Apollon

3.3K 254 22
                                    

Her şartta, desteğini esirgemeyen Boreas'a. Doğum günün kutlu olsun Boreas!

Şimşeklerin parıltısı siyah gökyüzünde güneşi aratmıyor, neredeyse rengi alevi andıran turunculuktaki bulutlar hınç alır gibi toprağı dövüyordu. Öyle ki, onbeş dakikalık yolu tıkanan su kanalları ve şiddetini neredeyse her an arttıtan yağmur damlaları yüzünden bir saatte geçememiştik.

Keşke Aegea'yı dinleseydim.

Marcus küçük bir evin saçakları altına geçip durdu. Yüzündeki fazla suyu zaten ıslak olan peleriniyle kuruladıktan sonra bana baktı.
Biraz dinlendikten sonra devam ettik. Agoranın altındaki evler çiftçilere ait olduğu için kerpiçten yapılmaydı. Yollarına taş döşenmediği için çamurun içinde yüzmemiz gerekebilirdi.
Boreas birden önüme çıkınca küçük bir çığlık atıp geriye çekildim.

"Özür dilerim." Rahatlamış gibi bir ifadesi vardı. "Uzun süre ortalarda görünmeyince başınıza bir şey gelmiş olmasından şüphelendim."

Marcus "Bir sorun mu var?" diyerek öne çıktı.

O an sert bir rüzgar etrafımızdaki tüm meşaleleri söndürdü. Bazı evlerin bahçesindeki ağaçların kuru dalları birbirine çarparak ürkütücü bir ses çıkarıyor, çok uzaklardan gelen sur sesi yağmurla birleşince gerilimi arttırıyordu.

Boreas'ın bakışlarındaki endişe rüzgârların ona ait olmadığını anlamama yetse de "Neler oluyor?" diye sormadan edemedim.

O huzursuzca etrafına bakarken agoranın ilerisindeki şehir ateşine gözüm takıldı. Ateşin etrafında biri vardı ve o hareket ettikçe ateş güç kaybediyordu.

Boreas'ı kenara itip agoraya girdim. "Hestia." ocak tanrıçası bana karşılık vermemişti. Sakin adımlarla ona yaklaşarak bir kez daha seslendim."Hestia. Sen misin?"

"Hayır. Ben Lar."

Biz garip garip birbirimizle bakışırken kadın ortadan kayboldu.
Koşarak ateşin yanına gittim. O dev ateşten geriye küçücük bir kıvılcım kalmıştı.

"Biz...biz ne yapacağız?" Telaşla alevin küllerine baktım. Ortada kalan küçücük kıvılcım hafif bir rüzgarda direk sönerdi ve Atina karanlığa boğulurdu.

Boreas kendi kendine konuşur gibi fısıldadı. "Başkent Atina hayalet şehir olacak."

"SHAILA!" Teadora koşa koşa yanımıza geldiğinde nefessizlikten kendini yere attı. "Ah tanrılarım...Karargâhtan buraya kadar koştum." Alevin yanmadığını fark edince gözleri kocaman oldu. "Burada neler oldu?"

"Biliyorsan sen bize anlat." Kalkması için elimi uzattım.

Alevin etrafında soğumakta olan küllere dokunup elini gezdirdi. "Bu ateş sahibi tarafından söndürülmüş."

Marcus anlatmaya başladı. "Etrafında biri vardı fakat Shaila ona seslendiğinde Hestia olmadığını söyledi."

Hiç oralı bile olmadan, kendini ortamdan soyutlamış gibi konuşmaya devam etti. "Tıpkı Rodos'ta ki ateş gibi. O da sahibi tarafından söndürülmüş."

Bakışlarını benden ayırmadan ona cevap verdi. "Rodos'ta ki ateş sönmedi."

Külleri biraz daha karıştırdıktan sonra ürkütücü sakinlikteki ses tonuyla konuşmaya devam etti. "Peki o ateşi hiç gördün mü Gölge?"

Afallamıştı. "Hayır görmedim ama zaten Rodos halkının yaşadığı yer çok dar bir alan. Ateş şehir dışındadır diye düşünüyorum."

"Sen bir generalsin. Şehrinin her noktasını bilmen gerekirdi." Aynı Alaphie gibi konuşuyordu. Avucuna biraz kül alıp elini kaldırdı. Sonra avucunu havada açıp külleri etrafa saçtı. "O ateşi gördün. Sonra söndürülmesine şahit oldun."

Tartarus'un Sırrı  (ES 2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin