Evdeki gürültüyle gözlerimi açtım. Aklıma gelen ilk şey dün olanlardı. Okul çıkışındaki yüzme maceramız..
Aslında macera denecek kadar uzun sürmediği için üzülüyordum. Ama Chanhyun'un tüm kıskançlıklarıma boyun eğmesi de sevindirmiyor değildi.
Kyung Soo babama olan zaafı sayesinde onu her gün görüyordum. Tabi bu sabah için geçerli değildi.
Aşağı indiğimde Chanhyun hariç herkesin bizde olduğunu gördüm. Hatta Luhan da masadaydı.
"Günaydın! Chanhyun nerde?"
"Cidden.. İlk sorduğun bu mu?"
"Tabi ki onu soracak Jonghyun. Günlerdir ayrılmıyorlar."
"Evet, Joonmyeon abi haklı. Her gün birlikteler. Bugün niye gelmedi?"
"Ah şey.. Dün gece buradan geç dönmüş. Birkaç saat ödeviyle uğraştıktan sonra yatmış. Bu yüzden evden geç çıkacak sanırım."
Joonmyeon'un bilgi vermesi bitince ben de masaya gittim. Yerime oturup yemeye başlamadan önce Chanhyun için bir sandviç hazırlayıp güzelce sardım. Hepsi neden yaptığımı biliyordu. Rahatsız edici bakışları olsa da ağızlarını açmıyorlardı.
"Tanrım! Başka işiniz yok mu sizin?"
Hepsi gözlerini kaçırdığında elimdeki çatalı geri bıraktım.
"Tamam! İtiraf ediyorum tamam mı? Ben Chanhyun'dan hoşlanıyorum!"
Luhan ve Kyung Soo babam imalı bir bakış atıp aynı anda öksürdüklerinde düzelttim.
"Seviyorum! Oldu mu?! Bu konuyu bir daha açmamak üzere kapatıyorsunuz!"
"Seviyorum diyorsun dostum. Bunu ona söylemelisin."
"Jonghyun, o zaten biliyor dostum. Bu yüzden sizden susmanızı rica ediyorum. Bilmiyormuş gibi davranın ve özellikle sen Joonmyeon, bu konuda bir imada daha bulunma."
"T-tamam.."
Hepsi kahvaltılarına döndüğünde ben de hızlıca tabağımdakileri bitirdim. Sandviç gözüme küçük geldiği için bir tane daha yapıp onu da paketledim. Dolaptan Chanhyun'un en sevdiği karışı meyve suyundan aldım.
"Hadi millet çıkıyo- Oh! Kapı çaldı! Siz durun!"
Hali hazırda kimse kıpırdamıyordu. Ama tedbiri elden bırakmamak gerektiğini düşündüğüm için bağırarak kıpırdamalarına engel olmuştum.
"Chanhyun? Hoş geldin."
"Şey.. Okula geç kalacağız, gelmiyor musunuz?"
"Dün ödevin olduğunu neden söylemedin? Bundan sonra seni geç saatlere kadar tutmayacağım. Onun yerine ödevlerinle birlikte uğraşabiliriz. Ama buna bir çözüm bulmalıyız."
"Şey.. Joonmyeon mu söyledi? O tamamen benim hatamdı Kyungin. Aslında ben ödev olduğunu unutmuştum. Eve döndüğümde aklıma geldi ve ona mesaj attım."
"Sen? Sen ödevi mi unuttun? Dünyanın sonu gelmiş olabilir mi?"
"Seninleyken eğleniyorum. Yani şey.. Zaman çabuk geçince.. Öyle aklımdan çıkmış.."
"Buna sevindim."
Gülümseyerek gözlerine bakıyordum. Kırmızı yanakları da neyin nesiydi böyle? İç dünyamda bunu sorgulamama bile izin vermeyerek yanımıza gelen kalabalığa göz devirip Chanhyun'un yanına geçtim.