Bölüm9

863 42 8
                                    

Zombiyi vurmamla sanki patron benmişim gibi kaçan kız dışında herkes ateş etmeye başladı. Zombileri sırayla vuruyorduk. Tam yerimizi bulamadıkları içinse bize yaklaşamıyorlardı. Zombilerin hepsini vurunca JJ yanıma geldi ve beni ayağa kaldırdı. Arkasına dönüp, "Siz burada bekleyin zombilerin kafasını keseceğiz." Bana minik bir tabanca uzattı ve onu korumamı istedi. Yanyana yürüyerek zombilere yaklaştık; eğer kafalarını koparmazsak yarım saate tekrar uyanıyorlardı. JJ eğilip ilk zombinin kafasını kesti ve bende ona yardım ettim. Kafa kesmek kolay değildi; ama kan çıkmıyordu. Bunlarda onların ölü olduğunu kanıtlıyordu. İşi bitirdikten sonra topluluğa döndük ve yürümeye başkadık. "Hey JJ sanada her şey fazla kolay gelmedi mi, yani böyle olmamalıydı. Televizyonda izlediğimiz zombileri öldürmek bile daha zordu. Her şey bana tuhaf geliyor." Bana döndü, "Kapa çeneni Debby, bir şey arama ve mutlu ol. Yaklaşık bir düzine zombi öldürdük ve bu kada başlangıç." Sesimi çıkarmadım ve gölü bulduk. Her şey o sırada oldu. Bir düzineden fazla zombi bize doğru geliyordu. Herkesin dili tutulmuştu. Resmen şoka girmiştik. Adrenalinin kanıma işlemesine izin verdim ve silahımı ateşledim. Vurdukça çoğalıyorlardı, mermilerde tam tersi azalıyordu. Çocuklardan biri bağırdı. "JJ başaramayacağız." JJ'nin her yetinden ter akıyordu ve son mermisini ateşledi. "Deb, yakın dövüşe giriyorum beni koru." Yaaa tabi. Bütün bu boklar senin başının altından çıkıyordu zaten. Göz ucuyla JJ'yi ve ötekileri izleyerek az mermi kullanmaya başladım. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Ben nasıl batardım, böyle bir boka. Mermim bitince silahı yere atıp bıçağı çıkardım ve yakın dövüşe başladım. Son kulağımı bir çığlık tırmaladı. JJ ısırılmıştı ve bir et parçası gibi kalabalık bir zombi ordusu onu yiyordu. Dizlerimin üstüne düştüm. Öteki kişiler bireysel olarak dövüşüp kaçmak için kendilerine yer açıyorlardı. Bana yaklaşan bir zombi gördüm ve zorda olsa ayağa kalktım. O sırada uzun menzili bir silah sesi duyulduğu önümdeki zombi üzerime yığıldı. Kafası patlamıştı, kafatasından eser yoktu ve üstün beyin parçası doluydu. Gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı ve zombiler tek tek yere yığılmaya başladılar. Birisi bizi kurtarmaya gelmişti. Hemen ilk boşluktan yararlanıp, göle koştum ve kendimi suya attım. Zombiler yüzemiyordu. Gölün karşısını gözüme kestirdim ve kulaçla yüzmeye başladım. Hiç yorulmamıştım ya da adrenalin böyle hissettiriyordu. En az yarım saat yüzdüm zaman çabuk geçiyordu; ama kolumdaki saat bana yalan söylemezdi. Kıyıya ulaştığımda bu kalabalığı hiç beklemiyordum. Kaçan kız sandalla kıyıya ulaşmış ve haber vermiş olmalıydı. Askerlerde yardıma gelmiş olmalılardı. Babam ve Dean yanıma koşarak geldiler. Beni kıyıya çıkarttılar. Ağlamış olmalılardı. Babam tek kelime etmeden battaniyeyi üstüme attı ve kıyıdan uzaklaşırken yanıma gözlüklü sarışın bir kadın geldi, "Kızım Jen..Jeniffer o ne..nerede?" Kadına anlamaz gözlerle baktım ve "JJ?" İşte o zaman anladım kafamı kaldırdım ve "Üzgünüm." dediğim anda kadın kendini yere attı ve çığlıklar içinde ağlamaya başladı, bugün böyle birmemeliydi.

Kulübeye girdiğimde babam bana ilk defa bağırdı, "Lanet olsun Deborah. Nasıl böyle bir şey yaparsın? Nasıl ha? Konuşsana." Elini kaldırdı ve vuracağını anladığım için irktim; ama bana sarıldı. Babamın sarılmasıyla titreyerek ağlamaya başladım. "Özür dilerim baba. Çok özür dilerim." Dean, Annie yatağın üstüne oturmuş bize bakıyorlardı. Charlie ise babamın bağırışları ve benim hıçkırarak ağlamama rağmen uyuyordu. Islaklıkla titreme başlayınca babam banyoya girmemi ve hemen yatmamı söyledi. "Deb benim işim var. Yarın erken kalkacaksın ve Binbaşı Suffey'in yanına gideceksin. Tek kurtulan sensin." Gözlerime bir kez daha yaşlar doldu ve banyoya girip soyundum. Her bir eklemim ağrıyordu ve bıçaktan olsa gerek elim kesilmişti ve çevresinde kurumuş kan vardı. Kaynar suyun altına kendimi attım ve iyice keseledim kendimi. Kandan, çürük kokusundan sıyrılmak için çok uğraş verdim. Belki vücudumdan tüm izler gitmişti; ama o görüntüler, o koku ve kan aklıma kazınmıştı bir kere. Duştan çıktım ve hiç kurulanmadan giyindim. Sırılsıklam olan saçları bir topuz yapıp Annie ve Dean'ın ortasına yattım. Annie elimi tuttu ve öptü. Sonra hiç konuşmadan uyudu. Tam dalmak üzereyken Dean'ın fısıltı halindeki sesini duydum. "Nasıldı Deb, bir zombi kafası keserken neler hissettin?" Hafifçe kafamı ona kaydırdım. Gözleri kapalıydı; ama beni görüyormuş gibiydi. "Hiç bir şey hissetmedim, çok korktum; ama hiç bir şey yok. Ne bir his ne de başka bir şey." Gözlerini açtı ve "Bir zamanlar onlarda insandı ve aileleri vardı. Gerçekten hiç bir şey hissetmedin öyle mi? Söylesene Deb, annemizi de böyle hiç bir şey hissetmeden öldürebilir miydin?" Arkasını döndü ve ben sadece fısıldadım; ama duyacağını biliyordum. "Sizi korumak ve normale dönüp çocukluğunuzu yaşamak için her şeyi yaparım. Evet, galiba annemi de öldürürüm." Hafiften benden uzaklaştı ve uykuya kaldım. Zor bir gece olacaktı.

Yeni bölüm isteyen çok kişi oldu, bende hemen paylaştım. Okunmasını öğrenmem çok güzel. Destek mesajlarınız çok güzel. Benim için ilham kaynağı sizsiniz. İyi okumalar :))))

VirüsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin