Kraliçe

3K 243 36
                                    

Salyalar...taze et kokusunu küçük burnunda hissedince uzun sivri dişlerin arasından damlayan iğrenç salyalar...sanırım artık bir kurtarıcı beklemek için çok geçti. Kurtlar etrafımdaki çemberi iyice daraltmış, bir ağacın gövdesine dayanmış bir şekilde soğuk soğuk terliyordum.
Ne Boreas, ne Marcus ne de ilahi bir gücün beni kurtaracağı yoktu. Teadora zaten Hecate ile tartışmaktan beni görmüyordu, görse de en fazla benimle birlikte yem olurdu.

İtiraf etmeliyim ki her zaman, tam anlamıyla güç kullanmaktan korkuyordum çünkü kendimi çok geç keşfetmiştim. Bunun hakkında bildiğim tek şey gerçekten fazla güçlüydüm işte, ötesi yoktu. Zaten hep en diplerde gezen özgüvenim, üst üste gelip ruhumu kemiren olaylarla beraber iyice paramparça olmuştu.

Ne vardı sanki Persephone kızı falan olsaydım. Şimdi ne güzel burada böyle durmak yerine hepsini büyülü sarmaşıklarla birbirine yapıştırırdım.

Yay kullanmak için alanım çok dardı, zaten elime alır almaz şu öndeki sürü liderleri -galiba ismi Lupa- hemen saldırırdı. Hepsi bir adımımı bekliyordu. Kerberus gibi sevgiyle yaklaşırsam fazla sevgiden (!) elimi yeme olasılıkları da bir hayli yüksekti doğrusu.

"Git artık! Rahat bırak beni. Binlerce defa anlattım hâlâ ısrar ediyorsun. Ben değilim. O ben değilim!"

"Alışman zaman alacak. Ama kabul etmek zorundasın. Sen buraya ait değilsin. Bu zavallı Yunanlar gibi senin kanın ucuz değil. Yüce tanrımız Jüpiter'in kutsadığı Tanrıça Lupa'nın soyundansın." Sürünün lideri ismini duyunca uzun uzun uludu. Hecate ona baktı.

Korkudan geriye kaçarken ezdiğim bir kozalak fazla ses çıkarmıştı. Sanırım şimdi hayatımın hatasını yapmıştım. Lupa ön ayakları üzerine çökerek saldırı pozisyonunu aldı.
Hızlı düşünmeye çalışarak yapabileceğim şeyleri aklımda sıralamaya başladım. Bu şey eğer bir kurttan farklı, yani soyluysa benim basit güç hamlelerim ona işlemezdi. Zaten şimdiye kadar kimseye de işlememişti açıkçası. Daha farklı şeyler bulmalıydım.

Diye düşünürken Lupa hariç diğer kurtların ayaklarına küçük zehirli sarmaşıklar dolandı. Kurtlar hırlamayla karışık ulurken Lupa bir adım geriye gitti. Her kurt yanındakini kurtarmak üzere sarmaşıkları ısrarak kopartma planı yapmışlardı fakat bunu ilk deneyen kurt ağzından beyaz köpükler çıkara çıkara can çekişiyordu. Bir tanesi sarmaşıktan kurtulmak için sertçe patisini çekti. Sarmaşık onun gücüne aynı orantıda karşılık verdiği için patisinde tekrar ayaklanamayacak kadar derin bir kesik oluştu.
Diğerleri bir şey yapamadan sarmaşık tarafından zehirlenmişti.
Lupa bu durumu görünce dişlerini daha çok biledi. İşimi bitirmeye hazırlanıyorken sarmaşık onun da patilerini sarmaladı fakat o diğerleri gibi kolay yem değildi. Zıplayarak kendini kurtardı.

Hecate bir an dönüp önce bana, sonra ileriye baktı. Sinirle haykırdı. "Çık ortaya! Bu ne cürret?!"

"Asıl bu ne cürret Hecate?"

Teadora ile birlikte şok olmuş vaziyette sesin geldiği yöne baktık. Şimdi gözleri daha koyu bir yeşil ve saçları eskisinden daha mat bir siyah tonuydu. Her zamanki gibi aralarında altın defne yaprakları serpiştirilmişti. Beyaz elbisesinin üstünde yaprakları tamamlayan cinsten altın rengi bir himaton kıvrımı vardı.
Tanrıların kraliçesinin bir yanında Marcus, diğer yanında onu çağırmaya giden Boreas duruyordu.
Elmacık kemikleri, yüzünü aydınlatan hırsın gölgesi gibi daha da belirginleşmişti.

Sol avucunu sıkıca kapattığında etrafa bayıcı bir koku eşliğinde koyu pembe dumanlar yayıldı. "Ya şimdi gidersin, ya da sonucuna katlanırsın." Öfkeli görünmesine rağmen sesinde sinir bozucu bir sakinlik vardı.

Tartarus'un Sırrı  (ES 2) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin