Bölüm 2

253 42 3
                                    

******

Edilen sohbetler, atılan gülümsemelerin ardından Payide Hanım hafifce doğruldu. Önündeki sehpada duran; kokusu odayı sarmış, sıcaklığı fincanını aşmayı başarmış kahvesine uzanıp tadına vara vara iki yudum aldı.

Etraftakilere göz gezdirip: "Size aldığım hediyeleri görmek ister misiniz?" Diye sordu.

Hediye lafını duyan küçük Mirza nın yüzünü gülücükler aldı ve "Önce ben!" Dedi.

Payide Hanım "tamam" diyerek kendisi gibi yıllarla çekişme içine girmiş deri çantasının,renk değiştirmiş fermuarını zorlanarak açtı.

İçinden çıkardığı üstü kurdelayla süslenmiş, mavi renkte ki kutuyu Mirza ya uzatarak "Aç bakalım" dedi.

Mirza, hemen yerde ki desenlerin birbirini küçümsediği halıya oturup heycanla kutuyu açmaya koyuldu.

Kurdelayı hızla kopartıp kutuyu açtığında, gördüğü şey; üzerinde taş işlemeleri olan, rengi kırmızıyla mor arasında gidip gelen, küçük pelerinli savaşcı heykeliydi.

Mirza nın oyuncaklara ve savaşçılara olan merakını bildiğinden bu hediyeyi seçmişti. Mirza hediyeyi görür görmez, yüzündeki gülücük daha da artarak " Çok teşekkür ederim büyük anne " diyip Payide Hanım ın kucağına atladı ve artık kendini zor taşıyan yanağına öpücük kondurdu.

Mirza nın heycanı geçip, koltuğuna döndüğü sırada Payide Hanım; İzim e dönerek "Sıra seninkinde" diyerek seslendi ve hediyesini İzim e uzattı.

İzim, umursamaz tavırlarını bozmadan hediyesini aldı, koltuğa geri oturdu. Payide Hanım ın "Açmayacak mısın?" Sorusuyla hediyesini açtı. Parlayan bir taşı tam ortasında taşıyan melek figürlü, belkide uzun zamandır gördüğü en güzel kolyeyi gördü. Bayıldığı bu kolye için kendini bozmamaya calışarak zoraki bir gülümsemeyle teşekkür etti. Odasına geçeceğini, uykusu olduğunu söyledi ve kapıya yöneldi.

Kapıdan çıktığı anda heycanlı bir biçimde odasına koşan İzim; odasına girer girmez aynanın karşısına geçip parıl parıl parlayan kolyesiyle kendini izlemeye koyuldu.

Bu sırada Payide Hanım, kızı Feraye ye aldığı aynı taşlı bilekliği ona vermisti bile. En son Efkan a dönüp "Senin hediyeni de daha sonra vereceğim" diyip kahvesini yudumlamaya devam etti.

Edilen muhabbetlerin ardından Payide Hanım hasta oldugunu ve yarın hastane için dönmesi gerektiğini söyleyip yatmak üzere odasına geçti.

Feraye ve Efkan; Mirza yı odasına götürüp yatırdılar, daha sonra onlarda odalarına çekildiler.

******

Sabah ayın, yerini güneşe bıraktığı vakitlerde Feray e uyandı. Dönüp Efkan a bakarak gözlerini ovaladı. Yataktan kalktı ve cama yöneldi. Pencereyi açtı. İçine temiz havayı derince çekerek etrafta uçusan kelebekleri, kulağına güzel bir sabah şarkısı gibi gelen kuş cıvıltılatının arasında izlemeye koyuldu.

Bir süre izlemeye devam etti. Ve perdeyi sonuna kadar açıp sessizce, kahvaltıyı hazırlamak için mutfağa ilerledi.

Feraye kahvaltıyı hazırlarken Payide Hanımda kalkmış Feraye yle sohbet için mutfağa gelmişti. İkisi hem kahvaltıyı hazırlıyıp hem de bol bol sohbet ettiler. Daha sonra Feraye yatak odasına gidip Efkan ı "Günaydın" diyerek öpüp uyandırdı."Kahvaltı hazır" diyip Mirza yı uyandırmak için odadan çıktı.

Mirza nın odasına ilerlerken Mirza nın çoktan masada yerini almış, kaçamak atıştırmalar yaptığını görmüştü. Gülümsedi. İzim in odasına yöneldi. Kapıyı çaldı. Ses yoktu. İzim in hala uyuduğunu düşünerek odasına girdi, onu uyandırdı. "Kahvaltı hazır" diyip saçını okşadı. İzim " Yemek istemiyorum" diyip arkasını döndü ve uyumasına kaldığı yerden devam etti. Feraye nin içini İzim in boynunda, annesinin verdiği kolyeyi görmesiyle bir mutluluk kapladı ve hafif bir tebesümle odadan çıktı.

Güzel bir kahvaltının ardından aile kahvesini içerken küçük Mirza da portakal suyunu yudumlayarak onlara eşlik ediyordu. Vaktin nasıl geçtiği anlaşılmadan öğlen olmuştu. O sırada kapıda İzim in yüzü belirdi. Uykulu ve daha kendini toplayamamış haliyle "Günaydın" diyerek her zaman oturduğu tekli koltuğuna yöneldi, pencereye hızlı bir bakış atıp oturdu.

O sırada Payide Hanım " Ben artık kalkayım, geç kalacağım" diyerek aile fertleriyle vedalaştı. "Hediyelerime iyi bakın. Sizin için onları özel seçtim" diyip kapıdan dün geldiğinden daha hızlı adımlarla çıktı.

Bahçe kapısına kadar Feraye ve Efkan eşlik ettiler. Payide Hanım arabasının kapısını açtı ve arabanın direksiyon koltuğuna kuruldu. "Hoşçakalın" diyerek yorgun arabasını çalıştırıp yola koyuldu.

Efkan eşine dönüp "Hediyemi sonra verecekmiş" dedi sitemkar bi sesle ve eve geri döndüler.

Her şeyin normal seyrinde devam ettiği bu tatil gününde birazdan olacaklar hakkında kimsenin hiçbir fikri olmayacaktı. Efkan ve Feraye sohbet ederken, İzim odasına çekilmisti, Mirza da Payide Hanım ın verdiği oyuncak savaşcısını diğer oyuncaklarıyla savaştırıyordu. Efkan gerginliğini atamamış bi şekilde eşine "Neden bana o yüz ifadesiye senin hediyen sonra dedi ki?" Diye sordu. Eşi anlamamış bir yüz ifadesiye "Bilmiyorum. Vardır annemin bir bildiği lütfen kötü düşünme " diyip kafasını öne eğdi. "Evet haklısın. O yine yapar yapacağını. Bekleyip görelim" dedi Efkan ve eşinin yanına gidip ona sarıldı.

Artık akşam olmaya başlamıştı. Mirza savaşmaya devam ederken oyuncak askerlerinden bir kaçının orda olmadığını fark etti. Kafasını kaldırıp anne diye sesleneceği sırada koltuklarında yer değiştirmis olduğunu gördü. Ürkmüş bir şekile anne ve babasının yanına koştu. "Anne! Askerlerim yok oldu" Feraye bunu Mirza nın küçüklüğüne vererek " Sen öyle sanmışsındır annecim diyerek" karşılık verdi. Mirza tatmin olmamış bir şekilde " Anne ama koltuklar da eski yerlerinde değil" diyerek yüzünde ki korku ifadesini arttırdı.

Efkan "Nasıl yani oğlum?" Dedi. "Hadi gel bakalım. Koltuklar yerindemiymiş." Mirza yı aldı ve salona yöneldi. İçeri girdiğinde gerçektende koltukların yer değiştirmis olduğunu gördü. Feraye de gelmişti ve şaşkınlığını gizleyemiyordu. Efkan eşine dönüp "Bu nasıl oldu?" Diye sordu. Feraye hala şaşkın titreyen sesiye "Bilmiyorum" diyebildi. Bildiği tek şey İzim in her zaman oturmuş olduğu tekli koltuk haricinde tüm eşyaların yerinin değişmiş olduğuydu.

Mirza yı uyuttuktan sonra odalarına çekildiler. Efkan hala Feraye ye "Bu nasıl olabildi?" Diye sorarkan Feraye de "Bilmiyorum" demekten başka hicbir şey yapamıyordu. "Korkuyorum Efkan. Lütfen mantıklı bir açıklaması olsun" korkarak Efkan ın yüzüne baktı. Efkan ona sarılıp "Bugün olan neydi bilmiyorum ama ben burdayım" diyip onu sakinleştirmeye çalısırken gözü camdan dışarı doğru kaydı.

İzim in karanlığın içinde ormana doğru koşmakta olduğunu fark etti. Heycanla ayağa kalktı "İzim! İzim gidiyor" diyerek camı açtı. "İzim dur!" Diye bağırdı. İzim aldırmadan koşuyordu. Efkan ve Feraye heycan içinde kapıya koşarken salondan gelen çığlık sesiye donakaldılar...

Kısır DöngüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin