Fazlasıyla uykumu almış bir şekilde gözlerimi açtım. Telefonuma uzanıp kilidi açtım. Kyungin'in yarım saat önce attığı mesajı görünce yerimden fırladım.
'Kahvaltıya gelmek ister misin? Kyung Soo babamlardayım.'
'Şey.. Kaçırdım mı?'
'Günaydın, masayı şimdi hazırladık. Hala yetişebilirsin.'
'Hemen geliyorum!'
Açıkçası Kyungin'den uzak durmak istiyordum. Ama Kyung Soo amcalarda olması işleri değiştiriyordu. Ona olan zaafımı bir türlü tarif edemiyordum. Her şeyiyle benim idolüm olmayı başarıyordu. Üstelik Kyungin'in orada kalmış olması tuhaf bir şekilde mutlu hissettirmişti.
Hızla üstümü giyinip evden çıktım. Kyungin'in attığı adım hoşuma gittiği için ben de yeni bir karar almıştım.
Kapıyı açtığında gülümsüyordu. Babasıyla kalmanın ona iyi geldiği her halinden belli oluyordu.
"Hoş geldin Channie."
"Rahatsız etmiyorum değil mi?"
"Seni ben çağırdım. Unuttun mu?"
İçeri girdiğimde kollarını açmış Kyung Soo amcayla karşılaşınca Kyungin'i bırakıp ona koştum. Her zaman böyle sevgi doluydu. Belki de en çok bu yönünü seviyordum. İnsanlara sarılırken sanki onları iyileştiriyor gibiydi.
"Hoş geldin oğlum. Senin için soslu patates kızartması hazırladım."
"Gerçekten mi? Çok teşekkür ederim~"
Kyungin bizi kıskanıp öksürdüğünde ikimiz de kıkırdadık. Kyung Soo amca varken ona sarılacak değildim, değil mi?
Kahvaltımızı ettikten sonra Kyungin gitmeme izin vermedi. Ödev yapmak istediğimi söylediğimde ise benimle birlikte eve kadar gelip eşyalarımı aldı. Yoğun ısrarları ve Kyung Soo amcaya olan zaafım birleşince tüm günü orada geçirdim.
Gece eve gitmeme izin vermese de etkili ikna kabiliyetimi kullanarak kendi yatağımda uyudum.
Ertesi sabah aynı mesajla karşılaşma ümidiyle telefonuma baktım. Kyungin, Kyung Soo amcalarda kalıyordu ve onu bu kadar çok görme şansım varken kaçıramazdım.
Hemen yataktan kalkıp üzerimi değiştirdim. Odamdaki tüm dağınıklığı toplayıp defterlerimi hazırladım. Okul gazetesi için yazdığım bazı şeyleri gösterip Kyung Soo amcanın ve Kyungin'in fikrini almak istiyordum.
Saçlarıma güzelce şekil verip gözlüğümü taktım. Kesinlikle harika görünüyordum. Aynada son kez kendimi izleyip tam not verdim ve hızla evden çıktım. Kapıya geldiğimde durdum.
"Şey, merhaba! Yok, bu çok sade oldu. Hey! Ben geldiiim! Bu da fazla hevesli oldu. Ah şey merhaba, ben bir şey danışacaktım da.. Bu da bahane bulmuş gibi oldu. Aslında bahane buldum ama.. Ah neyse.. Merhaba ben bir konuda fikrinizi sormaya gelmiştim. Bu da fazla tuhaf oldu. Ne diyece- Oh şey merhaba."
"Chanhyun? Merhaba, içeri geçsene."
"Şey.. B-ben de tam kapıyı çalacaktım Kyung Soo amca."
"Sen geç, Kyungin içerde. Ben Luhan'ı çağırıp geleceğim."
"P-pekala."
Hayranı olduğum gülümsemesiyle yüzüme bakıyordu. Ben de gülümseyip içeri girdim. Kyungin kahvaltı masasına kurulmuş her zamanki gibi midesini dolduruyordu.