Yasak

2K 213 29
                                    

Merhaba, biliyorum yine sözümde durup bölüm yayınlayamadım. Bu sefer bahanem yok, yazmaya çok uzun süre ara verince kendi yazdığım şeye dair birçok şeyi unuttuğumu fark ettim ve bir süre yazmak istemediğimi anladım fakat şuan her şey yolunda. İyi okumalar 💖

"Kuralları fazla ihlal ettik." diyerek sırıttı.

Elimi çeneme götürüp derin derin düşünüyormuş gibi yaptım. "Hmm...Sanırım umrumda değil."

Az önce içine girip diğerlerindeki kadar işe yarar şeyler bulamadıktan sonra sütununun dibinde dinlenmeye karar verdiğimiz Persephone tapınağına baktı. "Sahiden sana nasıl izin verdi?"

"Bilmiyorum ama sen zor durumda olduğun için olağan."

Bakışlarımı asilliğiyle etrafındaki tapınakları büyüleyen Hera tapınağına diktim. Aslında ona sıra gelene kadar etrafta çok tapınak vardı ama ben önce annemi ziyaret etmek istiyordum. Daldığım rüyadan uyanır gibi" Hazır mısın?" diye sordum.

Marcus isteksiz görünüyordu."Geriye kaç tanrı kaldı?" diye fısıldadı.

"Birkaç yüz tane." diyerek alaylı bir iç geçirmeyle ayağa kalktım.

"Önce Hades'e gitseydik." Yalvarır gibi bakıyordu. Sanki Hera'yı hiç o bitkin, yorgun halde görmemiş gibi ondan çekiniyordu. Ya da öyle davranıyordu.

Ayaklarım çoktan beni Hera tapınağına itmişti bile.

İçerisi diğer girdiğimiz tapınaklardan çok farklıydı. Hera'nın, üstünde siyah bir nokta bile olmadan, yerden tavana kadar uzanan heykeli sanki göğe dokunuyormuşçasına bir elini tavana koymuştu. Diğer eli ise göğsünün altındaydı.
Bunun anlamı "ancak benim aldığım göğe ulaşır" demekti. Doğal olarak kibrini temsil ediyordu.

Marcus bu sefer mozaiklere gitmek yerine benimle birlikte kitaba yaklaşmıştı. Altın kapaklı kitaba okşar gibi dokundum.
Gözlerimi kapatmadan önce Marcus'la göz göze gelmiştik.

Yine o toz bulutlarının arasında iki silüet belirmişti. İkisi de kadındı. Bu sahneleri çokça gördüğüm için artık kim olduklarını anlayabiliyordum.

Kadınlardan biri çıplaktı. Diğeri ise öfkeden kudurmuştu. Bağırışlar kulaklarımı tırmalarken çıplak kadının arkasında titana benzer bir silüet daha belirdi.

"Kim benden daha büyük olabilir?!"

Öfkesini iliklerime kadar hissetmiştim. Titreyerek kendime geldim.

"Kim benden daha büyük olabilir?" diye tekrar ettim unutmadan.

Marcus bir şey yakalamış gibi heyecan ve gerginlik arası bir telaşla geri çekilip Hera heykeline baktı. "Hera tapınağındayız. Sence de kadının cümlesi onun cümlelerine benzemiyor mu?"

"Sanki...bize günahlarını söylüyor gibiler." Tıpkı onun gibi heykele baktım.

Heyecanına yenik düşerek "Kibir!" diye bağırdı. Sesi tapınakta uçuşan altın tozlarını savuracak kadar çok çıkmıştı.

Zihnimdeki her şey, tıpkı Hermes'in açgözlülüğünü onaylar gibi bunu da onaylamış, yapbozun kayıp parçasını yerine oturmuştu. "Evet kibir." diyerek onu onayladım.

"Pekala şimdi elimizde olanları birleştirelim..." dedikten sonra biraz düşündü. "Hermes: Açgözlülük. Hera: Kibir. Peki Ares?"

"Bence Ares'i en son düşünmeliyiz. Romalıların bizi Ares üstünden yanıltma olasılığı çok yüksek." Sahiden, bunca zamandır başımıza Romalıların üşüşmemesi çok garipti.

Tartarus'un Sırrı  (ES 2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin