4. GÜVEN

368 36 2
                                    

Hayatımda hiçbir zaman sonumu düşünerek hareket eden birisi olmadım. Ne ailemi kaybettiğim zaman ne de hayatımı mahveden o yurda verildiğim zaman. Ben onsekiz yaşında o yurttan çıktığım zaman dahi sonumu düşünmedim. Hayat, zaten bana istediklerimi vermeyecekti, neden sonumu düşünecektim ki? Bu hayatta tek istediğim Dila'ydı -ve hala da oydu- ancak bu isteğim de gerçekleşmeyecekti. Dediğim gibi hayatta hiçbir zaman sonumu düşünmedim fakat şimdi bana öfkeyle bakan bir çift gecenin kör karanlığından doğan simsiyah gözler sonumu düşünmeme sebep oluyordu. Ben daha ne kadar oradan oraya savrulacaktım? Ben daha nelerle karşılaşacaktım? İşte bunu bilmiyordum ve bilmeyi çok istiyordum.

Kartal, elimdeki bileğine son kez baktıktan sonra hiçbir şey demeden önüne dönüp içkisini içmeye devam etti. Yanına bir adım daha yaklaştım ve kulağına eğilip "Neyin var Kartal?" diye sordum. Ortam gürültüydü ve beni duymasını istiyordum. Sıcak nefesim kulağına çarparken bir an kaskatı kesildiğini hissettim.

"Uzaklaş!" diye emretti dişlerinin arasından tıslarcasına.

"Hayır," dedim onunla inatlaşarak.
"Uzaklaş!" dedi tekrar ürkütücü bir sakinlikle. Geri adım atmadım. Amacım öfkesini dışa vurmasını sağlayıp biraz olsun rahatmasıydı. Amacıma ulaştım da. Kartal ne olduğunu anlamadan ayağa kalktı ve beni iterek tabureyle kendi arasına aldı. Tabureye ellerimi dayarken nefesim hızlanmaya başlamıştı. "Kartal?"

Elleriyle kollarımı tutup arkamda birleştirdi. Yüzünü yüzüme yaklaştırarak "Bir daha, bir daha sakın lafımı ikiletme!" diye sinirle tısladı. Kollarımı bütün gücüyle sıktığının bilincinde miydi? "Anladın mı?!"

"Bırak!" Canımı acıtıyordu.

"Ben sana ne diyorum?!" Sıktığı bileklerim öyle acıyordu ki moraracağına emindim.

Cevap vermedim, daha fazla sıktı. Yüzümü acıyla buruşturdum. Acı bir inleme döküldü dudaklarımdan; "Ahh!"

"Anladın mı?!"

"Anladım, bırak!"

Sertçe kollarımı iterek beni bıraktı ve tekrar taburesine oturdu. Gözlerim istemsizce dolarken başımı yana çevirdim. Biraz ötemizde oturan Kaan'la o an göz göze gelirken elindeki bardağı kaldırdı ve bana doğrulttu. Kaşlarımı çattım.

"Önüne dön!"

Sinirle soludum. "Ne o yine canımı mı yakarsın?"

Kartal bakışlarını bana çevirirken dolu dolu gözlerimle karşılaştı. Gözlerimin en derinine inerken bakışlarımı kaçırmadım. Bir süre sonra gözlerini benden kaçırınca tuvalete gitmek için adım attım.

"Nereye?" derken kolumu tutmuştu.

"Tuvalete," dedim ve kolumu ondan kurtararak tuvalete gitmek için kalabalığa karıştım. Dans edenlerin arasından güç bela tuvalete gittiğimde tuttuğum gözyaşlarımı serbest bıraktım. Ne bekliyordum? Üstüne giden bendim.

Kendimi birkaç dakika sonra toparlayınca derin bir nefes aldım. Buradan gitmeliydim. Kartal'dan uzak durmalı ve bir daha onunla görüşmemeliydim. Doğru olan buydu ve bunu gerçekleştirmek için kapıya doğru ilerledim ancak tuvalet kapısının gürültülü bir şekilde açılmasıyla gözlerim kapıya çevrildi. Kaan'la göz göze gelirken göz kırparak bana doğru geldi.

SİYAHIN MAVİSİ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin