Dışarı çıktım ve çevreyi inceledim. Bir kalede yaşamak gibiydi. Ama ortasında yapay olduğu belli olan bir gölet vardı. Su ihtiyacını buradan karşıladıkları çok belliydi. Tarlalar vardı fakat yapımı biteli çok olmadığı için ekinler sebze meyve veremeyecek kadar küçüktüler. Eğitim alanları ve küçük bir okul vardı. Kesinlikle ben bu okula gitmeyecektim. Zombi tekmeleyi öğrenecektim. Yürürken ilerde minik bir çocuk parkı gördüm. Güneş yakıcı olduğundan kim var kim yok göremedim. Ama yinede Annie ve Charlie'yi görürüm umuduyla koşmaya başladım. Tam tahmin ettiğim gibi. Annie iyi bir abla olacağını kanıtlıyordu. Charlie'yi salıncağa oturtmuş yavaş yavaş sallıyordu. Benim geldiğimi görünce gülümsedi ve Annie koşarak bana sarıldı. " Deb, senin için çok telaşlandım. Keşke uyandığında benide uyandırsaydın o zaman sana olup biteni anlatırdım. Vahşiler gibi davramışsın, sana kötü bakan olursa hiç aldırma." Nerden bile bilirdim ki çantamı ve silahlarımı almışlardı korkmakta haklıydım. Annie'nin babama çeken sarı düz saçlarını okşadım. "Burası da aynı okul gibi Annie, insanların hakkında yaptığı dedikoduları duymayacaksın." Göz kırptım ve gidip Charlie'yi kucağıma alıp biraz da ben onunla oynadım. Annie biraz sallandıktan sonra kumda oynarken yanımıza geldi. " Deb biliyor musun, bende bilim adamı olacağım. Yani şifacı. Babam belli bir süre sonra ilaçların biteceğini söyledi bende bitkilerden ilaç yapacağım. Dean ve sen gibi dövüşmeyi ve silah kullanmayı öğrenmek isterdim; ama Asker Luke yumruk atmamı isteyince kendime yumruk attım. Belliki bu işler için yaratılmamışım." Kocaman bir kahkaha attım. " Kendine mi yumruk attın ahh Annie." En az 10 dakika güldükten sonra Charlie'yi öptüm ve ayaklandım. " An, benim gitmem lazım. Asker bozuntusunu bulup ona yumruk atmalıyım.". Bana çok şirin bir şekilde gülümsedi ve ben gözden kaybolana kadar el salladı. Biraz yürüdükten sonra Luke' yi arkaşlarıyla otururken buldum ve uzaktan bağırdım. "Hey asker. Hazırım." Beni görünce yaslandığı yerden uzaklaştı ve bana doğru yürümeye başladı. "Neye hazırsın küçük kız?" Cins cins ona baktım ve cevabı yapıştırdım. " Kıçını tekmelemeye." Görelim bakalım der gibi kaşlarını kaldırdı ve yanıma gelince kolumu tutup beni çekiltirmeye başladı, bende onu takip ettim. Açık toprak bir alana gelince 20 tur koşmamı istedi ve bende koşmaya başladım.
2 saat en az iki saattir Luke'ye vurmaya çalışıyorum ama nafile. Vurmadığı yerim kalmadı; ama ben ona bir kez bile dokunamadım. Çaresiz bir şekilde pes etmeyi düşünüyordum ki bana bakıp kahkaha attı. " Bak küçük kız 2 saatte yoruldun ve daha bana dokunamadın bile; eğer ben zombi olsaydım o güzel yüzünü çoktan yemiştim. Zombilerle gün boyu savaşmak zorunda kalabilirsin, pes etmemeyi öğrenmen lazım ufaklık hadi devam." Sensin küçük kız, sensin güzel yüzlü ve sensin ufaklık. Gerizekalı beyinsiz asker. Senin beyninin pekmezini akıtacağım. Tekrar dövüşmeye başladık ve aklıma bir yöntem geldi. Ayağımı kaldırdım ve sertçe şeyine tekme attım. Tekmemi havada yakalayacağını biliyordum ve öylede yaptı tek eliyle ayağımı yakalarden yüzünün sol tarafı boş kaldı ve o an yüzünün ortasına tam kemiğim gelecek biçimde yumruk attım. Şaşkınlıktan dili tutuldu ve ben havada zıplamaya başladım. " Vurdum yaşasın. Askere geçirdim eveet." diye zafer çığlıkları atarken sert bir tokat yedim ve 2-80 yeri boyladım. " Ahhh canımı yaktığının farkındasın değil mi zombinin yandan yemişi?" Bana baktı ve elini uzattı. " Daha öğreneceğin çok şey var küçük kız." ve uzattığı eli tuttum. Yaklaşık 1 saat daha dövmüştükten sonra ölü gibi kulübemize yürümeye başladım, daha doğrusu sürünmeye. Asker bizim koruyucumuz olduğu için bana kulübeye kadar eşlik etti. "Hey küçük kız eğer alacağın duştan sonra kendini iyi hissedersen akşam yakılacak büyük ateşe gelebilirsin eğer istersen. Hem biraz insan tanımış olursun." Gerçekten istekli gibi bakıyordu; ama gidemezdim. " Eğer ilaç bulunamazsa en fazla 1 yıl dayanabilecek insanlarla mı tanışayım? Sağol kalsın düşünmem gereken yaşamak ve kardeşlerimi yaşatmak gibi şeyler var iyi eğlenceler asker." Kulübenin kapısını açtım ve içeri adımımı attım. " Sanırım düşündüğüm kadar da küçük değilmişsin." Küçüktüm ve bir o kadar da büyüktüm. Büyümemek elimde değildi. Kulübeye girdim ve kapıyı kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Virüs
ParanormalDünya ölüm kokmaya başladı. Hayatlar değişti hem de en önemlisi her şey yeni başladı.