17. BÖLÜM

45.2K 3K 566
                                    


İyi okumalar..




Multimedia: Xaly (Raen'in yanındaki kız)

Toplantının bitiminden bir saat sonra Zei ve ben Haglin'in ejderhası ile beraber yola çıkmıştık. Zei bana nasıl bir elbise istediğini anlatırken onu dinlemiyordum. Aklım Raen ve o kızdaydı. Raen Kluvix'ine o kızı bindirip götürür müydü acaba? Bu düşünce beni öfkelendirmişti. O kızı ateşle yakmadan önce su da boğup toprağa gömmek istiyordum. Tanrım, ikisini bir düşününce delirecek gibi oluyordum!

Sonunda bir ülkeye vardığımızda Haglin insanların olmadığı bir yerde durdu. Ejderhasına Drimce birşey söylediğinde biz indikten sonra ejderha koca kanatlarını açıp bir gökdelenin tepesine gitmişti.

"Bizi orada mı bekleyecek?" diye sorduğumda hala gökdelenin tepesine yerleşmiş olan ejderhaya bakıyordum.

"Evet güzelim." Haglin'in laubali ses tonu ve cümlesine sırıtarak gözlerimi devirip önüme döndüm. Bu olay bana Honk Kong filmini hatırlatmıştı. Farkları; bu bir ejderhaydı ve kimse ona saldırmıyordu.

Dakikalarca gezdikten sonra Haglin bizden ayrılıp başka bir yere gittiğinde biz de Zei'yle büyük bir mağazaya girmiştik.

"Zei, bizim paramız yok." Zei alayla bana güldü.

"Dramen'in her ülkede bir hesabı var canım. Haglin bankaya gidip para çekecek." Şaşkınlıkla gözlerimi açtım.

"Ama nasıl para kazanıyorlar?"

"Bir süreden sonra Dramen'de canı sıkılan uzun ömürlüler gelecek nesilleri düşünerek çalışıyorlardı. Malumun, insan bin yıl ya da beş yüz yıl yaşayınca doktor da oluyor mühendis de." Anladığımı belirtircesine başımı sallamıştım.

Zei'yle az daha yürüdükten sonra büyük bir mağazaya girip birbirinden güzel elbiselere baktık.

"Şimdi Belinay, bu senin adına düzenlenen bir organizasyon olduğu için en şık sen olmalısın. Önce sana birşeyler bakalım." Sesimi çıkarmayıp elbiselere bakmaya devam ettim. Bir süre sonra Zei elinde bembeyaz çok güzel bir elbiseyle geldiğinde şaşkınlıkla ona baktım.

"Hayırdır Zei? Evleniyor muyum?"

"Ne alaka?"

"Elinde tuttuğun elbisenin bir gelinlik olduğunun farkındasın değil mi?" Zei elbiseyi omzuna atıp abartılı bir şekilde inanamazca bana baktı.

"Aman tanrım, gerçekten mi? Şaka yapıyor olmalısın!" Harfleri uzatarak söylemesi ve hareketleri beni güldürmüştü.

"Onu giymem Zei. Başka bir tane bulalım." Zei homurdanarak elbiseyi geri bıraktı. Elime bir elbise alıp üstüme tutarak ayna da kendime baktım.

"O elindeki de ne Belinay? Çok zevksizsin. Çabuk onu bırak!" diyen Zei koşarak elimdeki elbiseyi bir askıya asıp omuzlarımdan tuttu. "Sen otur doğanın zevksizi ben bulup sana göstereceğim." Umursamazca omuz silkip mağazanın ortasına konulmuş siyah, deri bir kanepeye yerleştim. Zei'nin gösterdiği her elbiseye bir şey buluyordum.

"Çok açık... Ablamın düğününe mi gidiyorum?... Mezuniyet balomu çoktan kutladım... Başıma şal da örtelim mi?... Bunu hiç göstermemişsin gibi yapacağım... Tanrım, parti plajda mı olacak!... Çok günlük değil mi?... Okul çağımı geçtim ben... Arkadaşımın doğum gününe mi gidiy-"

"Yeter Belinay! Sana onca güzel elbise gösterdim neden hepsine laf ediyorsun?"

"Güzeller Zei. Ama onların bana uygun olduğunu düşünmüyorum." dedikten sonra hoşnutsuzlukla gözlerimi devirdiğimde gözlerime koyu gece mavisi renginde uzun bir elbise takıldı. Oturduğum yerden yavaşça kalkıp elbiseye doğru giderken Zei hala bana sayıp sövüyordu.

DRAMEN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin