Uyandığında İzimin geçirdiği bir kaç dakika onun ömründe kocaman yılları aldı götürdü. Yaşadığı bu büyük korku ve içini saran irkilme hissi ile İzimin o anki ruh hali tarifsizdi.
İzim zorda olsa kendiyle olan iç hesaplaşması ve savaşını bırakıp gerçek dünyaya döndü. Cesaretini toplayıp bulunduğu yerden uzaklaşacak olmanın verdiği heycan duygusuyla dışarıda gördüğü ay ışığının puslu hüzmelerine doğru kendini atttı. Korku ve endişeyle hızlı hızlı etrafına baktı. Görebildiği tek şey geçen yıllara başarıyla meydan okumuş büyük ve heybetli ağaçlardı.
İzim iyice etrafına baktıktan sonra dışarıya çıkarken ki yaşadığı kurtulma hissinin boşa olduğunu anladı. Etrafına bakarken düşünebildiği şeyler, "Burası neresi ? Buraya nasıl geldim? Bunlar gerçekmiden?" ileriye gidemiyordu.
Bulunduğu yer sanki bütün evrenin küsüp sırtını döndüğü ve asla hiç bir canlının uğramak istemediği bir ortam kadar ıssızdı. İzim tekrar bağırmayı denese de sesi fısıltıtan öteye bir türlü gitmeyi başaramıyordu. Bu sırada tüm düşüncelerine hızlı hızlı mantıklı bir açıklama ararken onun için asıl önemli olan şeyi fark etmeyi başardı. Uyandığında duyduğu ses. Ona biri seslenmiş olmalıydı. O kişi buralarda bir yerdeydi veya cok uzağa gitmiş olamazdı. Buraya nasıl geldiğini hangi günde olduğunu neden burada olduğunun sebebini ve en önemlisi bu kabusun için kurtulabileceği için o kişiyi bulmalıydı.
Bu düşündükleri mantık çercevesinde son derece tutarlıydı ve İzim gitmesi gereken yolun bu olduğuna kendini inandırdı. O sırada ilk uyandığı yeri merak eden İzim arkasına döndü. Mezar sandığı bu yer aslında kocaman bir ağaç kovuydu. Kovuğu görmesi ile bir kaç saniyeliğine de olsa tekrar aynı sorularla başbaşa kaldı. İzim tekrar kendini toparlamasıyla birlikte o kişiye ulaşmak için yine bağırmayı denese de sonuç değişmedi..
Burası bir ormandı fakat nasıl olurda insan olmasa bile başka bir canlı belirtisi olmazdı. İzim iyice etrafını süzdükten sonra gidilebilecek olan tarafın kararını verdi ve gördüğü çalılıkların arasındaki belkide kutuluşunun yolu olucak patikada ilerlemeye başladı.
Tam bu sırada beklenmedik bir şey oldu. Belki de tüm yaşananalardan kurtulabilmesinin en kolay yolu onun imdadına yetişmişti. Tanrı onun kurtulmasını istiyordu. İzimin arka tarafından gelen bu kurtarıcı ses cok uzakta yavaşça ilerleyen bir arabanın sesiydi.
İzim arabayı duyar duymaz bütün kararlarını ve o kişiyi aramayı bırakıp sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladı. Bu kararı alması sadece milisaniyeler sürmüştü. Koştuğu yön ormanın daha karanlık bölgelerine doğru ilerliyor fakat bu durum İzimin umrunda bile olmuyordu. O arabayı yakalamalı ve kurtulmalıydı.
Araba tüm sessizliği yararak ilerlerken İzimde ona doğru yaklaştığını artan seslerden anlıyor ve etrafında takıldığı çalıları ve dalları umursamadan hızını arttırıyordu. O araba onun tek çıkış yoluydu önüne hangi zorluk çıkarsa çıksın umurunda değildi. Yüzündeki korku ifadesi kendini heyecanlı bir tebessüme bırakmıştı ve İzim kurtuluşa doğru ilerliyordu.
Koşmaya bir süre daha devam ettikten sonra ormanın içini tüm hırsıyla yarıp geçmiş ve doğaya meydan okuyarak ilerlemiş olan yolu gördü.
Evet araba bu yol üstünde ilerliyordu. İzim yolu ortaladı ve arabaya doğru koşmaya devam ediyordu. Bu sırada içini az da olsa burkacak bir şeyi fark etmesi uzun sürmedi. Çünkü arabanın arka tarafındaydı ve eğer durursa arabaya hiçbirzaman yetişemeyecekti. Korku, heyecan ve koşmaktan kalbi patlıyacak kadar hızlı atıyor olsa da bütün vucudunu saran adrenalin onu ayakta tutuyordu.
En sonunda ilerde arabanın ışıklarını gördü. İzim bu andan itibaren hızını iyice arttırdı ve koşmaya devam etti. Yapabilirim ! kurtulacağım! Var gücüyle tekrar bağırmayı denese de sesinde en ufak bir değişiklik yoktu. Tüm bu hayat kovalamacası içinde İzim fark etmemiş olsa da geldiği bunca yol boyunca etrafta en ufak hayvan sesi ve hareketi yoktu.
Sadece arabaya odaklanmış koşmaya devam ederken içini daha da ferahlatacak bir şey oldu. Nasıl İzimin bir ormanda uyanması gerçek olamazsa İzime göre buda gerçek olmamalıydı.
Bir an durdu ve öylece şaşkınlıkla bakmaya başladı. İzimin Yolun aşağısında gördüğü şey kendi köşkleriydi.
Gerçekten bu kabus bitiyor muydu. Kurtulmuş muydu?. İzlerken sadece bunları realitesini sorguluyordu. Derin bir nefes aldı ve bir an önce herşeyin sonlanması için sıcacık yuvasına doğru koşmaya başladı.
O sırada önünde ilerleyen yaşlı araba da köşkün önüne varmış ve durmuştu. İzim koşmaya devam ediyor daha yaklaşıyordu. Artık araba ve köşke oldukça yaklaşmıştı derken arabanın içinden inenin büyükannesi olduğunu görünce yüzündeki gülümseme iyice arttı. Büyükannesi arabadan inip bahçede ilerlerken kapı açıldı ve içeriden annesi ile babasının çıktığını gördü.
Artık az kalmıştı kabusun bitmesine tek yapması gereken 100-150 metre kadar daha koşmasıydı. İçindeki umut ışığı iyice alevlenmiş şekilde koşmaya devam ederken sol tarafındaki çalılıklardan belkide bu gecenin araba dışında ilk sesi duyuldu. Büyük bir çıtırdamayla izim irkildi, korkusu bir anda tavan yaptığı için hiç o tarafa dönemeden hızını arttırdı ve ilerlemeye devam etti. Fakat bu kurtulmaya yetmeyecekti.
Tüm bu kosustrmacada her şey son bulacakken aslında bütün olaylar daha yeni başlıyordu ve beklenmeyen şey oldu. İzimi arkasından biri kavradı onu çalılıkların içine fırlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısır Döngü
Misterio / SuspensoÇok farklı yerlerde, şehirlerde, köylerde,kasabalarda... Nerde olursak olalım hepimizin gerildiği, endişeye kapıldığı ve elimizin ayağımıza dolandığı anlar mutlaka olmuştur. Böyle anlar ne kadar çabuk bitsin istesekte, bittikten sonra hepimize heyca...