Abimin bir türlü iyileşememesi yüzünden durgun geçen hafta sonumuzun ardından başlayan lanet okul gününe uyandım. İlk işim Minho'ya aşk dolu bir mesaj atmak oldu. Aynı karşılığı alınca gülümseyerek yataktan kalktım.
Bugün için planlarım vardı. Tabi ki lise dramalarında ve hikayelerinde olduğu gibi hayatımız sadece okulun dışında geçmiyordu. İstediğimiz her an okuldan kaçamadığımız için tüm planlarımızı da okuldan sonraya ertelemek zorunda kalıyorduk.
Bir dersimizin hocası değişeceği ve yeni hocamız hala gelmediği için boş geçiyordu. Üstelik bugün o ders iki saat vardı ve son iki dersteydi. Bu da okuldan erken çıkmamız demekti. Kesinlikle kendimi şanslı hissediyordum.
Saçlarımı düzeltip odadan çıktım. Merdivenlerden inerken her zamanki gibi abim koltukta uykusunun açılmasını bekliyordu. Kibum kremini bir kez daha sürerken babam beni de kullanarak aynı egosuyla hepimizi bir kez daha bunaltıyordu.
"Yakışıklı oğlum benim, aynı ben."
"Baba hatırlatırım ben yarı Çinliyim. Yani şu sürekli 'seksi kocam' diye hitap ettiğin mükemmel varlık var ya hani, işte onun muhteşem genlerini de taşıyorum."
"Tanrım.. Bütün çocuklarım neden benimle uğraşıyor?"
"Canım babaaaaam~ Ben seninle uğraşmıyorum."
Kibum babama sarıldığında abim arkasını döndü. Ben de Luhan babamla birlikte mutfağa gittim. İkisi her zaman böyleydi. Kibum'un Jongin babama ayrı bir zaafı vardı. Onun idolüydü o ve sevgisini göstermeyi çok severdi.
"Kardeşlerin kahvaltı etti oğlum. İstersen sana bir sandviç yapayım."
"Evet, olabilir. Baba bu arada sana bir şey söylemem gerek."
"Söyle bakalım."
"Biraz para verir misin?"
"Ne için?"
"Bugün okul çıkışı Minho'yla birlikte dolaşacağız. Hem proje ödevimiz hakkında konuşacağız hem de şey.. Manga almak istiyoruz. O da Kyung Soo amcadan isteyecek. Biliyorsun ortak alıyoruz ve birlikte okuyoruz."
"Pekala, al bakalım. Ama önümüzdeki haftaya kadar manga almak yok."
"Söz veriyorum."
Paramı ve sandviçimi alıp salona döndüm. Kibum süslenmeyi nihayet bitirdiği için çıkabilecektik. Tabi abimle ikisinin saçma sapan tartışmalarını duymazdan gelmem gerekiyordu.
Kapıdan çıktığımızda diğerlerinin çoktan gelmiş olduğunu gördük. Son lokmayı da ağzıma atıp yanlarına koştum. Minho normalden daha sessizdi. Kolumu omzuna atıp kendime çektim. Her zamanki gibi şakalaşan iki kardeşi oynuyorduk.
Bazen okula gittiğimizde sırayla hepimizin sınıflarına gider çantalarımızı bırakırdık. Çünkü her sınıfın birer şubesi aynı katta olurdu ve hepimizinki de aynı kata denk gelmişti. Aslında Jonghyun abi ve abimin sınıfı bir üst kattaydı ama Yifan amca sayesinde bir düzenleme yapılarak bu hale getirilmişti.
Kardeşlerimizin sınıfına girdik. Woohyun'u da görünce bize gelmeyeceklerini söylediler. Biz de daha uzun süre yalnız kalabilmek için abimle Jonghyun abinin Chanhyun ve Joonmyeon'u sınıflarına götürmesini söyledik. Zaten Jonghyun abi, tüm okul ilişkilerini bildiği için çekinmeden o sırasına oturana kadar yanında bekliyordu.
Sınıfa girdiğimizde Minho koşarak sıraya gitti. Nadiren de olsa köşede oturmak için bunu yapardı. Peşinden gittiğimde sırada duran kağıdı fark ettim.