Multimedia: Hilly
Güneşin kendisini gösterdiği bu gökyüzünün altında Zei'yle birlikte ormanda dolaşıyorduk. Felona'nın çocukları bir şey yapmaya kalkarsa diye kimse beni yalnız bırakmıyordu. Raen onların yanında olduğu sürece bana bir şey yapmayacaklarını biliyordum. Ne kadar düşmanlarımın kardeşi olsa da Raen'e güveniyordum.
Çiçeklerin güzel kokusunu burnuma çekip gülümseyerek gözlerimi kapadım.
"Muhteşem, değil mi?" Gözlerimi açtığımda Zei'nin bana bakarak gülümsediğini gördüm.
"Gerçekten öyle." diye karşılık verdikten sonra büyük bir ağacın altına oturduk.
"Belinay affedersin, hatırlatmak istemiyorum ama...son olayını nasıl bu kadar çabuk atlatabildin? Çok kötüydün. İntihara kalkışacağını düşünmüştük. Kendini iyi topladın." Çarpık gülerek Zei'ye baktım.
"Toparlanmasa mıydım? Burayı yok etmemi mi isterdin?" dedim alayla.
"Hayır, öyle demek istemedim. Ah hadi ama! Ne demek istediğimi biliyorsun." Önüme dönüp ormanın en yüksek noktasından adanın görünen kısmı ve okyanusa bakarak derin bir nefes aldım. Gerçeği söyleyemezdim. Kimse bilmeyecekti.
"Doğanın kızı olmanın özelliği sanırım. Eskisi kadar hassas değilim. Sanki üstünden çokca zaman geçmiş gibi hissediyorum. Hala kalbimde acısı var ama izi kalmış bir yara gibi sadece."
"Vay canına." Zei elini beş kere oturduğu toprağa vurunca ne yaptığını anlamaya çalışarak ona baktım. Gözlerini kapatmıştı.
"Ne yapıyorsun?"
"Bekle." dedi sakince ve birkaç saniye sonra bembeyaz yavru bir tavşan yanımıza geldi. Hayvan usulca Zei'nin kucağına yerleşirken hayranlıkla onları izliyordum.
"Asıl buna vay canına!" Zei güldü ve tek eliyle tavşanı tutarken diğer eliyle onu okşamaya başladı.
"Özelliğimi seviyorum."
"Bence de sevmelisin." Sırıtarak bakışlarını manzaraya çevirdi.
"Keşke Potan'ın ve kardeşlerinin üzerinde büyü olmasaydı. O zaman onları severdin sanırım." Şakayla karışık iğrentiyle bana bakarak ekledi. "Hilly hariç."
"Neden?" Sırtımı ağaca yaslayıp bende Zei gibi manzarayı izlemeye koyuldum.
"Hilly her zaman soğuktur ve paylaşmayı asla sevmez. Dramen'de olmadığı zaman dünyayı geziyor ve yatmadığı ırktan erkek kalmadı!" Gözlerimi büyütüp Zei'ye baktım. "Niye öyle bakıyorsun? Göğüslerini görmedin mi? Ah tanrım, göğüslerinden çıkacak sütü düşününce... Onları taşımak kamburluğa sebep olmuyor mu?"
Zei'nin sözleriyle gülmekten karnıma ağrılar girmişti. İkimizde deli gibi güldükten dakikalar sonra Zei tekrar konuşmaya başladı.
"Aramızda kalsın ama onun gözü Segi'de ve ben ölürüm de o şıllığı kardeşim bildiğim adama yâr etmem!" Şaşkınlıkla Zei'ye baktım. "Evet öyle ama Segi ona yüz vermediği için böyle bence. Başka erkeklerle tatmin olmaya çalışıyor sanırım."
"Peki ya diğerleri?" diye sorduğumda asıl merak ettiğim Raen'di. Neden bilmiyordum ama onun hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyordum. Ondan hoşlanıyor olamazdım değil mi? Adam beni öldürmeye çalışmıştı ve sapık gibi evimde dolanıyordu. Ama ya sonrası?
Olabilir miydim ya?
"Suti sert görünüşlüdür ama ben gibi el değmemiş bir bakiredir." Bunu gururla söylemişti. "İyidir ama pek de cana yakın olduğu söylenemez. Daha çok bir şeyleri kırıp dökmek hobisidir. Kardeşlerinden başka takıldığı yoktur. Birini sevdiğini de düşünmüyorum. Hep yalnızdır ve yalnızlık onun felsefesidir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DRAMEN (Tamamlandı)
FantasyHİKAYE İÇİN YAPILAN YORUMLAR "Okuduğum en güzel fantastik hikayelerden birisi. Elementleri farklı bir olayla birleştirmen örneğin; doğanın kızı çok hoş olmuş. Hikayeye karşı içimi bi' heyecan kapladı, çok başarılısın." "Watpatte okuduğum şüphesiz k...