Kendimi penceresiz kulübemize attım ve duşa girdim. Duştan çıktığımda babam, kardeşlerimle eve gelmişti. Dean haykırdı " Acil duşa girmem lazım üzerime zürafa poposu değmiş gibi hissediyorum. Çekil yolumdan Deb." Salak çocuk ve salakça cümleleri. Odaya gittim ve üstümü giyidim. Havlumu saçıma sardıktan sonra içeri geçtim. Annie " Baba ben açım. Charlie'de aç. Dean da aç.." ve bende açım diye araya girdim. Kulübemizde mutfak filan yoktu. Babam " Kızlar, yemek ortak alanda yeniliyor, oraya gitmemiz lazım. Deb, sen Dean'ı bekle. Sonra bizi bulursun.'' deyip Charlie'yi kucağına alarak kulübeden çıktılar. Bende havluyu kafamdan çekip saçımı at kuyruğuyla tepeden bağladım. Odaya Dean girene kadar garip garip şeyler düşünüyordum. Okulumu, Mason'u, Martin'i. 1 hafta öncesine kadar hayatım ne kadar da değişikti. "Deb, bunu sormaya korkuyorum; ama sence başarabilecek miyiz?" Ona baktım ve anlayışla gülümsedim. "Elbette man kafa benim gibi bir ablanız varken ölmeyi düşünmeyin." Sırıtmaya başladı ve kapıyı açtı. Ben ayakkabılarımı giyince kolunu omuzuma attı. Aramızda 2 yaş olmasına rağmen benimle aynı boyda sayılırdı. Annie ise tam tersi kısa ve çok zayıftı. Dean'ın sarı saçlarını çekiştirerek alana indik. Babamları bulup masaya oturduk. Sıraya girmemiz gerekiyordu. Dean koşarak, ben yürüyerek gittim ve elime tabak alıp sıranın gelmesini beklemeye başladım. Buradan yakılan ateşte gözülüyordu. Kötü tadı olmayan yemekleri yedikten sonra, Luke'nin yanına uğrayabileceğime karar verdim ve elime bir elma alıp ateşe doğru yürümeye başladım. Ne kadar bakınsamda aradığım kişi ortalarda gözükmüyordu. Gözlerim Luke'yi ararken omuzuma biri dokundu ve dokunuş o dokunuş. Eli tuttuğum gibi çevirip arkaya aldım. Benle yaşıt gibi gözüken bir çocuktu. " Aaauf. Selam diyecektim sadece. Ben Mac." Küfürle karışık özür diledikten sonra elimi uzattım ve düzgün bir şekilde her şeyi baştan alarak tanıştık. Kahverengi gözlü, kısa, tıknaz bir çocuktu. "Seni ötekilerle tanıştırmalıyım. Arka taraftan gel, askerler bizi görmesin. Bugünkü gösterinin iptal olmasına izin veremeyiz." Otuz iki diş sırıtıp yürümeye başladı ve bende onu takip ettim. Karıştırılan bir şeyler vardı. Karanlık bir yere geldik. Yapay göle yakın olmalıydı; çünkü su sesi duyuyordum ve insan sesi de duyuyordum. Kalabalığa girdiğim anda ilgi odağı oldum. Herkes elimi sıkıyor ve ismini söylüyordu. Zaman çabuk geçerken, başları olduğunu düşündüm bi kız konuştu. 17 yaşlarında, sarışın, uzun ve hafif dolgun mu denir, kaslı mı denir, o tarz bir kızdı. "Bizim burada sadece yaptığımız şey dövüşmeyi öğrendiğimizi sanmak. Eğer gerçekten zombi olmak ve hayatta kalmanın olasığını arttırmak istiyorsak, gölden geçip dışarı çıkmalıyız. Bulduğumuz her yaratığın kafasını kesmeliyiz. Asıl öğrenmemiz gereken budur. Benimle misiniz?" Şok bir şekilde izlerken herkes, Seninleyiz, diye bağırdı. Belki mantıklı olabilirdi; ama kendimi tehlikeye atamazdım. Uzaklaşmak için arkamı döndüm ve "Yeni kız, Deborah'ın benimle gelmesini istiyorum ve 3 kişi daha seçiyorum." İsmim duyulunca bir alkış koptu ve öf pöf yaparak yere oturdum. Kişiler seçilip, silahlar alınınca sarışın kız yanıma gelip bana el uzattı. "Merhaba Deborah, ben JJ. Hazır mısın?" Buna vericek bir cevabım yoktu. Bana uzattığı eli tuttum, "Deb, diyebilirsin ve sorduğun sorunun cevabını bilmiyorum. Gidelim bakalım." Kayıkta yerlerimizi aldık. Tüfek tercih etmiştim. Tüfekle ateş eder, sonra kafasını keserdim. Plan buydu. Karşıya geçtiğimizde etraf sessizdi. Çocuklardan biri "JJ burada zombi olduğuna emin değilim." " Hşş. Olduğunu biliyorum. Babamın çizelgesinde gördüm. Kokumuzu almışlar. Kalabalıklaşıyorlarmış." Bu kaftan sonra etraf sessizliğe gömüldü. En az yarım saat yürüdük. Gölden uzaklaşmamamız gerekiyordu; ama patron ben değildim. Yürüdükte yürüdük ve o kötü manzarayı gördük. Burayı farkeden zavallı insanların cesetleri. İğrenç çürük kokusu. Hepsi ısırıldıktan 5 saate kadar zombi olacaklardı. Cesetlerin arkasından zombileri gördük. Normal insan gibilerdi, sadece gözleri erimişti ve iğrenç bir koku saçıyorlardı. Ölü insan eti gibi. Bir virüs tüm insanlığı nası bu hale getirebilirdi ki? Hepsi sakin sakin dolaşıp yiyecek yemek arıyorlardı. Ne yapacağımızı şaşırdık ve isminin ne olduğunu bilmediğim kız kaçmaya başladı ve klasik olay olarakta panikten çok ses yaptılar ve bir düzine zombi bizim tarafa doğru baktı. JJ, heyecanla, " Kaçan kaçsın; ama ben bu zevki kaçıramam." deyip tüfeğiyle nişan aldı. Bende gidemezdim, bu yolda zorlanmış olabilirdim, şuan burada olmakta istemiyor olabilirdim; ama gelmiştim bir kere ve asla dönemezdim. Eğildim ve pozisyonumu aldım. İlk gördüğüm zombinin kafasına nişan aldım ve tetiği çektim. İnanılmaz karışık şeyler olacaktı..
Sakim bir bölüm sayılır; ama biz buna fırtına öncesi sessizlikte diyebiliriz. Yorumlarınızı bekliyorum, sıkıntılı bir düşüş yaşıyor hikayelerim. Eğer yorum olmazsa sileceğim. Beğenmeniz dileğimle.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Virüs
ParanormalDünya ölüm kokmaya başladı. Hayatlar değişti hem de en önemlisi her şey yeni başladı.