24: KOKU

191 27 0
                                    

Bomboş bir arazide kimsesiz, tek bir ağaç misaliydim bu aralar. Etrafımda dumanı tüten yalnızlığıma iyi gelen tek şey rüzgarımdı. Esintisiyle bedenimi mayıştıran, uğurlusuyla kalbimi sakinleştiren bir rüzgar.

Rüzgarım Kartal'dı.

Banyoda saçlarımı yıkadıktan sonra üzerimdekileri çıkarıp liflenmem için beni yalnız bırakmıştı. Yıkamıştı beni, yıkanmıştım. Onun deyimiyle tertemiz olmuştum. Temizlenmiştim. Burnumun ucuna dolan yakıcı his nefesimi keserken yutkundum.

"Kartal," derken sesim de titremişti. Kartal duraksadı, saçlarımı tarayan eli hareketini kesti. Şimdi onun yatağında havluyla kuruladığı saçlarımı tarıyordu incitmekten korkar gibi. "Ben kirli miyim? Ben çok mu kirliyim Kartal?"

"Bu da nereden çıktı?" diye sordu Kartal afallayan bir sesle. Ses tellerine sinen şaşkınlığı soludum kısık kısık aldığım nefesle.

"Sen banyoda beni yıkarken tertemiz olacaksın dedin. Temizlenmem için kirli olmam lazım değil mi Kartal?" Kartal elindeki tarağı yatağın kenarına bıraktı. Keskin gözlerini sırtımda hissedebiliyordum. Bir süre aramızda oluşan sessizlik bozulmadı. "Bana dön," dedi Kartal aramızdaki sessizliği jilet gibi keserken. Korku varlığını iliklerimde hissettirirken banyoda ondan korkmamam gerektiğini söylediği söze tutunarak ona döndüm yavaşça. Gözlerim yapayalnız bir geceyi sırtlamış gözlerine tutunurken nefes almak mümkün müydü? Şu an bana yaşattıklarını anlatabileceğim bir kelime yoktu lügatımda. Kartal ellerini uzatarak ellerimi avuçlarının arasına aldı ve ardından dudaklarına doğru götürerek kokladı.

"Avuçları gül kokan biri kirli olabilir mi Duru?" Avuçlarımın içine dudaklarını bastırınca kalbimin atışı hızlandı. "Dünyanın en güzel çiçeklerinin kokusu sinmişken sana, nasıl kötü olabilirsin ki? Ben seni yıkarken üzerindeki kötülükler o suyla birlikte aksın istedim küçüğüm yoksa sen zaten bana geldiğin ilk gün tertemizdin." Göz pınarlarımdan akan yaşlara engel olamamıştım bile. Gözyaşlarım, dizleri bana değen Kartal'ın dizlerine damlarken Kartal homurtulu bir ses çıkardı. "Fazla sulugözsün biliyorsun değil mi?" Bir elini avucumdan çekerken dikkatle gözlerime bakmaya devam ediyordu. "Bunları sevmiyorum." dedi bir eliyle gözyaşlarımı silerken. " Seni yakan tek şey ben olmalıyım bunlar değil." Beni yakan tek şey zaten en başından beri oydu. Faruk Azemzade'nin beni ona teslim ettiği o restauranttan itibaren yangınım da yazgım da oydu.

Kartal Azemzade'ydi.

"Pansuman yapmalıyız sana," diyerek yanımdan kalktı Kartal. İrkildim ancak yine de sesimi çıkaramadım. Kartal odanın içinde bulunan banyoya girip iki dakika içinde elinde bir çantayla gelerek tekrar yanımda diz çöktü. Çantayı ikimizin arasına koyarken bunun bir ilk yardım çantası olduğunu anlamıştım. Kartal, benimle göz teması kurmamaya özen göstererek çantayı açtı ve içinden oksijenli su olduğunu tahmin ettiğim orta boy bir şişeyi çıkardı. Bir miktar pamuk da çıkardı ve şişenin kapağını açarak pamuğun içine suyu döktü. "Başını kaldır," dedi Kartal anlam veremediğim bir ses tonuyla. Dediğini hemen yaparken Kartal boğazıma sarılı olduğunu yeni fark ettiğim beyaz bandajı incitmekten korkar gibi boğazımdan yavaşça sıyırdı. Acı iliklerime tekrar hükmederken inlememek için alt dudağımı dişlerimin arasına aldım ve dolan gözlerimi akmaması için tavana diktim. Acı şu an Kartal'ın tenime değdirdiği parmak uçlarindaydı. Kartal dişlerini sıktı, bunu çıkardığı gıcırtıdan hissetmiştim. Boğazıma oksijenli suyla kaplı pamuğu bastırırken daha fazla kendime hakim olamayarak acıyla inledim. Kartal umursamadı. Oksijenli suyla kaplı olan pamuğu boğazıma yaymaya devam etti. Bir noktada öylesine canım yanmıştı ki bir elimi kaldırarak Kartal'ın boğazımı pansuman ettirmeye devam ettiği eline sardım ve "Lütfen," diyerek durmasını istedim. "Or... çocuğu!" diye bir anda kükredi Kartal. Elindeki elimi hızla savurarak elimin bana çarpmasına sebep oldu. Hızla ayağa kalkarken dizlerinin üzerinde duran ilk yardım çantasını odaya savurdu. Korkuyla yerimden sıçradım, bunun yanında acı çekiyordum ve bunu o da görüyordu ama ısrarla benimle göz teması kurmuyordu. Bu canımı daha da çok yakarken Kartal odanın diğer ucuna doğru yürüdü. "İsim ver!" diye bağırmaya devam etti. "Bana o adamın ismini ver! Eğer biliyorsan ve susuyorsan seni yalanınla birlikte o adamın yanına ekler yakarım sizi Duru!"

SİYAHIN MAVİSİ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin