"Kyungin?"
Başımı kaldırdığımda bahçeye giren Chanhyun'u gördüm. Beni ilk kez ağlarken gördüğü için şaşkındı. Hatta ben de onu ilk kez bu kadar şaşırmış görüyordum.
"Kyungin, neyin var?"
Yanıma eğilip gözlerime baktı. Sesim çıkmasa da yaşlar öylece süzülüyordu. Tuhaf bir şekilde gözleri dolmuştu.
"Y-yah! Konuşsana!"
"Chanhyun.. Ben.."
Ağlamam aniden şiddetlendiğinde kollarını etrafıma sardı.
"Neyin var? Lütfen ağlama."
Daha sıkı sarıldığında ben de kollarımı etrafına sardım.
Ağlamamı durduramıyordum. Onun sıcaklığını hissettikçe kalbim daha da çözülüyordu sanki. Ördüğüm kabuk tamamen kırılmıştı. Çırılçıplak ortada kalmış gibi hissediyordum.
Bir süre sonra belli belirsiz iç çekişler ve sessizce süzülen yaşlar kalmıştı sadece. Başım Chanhyun'un göğsündeydi. Sessizce oturuyorduk. Eli hafif hafif saçlarımda geziniyordu. O böyle yaptıkça sakinleştiğimi hissediyordum.
"Daha iyi misin? Hm?"
Konuşmak istemiyordum. Kalbimdeki ağrı artıyordu ve ağlayacakmışım gibi geliyordu. Sessizce başımı sallamakla yetindim.
"Burayı nasıl buldun? Yani böyle bir yer olduğundan haberim bile yoktu. Sürekli geliyor musun? Artık beni de getirmelisin Kyungin."
Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Dudaklarına yapışmamak için kendimi zor tutuyordum. Saçlarımı o kadar şefkatle okşuyordu ki elleri kalbimde geziniyordu sanki.
"Anladım, konuşmak istemiyorsun. Ama seni bu hale getiren şeyi bilmem gerek. Lütfen anlat bana. Hm?"
Tekrar başımı yasladım. Ama bu kez boynuna daha yakın bir yerdeydim. Kokusunu daha rahat duyuyordum.
"Bir şey öğrendim. Ailemle ilgili.. Ailelerimle.."
"Ne öğrendin?"
"Bunlar aramızda kalacak değil mi?"
"Bana güvenmiyor musun?"
"Kyung Soo babam.. Ah hayır bunu sana söylememeliyim."
"Kyungin lütfen. Yanındayım ve sana yardım etmeme izin vermelisin. Lütfen?"
Eğilip yanağıma minik bir öpücük kondurdu. Yaptığı şey ona göre normal olsa da beni kısa süreliğine şaşkınlığa uğratmıştı.
"Chanhyun.. B-ben.."
"Anlat hadi."
"Kyung Soo babam.. Yıllar önce.. Yani ben bebekken.."
"Evet?"
"Ailemizi aldatmış. Hem de Sehun'la."
"NE?!"
"Duydun işte. Babamla beni bırakıp ona gitmiş."
"Kyungin bu çok ciddi bir şey. Yani emin misin? Gerçek olmayabilir. Belki yanlış anlamışsındır. Hm? Kyung Soo amca böyle bir şey ya-"
"Yapmaz diyeceksin değil mi?"
"Evet, yapmaz. O iyi biri. Melek gibi.. Üstelik seni çok seviyor."
"Luhan'la konuşuyorlardı. Biliyorsun kahvaltı ediyorduk bizim evde. Ben ders çalışıyordum ve mutfağa gitmem gerekti. Duydum işte Chanhyun. Anlamıyor musun?"