32. Bölüm *Islak*

39.3K 1.9K 259
                                    

"Hey." Gözlerimi açtığımda havanın hala karanlık olduğunu fark ettim. Ancak gecenin karanlığından çok, sabahın karanlığıydı.

Gülümseyerek Cedric'e doğru baktım. "Uyuyakalmışız,"

"Sen uyuyakaldın." Kaşlarımı çatıp gözlerimi ovuşturdum. Sonra doğrulup esnedim. Üzerime örttüğü hırkayı ona uzattım.

"Nasıl yani?"

"Çok güzel uyuyordun. Uyandırmaya kıyamadım."

"Tüm gece..." Şaşkınlıkla ona doğru baktım. "Öylece yanımda mı durdun?"

"Seni izledim." Bunun tüylerimi ürpertmesi gerektiğini biliyordum. Sonuçta isimsiz ile, korkmam, kaçmam, olabildiğince uzak durmam gereken o kişi ile baş başa kalmıştık. Tüm gece. Yanında uyumuştum. Beni izlemişti. İstediği şekilde bana zarar verebilirdi. Ancak kötü hiçbir şey hissetmemiştim. Aksine bu hoşuma gitmişti. Beni gerçekten sevdiğini görebiliyordum. İçimde bir yerlerde bir kısım beni uyarsa da, o tarafımı dinlemek istemiyordum. Şuan yine çok kafamı yormak istemiyordum. Görünen şeylerle yetinebilirdim. Cedric'in tüm gece bana zarar vermemiş ve beni seviyormuş gibi davranmasıyla yetinebilirdim. Biliyordum ki seviyordu. İnanıyordum.

Bir yandan Cedric'e güvenmek, Ronald'a ihanet ettiğimi düşündürüyordu. Cedric'e inanmak, sevgisini kabul etmek ve ona iyi davranırken bunu rol icabı değil de içimden gelerek yapmak Ronald'ı aldatmaktan başka bir şey değildi. Ancak olmuyordu. Ortasını tutturamıyordum. Ya rol yapamayacak kadar Cedric'in isimsiz olduğuna inanıyor, ya da ona tamamen inanmaya başlıyordum. Sanırım yorulmuştum. Artık mantıklı hareket edemiyordum. Güçlü bir insan olmayı başaramıyordum. Zayıflamıştım.

"Üşüyorum," dedim. "Gitsek mi?"

"Gidelim." Gülümsedi ve ayağa kalkıp elimden tuttu. Beni de oturduğum yerden kaldırdıktan sonra elimi bırakmadı. Bu hoşuma gitmemişti. Doğru değildi. Ancak rolümün de bu olduğunu kendime hatırlatıp iyi hissetmeye çalıştım.

Çadıra girip Katrina'nın yanına kıvrıldım. Cedric de diğer tarafa uzandı. Birkaç dakika içinde uykusuz olduğu için uykuya dalmıştı. Sessizce yattığım yerden kalktım ve denize doğru yürümeye başladım. Hava çok hafiften aydınlanmaya başlamıştı. Güneş doğuyordu. Şortumu ve t-shirtümü çıkartıp denize doğru ilerledim. Biraz yüzmeye ihtiyacım vardı. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bir şeylerle uğraşmam gerekiyordu.

Suya girince hafif üşüsem de devam ettim ve yüzmeye başladım. Suyu seviyordum. Beni rahatlatmayı başarıyordu. Bir nebze de olsa...

Yorulduğumu düşündüğümde bir kez daha daldım ve tam kafamı çıkaracakken birden birisi kafama bastırdı. Ne olduğunu anlayamamıştım. Kalbim deli gibi atıyordu. Panikle yukarıya çıkmak için çabaladım ancak olmuyordu. Nefesimi tutmaya devam etmeye çalıştım. Ancak yaşadığım korku ve hareketlilik daha fazla bana izin vermemişti. Gözlerimin karardığını hissettim. Birkaç saniye sonra her şey kararmak üzereyken yukarıdaki baskı birden yok oldu ve hızla yukarı çıkıp hızlı bir şekilde havayı içime çektim. Bir yandan öksürüyor, bir yandan olayın şokunu üzerimden atmaya çalışıyor, bir yandan hızlı hızlı nefes alıyor ve bir yandan da ağlıyordum. Sonunda bunu yapanın kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırmak aklıma geldiğinde etrafta kimse yoktu. Bir yandan olan şeyi hazmetmeye çalışıyor, bir yandan kendime kızıyordum. Nasıl ilk olarak o kişiye bakmazdım? Korku dolu bir şekilde kıyıya gidip kıyafetlerimi giydim. Titriyordum. Birisine ihtiyacım vardı. Güvenebileceğim birisi yanımda olmalıydı. Şuan tamamen savunmasızdım. Orman gözüme korkutucu gözüküyordu. O kişi orada beni bekliyor olabilirdi. Her an arkamdan saldırabilirdi. Öylece durmuş ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Sonunda Ronald'a gitmem gerektiğine karar verip çadırların oraya doğru titreye titreye gittim.

Popülerlik MerdiveniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin