38. BÖLÜM

23.3K 1.9K 132
                                    

Kimseye danışmadan kendimce aldığım karar benim için zordu. Ama sonuç ne olursa olsun onları tehlikeye atamazdım. Onları kaybetmek istemiyordum. Kaybetmeyecektim de! Bludrin kararıma hiç karşı çıkmamıştı. Çünkü o, bana ve kendine güveniyordu. Her sorunun üstesinden birlikte gelebileceğimizi biliyorduk.

Sabahın erken saatlerinde sevdiğim adamın sıcacık, güvenli kollarından kollarından kalkmak beni zorlamıştı. Bir an kararımdan vazgeçecek gibi olduysam da yoluma devam etmeliydim. Gitmeden evvel Jeminu'yu da görmek istiyordum ama o saatte hala uyuyor olmalıydı. Bunun için hayal kırıklığına uğramıştım.

Dün gece çok düşündüm. Dünyayı dolaşıp kimseyi arayarak çabalamayacaktım. Hedefim belliydi. Gittiğimiz yer Vicktania idi. Kısa yoldan karmaşa çıkarmak isteyen birini biliyordum. Ve o birini Araf'ın Gözü'nden çağırmak isteyen bir kaç büyücü olmalıydı muhakkak. Evet, o biri, Voldans idi.

Saatler sonra Victania'nın etrafını çevreleyen kara bulutların arasından geçmiştik. Havası soğuk ve kasvetliydi. Korkutucu bir atmosferi vardı ama benim içimde gram korku yoktu. Gri şehri Beyazlığıyla aydınlattı Bludrin. Yere ayak bastığında nereye gideceğimi biliyordum. Doğrudan yüksek kaleye doğru ilerledim. Sanki bir korku filmindeymişim gibi hissediyordum. Kulenin dibine geldiğimde ellerimi iki yanda havalandırarak yerden yükseldim. Kulenin yüksekliği boyunca havalandım ve karanlık camlarından birini hava elementi yardımıyla kırıp içeri sızdım.

"Bu da ne?"

"Neler oluyor?"

"Doğanın Kızı'nın burada ne işi var?" gibi cümleler doldurdu ilk başta kulaklarımı. Bir grup büyücü yuvarlak bir masanın etrafında toplanmıştı. Beni gördüklerinde her biri ayağa kalkıp gerilemişti.

"S-sen, burada n-ne yapıyorsun?" Kekeleyen adama öldürücü bir bakış attığım an adam birkaç adım geriye doğru sendeledi.

"Büyücüler..." diye başladım cümleme. Sesim kendimden beklemediğim bir şekilde buz gibi çıkıyordu. Her birinde tek tek dolaştırdım gözlerimi. "Söyleyin bakalım, Voldans'ı geri istiyor musunuz?" Herkes şaşkınca yüzüme bakıyordu. Aniden aklıma gelen bir fikirle devam ettim. "Ya da, daha kötüsünü..." Belki bu büyücüler ilk yaratığı çağırabilirlerdi. Herkes birbirine bakarken ben de dikkatle onları izliyordum. İçlerinden bir tanesi bana döndü.

"Neyin peşindesin Doğanın Kızı?"

"Doğanın koruyucusu neden böyle bir teklifte bulunuyor?" Onlara verebileceğim bir cevabım yoktu. Sırt çantamdaki kitabı çıkardım. Bludrin ile buraya gelirken kendi el yazımla yazdığım sayfayı onların önüne attım. Kitabı çantama geri koyarken yüzlerini inceledim. Kimse kağıda yönelmiyordu. Fazla şüpheci yaklaşıyorlardı.

"Bu kağıt size gerekli olan sayfa." Kafamda bir plan belirledim ve onlara arkamı döndüm. Gidecekmiş gibi yapıp son kez onlara baktım ve geldiğim camdan geri çıktım. Hava da süzülerek yüksek kulenin zirvesine çıktım. Bludrin beni orada bekliyordu. Gözlerimi kapatıp konsantre oldum. İçeridekilerden kendime bir hedef belirledim ve hatırladığım yüzlerden birine odaklandım. Tekrar gözlerimi açtığımda yine o odadaydım.

"Bilemiyorum Carl, sence onu çağırmalı mıyız? Yani bunu isteyen kişi Doğanın Kızı! Bir düşüncesi olmasa bize bu teklifi sunar mı?" Carl denen adama baktım. Tek eliyle çenesindeki gri sakalları sıvayarak hala yerden almadıkları sayfaya bakıyordu. Belli belirsiz kafasını iki yana salladı. Herkes onun ağzından çıkacak kelimelere odaklanmıştı.

"Bunun kaçırmamamız gereken bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Ama Doğanın Kızına güvenmiyorum. Muhakkak bir planı var!" dedi sonunda. Olması gerektiği gibi temkinli yaklaşıyorlardı.

DRAMEN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin