Boracay'a indiğimizde sahilde çay bahçesi gibi küçük bir yere oturup siparişlerimizi verdik. Ejderhalar insanlar tarafından görülmediği için evlerin çatılarında oturuyorlardı. Onlar gece biz uyurken avlandıkları için gündüzleri açlık hissetmiyorlardı.
"Senin niçin yüzün asık güzelim?" Kulağıma fısıldayan Raen'e baktım. Masanın altından tuttuğu elimle onun elini sıktım. Şu an konuşmak istemiyordum. Ona sadece gülümsedim.
"Bebeğim, Filipinler'deyiz!" Adaya iniş yaptığından beri gözükmeyen Jeminu'ya baktım. Elinde birkaç torbayla kasıla kasıla yürüyordu. Başında bir hasır şapka ve gözlerinde renkli, camları çerçevesiz güneş gözlüğü vardı. Pembe ve sarıdan oluşan çiçeklerin süsledi lacivert bir gömlek ve turuncu deniz şortuyla gülünç görünüyordu. Ona bakarken gülmemek elde değildi ama kendimi tuttum. Ta ki arkasını dönüp baş parmaklarıyla poposunu gösterinceye kadar... Kahkaha atarken ağzımı kapattım. Şortun üstünde tam poposunun olduğu yerde "This is Philippines" yazıyordu ve yazının altında kırmızı bir nokta vardı o malum yerinde.
"Jeminu, zorla fortlatacaksın kendini!" Kazilo'nun cümlesiyle gözlerimden yaş gelmeye başlamıştı.
"Hele bir denesinler bakalım." dedi Jeminu güneş gözlüğünü şapkasına yerleştirip yanımıza otururken. "Seve seve onlara izin veririm."
"İğrençsin." Hepimiz gülerken gözlerim Bare'ye kaydı. O da gülümsüyordu ama sanki çekiniyor gibiydi. Onu izlerken göz göze geldik. Kulağıma doğru eğildi.
"Fortlanmak nedir?" Onun bu sorusuyla küçük bir kahkaha attım.
"Bir nevi taciz durumu." diye açıkladım kısaca. Yüzündeki gülümseme solarken kaşlarını çattı hafifçe.
"Ama bu komik değil ki."
"Eee..." Ne diyeceğimi bilemez halde Raen'e baktım.
"Bu ciddi bir şey değil. Şaka yapıyorlar." Segi ona doğru eğilerek açıklama yaparken Bare doğruldu ve boğazını temizleyip Segi'den gözlerini kaçırdı.
"Anladım."
"Yemekten sonra sizde gidip alış-veriş yapın. Gelmişken eğlenmemek olmaz değil mi?"
"Jeminu, dinle." diye araya girdim. "Hevesini kırmak istemiyorum ama başımızda ki musibetten dolayı senin kadar keyifli değiliz. Bu bir tatil değil. Yemeğimizi yeyip kalksak iyi olur." Jeminu dirseklerini masaya koyup öne eğildi.
"Belinay, sen dinle." Ellerini uzatıp masadaki boş elimi tuttu. "Bu musibet er geç sona erecek, onu biliyoruz. Fakat bizler..." Başını yavaşça iki yana sallarken gözlerine çöken hüznü görebiliyordum. "Tekrar bir arada kalabilecek miyiz, onu bilmiyoruz." Avuç içlerine aldığı elime yavaşça vurup geri çekildi. Sözleriyle zaten ağırlaşmış olan kalbim daha da ağırlaştı. "Bu yüzden, elimizde fırsat varken bunu değerlendirmezsek, ilerde pişman olabiliriz. Beni anlıyor musun?" Zorla yutkunup onaylarca salladım başımı.
Garson gelip siparişlerimizi önümüze koyduğunda yemeğime boş boş baktım. İştahım kaçmıştı. Açlık hissim yok olmuştu. Bir tek benim değil, Jeminu hariç hepimiz sadece bakıyorduk yemeklerimize.
"Yemeyecekseniz bana verebilirsiniz çocuklar." Jeminu, sanki hiçbir şey dememiş gibi iştahla yiyordu yemeğini. Önümdeki tabağı ona doğru ittim.
"Ben biraz yürüyüş yapacağım." diyerek ayaklandığımda Raen de kalktı. Ona oturmasını işaret ettim. "Biraz yalnız kalmak istiyorum." Mahcup bir ifadeyle gülümseyip yanlarından uzaklaştım.
Sahil kalabalıktı. Bir sürü insan kumsalda güneşleniyordu. Aslında buranın ünlü bir tatil yeri olduğunu düşünürsek yalnız kalacağım pek bir yer yoktu. Varsa bile bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DRAMEN (Tamamlandı)
FantasíaHİKAYE İÇİN YAPILAN YORUMLAR "Okuduğum en güzel fantastik hikayelerden birisi. Elementleri farklı bir olayla birleştirmen örneğin; doğanın kızı çok hoş olmuş. Hikayeye karşı içimi bi' heyecan kapladı, çok başarılısın." "Watpatte okuduğum şüphesiz k...