Merhaba okurlarım...
Nasılsınız bakalım...
Bu bölümde bana biraz kızacaksınız gibi hissediyorum yine ortalığı dağıttığım için ama kızmayın yaaa...
Gelecek için süper planlarım var...
Ve emin olun o gelecek fazla uzakta değil...
❤💛❤💛❤Karmaşa...
Son birkaç haftamı anlatan kelime kesinlikle karmaşaydı. Daha da açmak gerekirse duygu karmaşası...
Neden mi?
İş yerimdeki o karşılaşmadan beri Jonghyun'dan olabildiğince uzak durmaya çalışıyorum. Matt yanımdayken aslında hiç zor olmuyor. Yemek aralarımda çoğunlukla Matt'le oluyorum. Ama Matt'in olmadığı zamanlarda yani yalnız kaldığım zamanlarda o geceyi tekrar tekrar yaşıyorum. Üşüteceksin, derken ki sesini duyuyorum sürekli. O gün ki karşılaşmamızdaki hayal kırıklığı dolu bakışları canlanıyor gözümde, hiç gitmiyor, kaybolmuyor, unutturmuyor kendini...
Matt...
Kafamı dağıtma konusunda oldukça iyi birisi. Onun yanındayken bırakın Jonghyun'u düşünmeyi ismi bile aklıma gelmiyor. Bir bakıma Matt benim merhemimdi... Jonghyun'un açtığı yaralarımı iyileştiren merhemim gibi...
Kavga...
Ah evet... Kavga... Son bir kaç haftada olan şey de hiç eksik olmayan kavgalarım... Kavgalarımız...
Bazen Sooyang'ın ısrarlarıyla bazen ufaklığın isteğiyle sirkete gidiyordum. Tabi Jonghyun da orada olduğundan ne zaman karşılaşsak kavga ediyoruz. Neden mi? Başta güzel güzel hep beraber sohbet ediyoruz bu dinozor beyinli lafı artık nasıl dolandırıyorsa hep Matt'le olan dostluğuma yakınlığıma getiriyor. Beni sinir ediyor. E doğal olarak karşılığını da alıyor. Ne? Susmam ben! Matt'i kıskanıyor hödük! Onunla zaman geçirmemi kıskanıyor resmen. Yani açık açık söylemiyor ama söylediklerinden ve tavırlarından ben bunu çıkarıyorum. Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemem. Ama tezim kesinlikle doğru, o beni Matt'ten kıskanıyor.
Peki...
Bu benim hoşuma gidiyor mu? Belki... Biraz... Ah evet kesinlikle acayip hoşuma gidiyor. Hem de fazlasıyla... Neden mi?
Çünkü...
Bu kıskanç tavırları her ne kadar durmadan kavga etsekte hala beni sevdiğini gösteriyor. Ve bunu bilmek onu daha çok sevmemi sağlıyor. İçimdeki o küçücük umudu ayakta tutuyor onun bu kıskançlığı...
Bir gün...
Bir gün gerçekten bütün engelleri aşıp yeniden bir araya geleceğiz... Eninde sonunda er ya da geç bir gün bunun gerçekleşeceğine inanmamı sağlayan tek şey onun bu kıskanç tavırları... Böyle devam et aş... aşkım?... Ona böyle hitap etmem ne kadar doğru bilemiyorum açıkçası...
Telefonumun uzun titreşimleri beni düşüncelerimden ayırmış bir anlığına ürkütmüştü. Çünkü telefon uzandığım koltukta ayaklarımın dibindeydi.
Oturur pozisyona gelip telefonun ekranına baktım. Arayan numarayı tanımıyordum.
"Buyrun? Ben Sia."
"Sia benim Sooyang. Evde misin?"
"Evette-"
"Telefonumu evde unutmuşum, en son odamdaydı. Getirebilir misin?" Ahh... Bu kız! Şirkete gitmek mi? Jonghyun'la karşılaşmak mı? Yok canım ben almayayım.
"Gel ve al Sooyang ben Matt'le dolaşacağım."
"Yaaa unnim ya lütfeeennn... Telefonumu getir gidersin. Hem benim işlerim var burada. İşim olmasaydı gelir alırdım zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşe Kalka Sevmek
FanficSoylu bir ailenin çocukluklarından itibaren her konuda iyi eğitilmiş ikiz kızları... Uslu, zeki, nerede nasıl konuşacağını iyi bilen, derslerinde başarılı, modayı oldukça yakından takip eden, saygılı, anne ve babasının sözünden çıkmayan Mia... Zek...