30. Bölüm *Oyun*

42.2K 1.9K 376
                                    

Sağ taraftaki multimedia bölümüne eklediğim youtube videosunu yanında dinleyebilirsiniz.

Kanımın damarlarında donduğuna yemin edebilirdim. Kalbim atmayı bırakmıştı. Vücudum tüm fonksiyonlarını kaybetmişti. Söylediği söz kafamda milyonlarca kez yankılanıyordu. Cedric de bu işin içinde. CEDRIC. De. Bu. İşin. İçinde. Sonunda kendime geldiğimde gülümseyerek Fifi’ye doğru baktım. Artık öylesine hissizleşmiştim ki, hiçbir şey hissetmiyordum. Adeta hislerim kısa devre yapmıştı. Bu kadarı, fazlaydı. Cedric deli gibi güvendiğim bir insandı. Evine gitmiştim. Bize gelmişti. Annesiyle tanışmıştım. Kardeşiyle. Babasıyla fotoğraflarını görmüştüm. Kötü imajının altındaki iyi çocuğu görmüştüm. Emindim. Bana zarar vermeyeceğine deli gibi emindim. Ancak anlaşılan hata yapmıştım. Kesinlikle kocaman bir hata yapmıştım ve şimdi tüm çıkış yolları kapanmış gibi hissediyordum. O an için kimseye güvenmemem gerektiğini anlamıştım. O kadar delirmiştim ki, Ronald’a bile güvenemezmişim gibi hissediyordum. Hatta anneme bile güvenemezmişim gibiydi. Belki de en başından iyi rolü yapmalarına rağmen hepsi tek bir isimsizdi. Belki de Max de bu işin içindeydi. Etrafımdaki herkes durduk yere benden nefret etmeye başlamışlardı. Belki ben kötü bir insandım. Evet. Bundan başka bir açıklama olamazdı. Herkes kötülüğümü istiyordu ve belki de tüm sorun bendeydi. Belki de ölmem gerekiyordu. Belki bana yapacakları her şeye izin vermeliydim.

“Madison!” Sonunda en başından beri yankılanan sesi yeni fark ettim. Bununla beraber yere çökmüş olduğumu da yeni fark etmiştim. Kafamı kaldırdım. Ronald yanıma çökmüş, ellerimi ellerinin arasına almıştı ve suratıma endişeyle bakıyordu. Fifi de hemen arkasındaydı ve surat ifadesi Ronald’ınkinden farksızdı. Yanağıma çarpan rüzgâr ağladığımı yeni fark ettirmişti. Kafayı yiyor olmalıydım. Kesinlikle deliriyordum. Artık ne yapacağımı bilemez durumdaydım. Yaşama sevincimi gerçekten de kaybetmiştim.

Ronald yavaşça ayağa kalktı ve Fifi’ye döndü. Ona doğru baktım. Görüşüm bulanıktı ve bunun sebebini tam olarak bilmiyordum. Gözlerimdeki gözyaşları olabilirdi. Ölüyor bile olabilirdim. Açıkçası bu umurumda bile değildi.

“Özür dilerim, birden söylemek istememiştim. Sadece bir anda aklıma geldi.” Fifi’nin sesi bir yerden yankılanıyordu. Gözlerimi kapattığım için iyice algısızlaşmıştım.

“Nereden biliyorsun bunu?” diye fısıldadı Ronald. Sanırım.

“Cedric de onlarla görüşüyordu. Ve arada Cedric’in lafı da geçmişti. Onun işi halledip halletmediği hakkında falan konuşuyorlardı.” Bu duyduğum şeyler yavaş yavaş hissetmeme sebep olmuştu. Veya en başından beri hissettiğim şeylerin farkına varmama. Kalbim atıyordu. En başından beri atıyordu ancak kesinlikle milyonlarca parçaya ayrılmıştı. Ve bu içimdeki tüm organlara batıyor olmalıydı. Hissettiğim acı o kadar derindi ki. Fiziksel olarak bile, her nefes alış verişimde canım yanıyordu. Ben gerçekten yorulmuştum. Bu kadarı çoktu. Sırtımı yasladığım insanların en başından beri kaçtığım kişiler olması çoktu. Ki son günlerde kendimi Cedric’e fazlasıyla açmıştım. Yanında ağlamıştım. Onun için kendimi kötü hissetmiştim. Ona acımıştım. Ben… Onu… Öpmüştüm.

“Bunun…” Kurumuş dudaklarımdan çıkan sözler üzerine Ronald ve Fifi hızla bana döndü. Derin bir nefes aldım. “Bunun hesabını sormam gerekiyor.” Ağladığım için sesim titrek ve boğuk çıkmıştı. Yutkundum ve gücümü toparlamaya çalışıp ayağa kalktım. Kesinlikle iyi hissetmiyordum. Başım hafiften dönüyordu. Yine de derin birkaç nefes ile daha iyi hissedebilmiştim. Tabii sadece fiziksel olarak…

“Hayır,” dedi Ronald.

Kafamı yan eğip ona doğru baktım. Neden inkâr ediyordu? Şuan en yapılması gereken şey buydu. Gidip Cedric’in suratına haykırmak. Ağlamak. Bağırmak. Ona vurmak. Ona güvenmeme izin verdiği için ona ne kadar kızgın olduğumu göstermem gerekiyordu. Ne kadar incindiğimi görmesi gerekiyordu.

Popülerlik MerdiveniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin