizim sayımız gittikçe azalıyordu. Ensemden birinin tutmasıyla geriye doğru kafa attım. "Benim Debra.". Luke'yi görmek beni sevindirdi ve ona sarıldım. "Sevişmenin zamanı değil tatlım. Kurşunlar bitti. Şu palayı al.". Bana palayı verince arka cebinden bir kasap bıçağı çıkardı. Ben ona şaşkınlıkla bakınca zor da olsa yarım ağız gülümsedi. "Yazık daha beni tanıyamadın mı yoksa, ben işimi bir çakıyla bile hallederim.". Parmak ucumda ayağa kalktım ve onu öptüm. "Ukalalığın sırası değil babam nerde?" Dudaklarını yalayarak, "General, 4 doktoru sığınağa götürdü. 2 saat önce 26 kişiydik fakat az önce seni ararken 9 kişi saydım. Çocukları yollarken sende gitmeliydin." Çaresizce bana bakıyordu. Ysnından geçerken ona omuz attım. "Bilirsin ben başımın çaresine her türlü bakarım." Yapay bir gülümsemeyle sığınağa doğru koşmaya başladım. Her yerim toz toprak ve zombi parçaları doluydu. Gözlerimden durmadan taş akıyordu. Sığınak labarotuvarın alt tarafında kalıyordu. Kurşun geçirmez camdan oluşan en fazla 5 6 kişinin sığabileceği bir alandı. Zaten burayı biz sığınalım diye değil tedavi örnekleri saklansın diye yapılmıştı. Kapıyı açtım ve dikkatli bir şekilde çevreyi taradım. Sakin olduğunu görünce koridorda koşmaya başladım. Az ilerde kahvaltı eden 2 zombi gördüm ve olduğum yere sindim. Bu işin en iyisinden dersler almıştım. Bir kalemle bile zombi öldürecek hale gelmiştim. En önemlisi daha önce zombi öldürmüştüm; ama her zombi gördüğümde ilk sefer ki gibi korkuyordum. Daha sonra vücuduma yayılan adrenalin sayesinde kendime geliyordum. Elimdeki palayı aşağı doğru sarkıtarak sağdan yaylanarak yürümeye başladım ve bana yan dönük olan odaklanmış zombinin boyun tarafına palayı indirdim. Her zaman beni rahatlatan bu ölüm sesi kulağımı tırmaladı. 2 zombinin bana dönmesiyle rahatlama sona erdi ve zombi üzerime sıçradı. Sol ayağımla karın boşluğuna tekme attım; ama sonucu umduğum gibi olmadı. Ayağım zombinin karnından geçti ve kasıklarımda zedelenme oldu. Acıyla inleyerek palayı yere attım ve bu yaptığım ikinci büyük hata oldu. Çok büyük bi zorluklar bacağımı çektim ve palayı almadan ileri koşmaya başladım. Sığnağın önüne geldim ve kapıyı yumruklamaya başladım. Açılmasının zaman alacağını bildiğimden bana doğru gelen zombiye koştum ve canımın aşırı acısına aldırmayıp kafasına bir tekme attım ve bu sefer ıskalamadım. Çıt sesinin duyulmasıyla zombi yere yığıldı ve ısırılmaktan incelmiş boynunu tutup kafayı gövdeden ayırdım. O sırada sığnağın çelik kapısı otomatik bir şekilde açıldı ve içeri girdim. Geçmem gereken camın arkasında babamı ve generali görünce rahat bir nefes aldım. Ileri doğru bir adım atmıştım ki babam cama yapıştı ve cama vurmaya başladı. Dudaklarımı oynatarak, ne oldu baba, dedim ve babam generale dönerek öyle bir bağırdı ki sanki yanımdaymış gibi hissettim. Dudakları "Aç kapıyı" diye bağırıyordu. Tehlikeyi arkadan ittirilinceye kadar anlamamıştım. Bir grup zombi arkamdaydı. Son kez babama baktım. Dudakları hayır olamaz, diye fısıldıyordu. General ise bana acı acı bakıyordu. Derin bir nefes aldım ve dövüş pozisyonuna geçtim. 6 7 zombiyi çıplak elle öldürmem imkansızdı. Rambo bile yapamazdı. Ama ben kendimden ödün veremezdim. 3 çocuk ablası Deb, olarak dövüşürken ölmeye hazırlandım.

Aslında yeni bölüm yazmayacaktım ama yorumlarınızı görünce birden baştan çıktım. Beni böyle gaza getirin canımı yiyin. İnşallah beğeniyorsunuzdur gençler. Iyi okumalar size bana da iyi uykular :)

VirüsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin