23. BÖLÜM

38.3K 2.6K 190
                                    

Multimedia: Belinay'ın elbisesi

Raen'in sorusuna tedirgince yüzümü buruşturmuştum.

"B-bilmiyorum." diye mırıldandım. Gerçeği söyleyemezdim zira onu korumak için öldüğümde o da benimle ölmek zorunda kalırdı. Ne Bludrin'e ihanet edebilirdim ne de sevdiğim adamın ölümüne izin verirdim.

"Belinay, kızın düşüncelerini duyduğunu söyledin. Ne demek bilmiyorum?" Raen'in sesi sakin çıksa da tedirgin olduğunu görebiliyordum. Ona yalan söylemek istemiyordum.

"Raen, ben...bunu söyleyemem. Özür dilerim. Ama bana güven, lütfen!"

"Belinay, son zamanlarda çok sır saklamaya başladın. Geçen gün kaybolduğunda bütün adayı havayla taradım. Varlığın yoktu. Sen adada değildin. Yerin dibinde olsaydın Potan hissederdi. Suyun dibinde olsaydın Hilly hissederdi. Ama sen yoktun. Şimdi de doğanın kızının güçlerinin arasında yer almayan bir şey yaptığını söylüyorsun." Raen bana söylemem için ısrarla bakıyordu.

"Yapamam Raen. Hiçbir şey söyleyemem. Bu seni, hepinizi tehlikeye atar. Üzgünüm sevgilim."

"Lanet olsun Belinay! Söyle şunu da kendimizi biz koruyalım!" Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.

"Koruyamazsınız Raen, olmaz." Raen sinirle iç çekti. Dudaklarımı ısırıp banktan kalktım. Raen öylece durmuş sinirle bana bakıyordu. Gözlerimi ondan kaçırıp ayaklarıma baktım. Raen ayağa kalkıp yürümeye başlayınca bende peşinden gidiyordum. Ama o kadar hızlı yürüyordu ki kalabalığın arasında onu kaybedeceğimi düşünüyordum.

Saniyeler sonra kaybetmiştim de! Havayı kullanıp yükselmemek için kendimi zor tutuyordum. Bu yüzden bir ara sokağa girip yükselecektim. Sağda boş bir aralık olduğunu görüp hemen oraya yöneldim. Biraz yürüdükten sonra durup nemli duvarlara baktım. Çıkmaz bir sokaktı ve burada yükselebilirdim.

Odaklanıp rüzgarı çağıracağım sırada arkamda birkaç ses işitmemle hemen döndüm. Dört tane adam yüzlerinde pis sırıtışlarla bana bakıyorlardı. O an Bludrin'le az daha tecavüze uğrayacak olan kadını kurtardığımız aklıma gelmişti. Karşımdaki adamların niyetlerini anlamak hiç de zor değildi. İstesem vücutlarını yönlendirebilirdim. Ya da elementlerimle hepsini yerle bir edebilirdim. Güçlerime güveniyordum.

Yumruklarımı sıkıp adamlara baktım.

"Yolunu mu kaybettin güzelim?" diyen bir adamın konuştuğu dili anladığımda kısacık bir süre için afallamıştım. Bana doğru bir adım attığında bağırdım.

"Yaklaşma!" Adam gür bir kahkaha attı. Ben hangi dilde konuşuyordum?

"Yaklaşmazsam güzelim, nasıl sana sahip olabilirim?" Tiksintiyle yüzümü buruşturmuştum. Avuçlarım kaşınırken hafif bir rüzgar etrafımızda kendini göstermişti.

"Bir adım daha atarsanız, yemin ederim son gördüğünüz şey olurum!" Bu sefer bağırmayıp dişlerimin arasından tükürürcesine söylemiştim bunları. Adam tekrar gür bir kahkaha attığında bu sefer yanındakilerde o adama eşlik etmişlerdi.

"Sen bizim değilde, muhtemelen biz senin son gördüğün şeyler olacağız." Adam kafasını oynatarak adamlarına talimat verdiğinde adamlar anında üzerime koştular. İkisi kollarıma yapıştıklarında ben daha ne olduğunu anlamadan gözlerimin önüne siyah bir kumaş bağlanmıştı.

"Bak, son gördüğün şey biz olduk güzelim." Adamın ayak seslerinin yaklaştığını duyunca paniklemiştim. Göremediğim için güçlerimi çağırıp nereye isabet edeceğimi bilemezdim. Adamların kendilerini görmeden de kanlarına odaklanamazdım. Kahretsin ki içimdeki gerçek doğanın kızını çağırırsam da dünya da yeni bir skandal yaratacaktım.

DRAMEN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin