31. Bölüm *Yalan*

39.5K 1.8K 289
                                    

Yanağımda hissettiğim el huylanıp gülümsememe sebep olmuştu. Onu hissetmek hoşuma gidiyordu. Hafifçe kıkırdadım ve “Kes şunu,” dedim. “Uyumama izin ver.”

“Kalkmamız lazım, kahvaltı yapacağız.” Duyduğum ses üzerine hızla gözlerimi açtım. Bu kesinlikle Ronald değildi. Bu Cedric’ti. O sırada dün olanların hepsi hafızamda keskin bir şekilde belirdi. Onu öpmüştüm. Tanrım. Şok ifadesini suratımdan anında fırlatıp gülümsemeye çalıştım.

“Tamam, kalkıyorum.” Kesinlikle burada kalmak gibi bir niyetim yoktu. Üzerimdekiler çok da berbat değillerdi bu yüzden üzerimdekilerle kalmayı tercih etmiştim.

Hızla çadırdan çıkacağım sırada Cedric seslendi. “Madison?” Kafamı çevirdiğimde suratımdaki tiksinti ifadesinin yerini yine boş bir gülümseme almıştı.

“Evet?”

“Bir şeyi unutmadın mı?” Bir şey söylememe izin vermeden dudaklarıma yapışmıştı. Hızla kendimi çekip şaşkınlıkla suratına baktım. Geri çekilmeme bir anlam verememiş gibi bakıyordu ve sonra derin bir nefes alıp gözümü kapattıktan sonra dudaklarımın tekrar onunkilerle birleşmelerine izin verdim. Karnım kasılmaktan ölebilirdi. Bir an önce bitmesini istediğim sahne sanki uzadıkça uzuyordu. Belki de bana öyle geliyordu bilmiyordum. En sonunda bittiğinde geri çekilip gülümsedi. Yine o gülümsemesi… Yine birden kendimi çılgınlar gibi suçlu hissettiren o bakışı… Ne hissedeceğimi şaşırmış bir şekilde suratına bakıyordum. Sonra daha fazla düşünmek istemediğime karar verip geri döndüm ve çadırdan dışarıya çıktım.

Gözüm hemen ilerideki Ronald’ı seçmişti. Bana doğru bakıyordu. Ufakça gülümsedim. Onu görünce gözlerimin dolduğunu hissetmiştim. Bu kampta yanında uyanıp, sabah öpücüğü vermek istediğim kişi bir psikopat değildi. Bunu Ronald ile yaşamak istiyordum. Sonra Ronald’ın söylediği şeyleri kendime hatırlatıp rahatlamaya çalıştım. O sırada arkamdan belime değen el ile afallamıştım. Ronald iyice gülümsedi ve kafasını salladı. Bu nedense bana güç vermişti. Nedense rolüme tutunmam gerektiğini iyice hatırlamıştı ve elimi Cedric’in sırtına koyup ona yanaştım. Kafasını bana çevirdi. Ona bakmak istemiyordum çünkü bakarsam suratlarımız çok yakın olacaktı.

“Bir anda kendini bana açman beni o kadar mutlu etti ki…” Bu duyduğum cümle üzerine ne tepki vermem gerektiğini bilemiyordum. Sadece sözlerinin sonunu getirmesini bekledim. Bir yandan gözlerim yeri izliyordu. “Sonunda sen de duygularını kabul edebildin.” Hiç sorma, diye geçirdim içimden.

*

Tüm günüm Cedric ile yan yana geçmişti. Tüm gün tüylerim diken diken bir şekilde ona yalancı gülümsemeler fırlatmıştım. Bazen o kadar iyi rol yapıyordu ki az daha ona inanacak oluyordum. Ancak biliyordum ki hiçbirisi doğru değildi. Belki beni sevmesi dışında… Belki onu psikopat hâline getiren durum buydu. Belki de tamir edilebilirdi? Bunu o kadar istiyordum ki… Onun o kadar kötü durumda olmadığını kabul edebilmek istiyordum. Aklıma yaptığı tüm o acımasız şeyler geldiğinde kendimi berbat hissediyordum. Defalarca. Cedric’e güvenebilmeyi istiyordum. Ancak olmuyordu. Zaten doğru olan da buydu. Onun mükemmel bir şekilde iyi rolü yaptığını bilmem ve ona güvenmemem gerekiyordu. Bu ne kadar sürecek merak ediyordum. Çünkü şimdiden bile fazlasıyla yorulmuş hissediyordum.

“Hey!” Kafamı çevirdim. Ronald ormanın kenarında beklediğim yere doğru yaklaşıyordu. Onu görünce koşup sıkıca sarıldım. İşte şimdi güvendeydim. Bulduğum huzur tarif edilemezdi. Tüm günün yorgunluğu bir anda silip süpürülmüş gibiydi. “Nasılsın?”

Kafamı ona çevirdim. “Şimdi iyiyim.” Derin bir nefes aldım. “Berbattı. Bana her dokunduğunda adeta soluğum kesildi. Kanım dondu. Bunca zamandır kaçtığım, kurtulmak istediğim, geceleri onun yüzünden uyuyamadığım ve her saniye tetikte hissetmeme sebep olan insana bu kadar yakın olduğumu bilmek, berbat bir durum.”

Popülerlik MerdiveniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin