Elindeki güvercini mağara girişinden içeri bıraktı. Sonra da süreyi hesaplayabilmek için parmağını ısırmıştı.
Boreas'ın bahsettiği Lahkesis girişine gelmiştik. Burası Poseidon'ın yeraltı mağaraları gibi mavi taşlı, rutubetli bir yerdi. Girişten itibaren nem kokusu ciğerlerinizi mahvediyordu.
Mağara girişinden sonra bir de asıl ölüm oyunun girişi vardı. Ayı tuzağı gibi tahta parmaklıklı kapıdan geçtiğiniz an süre başlıyordu. Çok kısa, belki de bir dakikadan daha az bir sürede yerden kaçılamayacak kadar sık kazıklar çıkıyordu.
Her şey bununla sınırlı değildi tabii. Çünkü sadece bununla sınırlı olsaydı Boreas hepimizi üç insan yüksekliğindeki "asıl" Lahkesis girişine çıkarabilirdi. Ama Boreas'ın keşifleri sonucunda yukarıdaki kapıyı açabilmek için aşağıda, orta büyüklükteki mağaranın neredeyse diğer ucundaki tahta kafesin içinden anahtarın alınması gerekiyordu ama tam tahmin ettiğiniz gibi bu kafesi açmak için yanındaki ağır kolu çekmemiz gerekiyordu ki bu da saniyenin onda birini falan alırdı. Aynı zamanda bu kolu çektiğimizde, asıl girişin önündeki tahta tuzakları tavandaki tekerlekleri hareket ettirerek etkisiz hale getiriyordu. Yani hayati bir önemi vardı.Kuş gagasını yere sürterek havalanınca yerin altındaki mekanizmadan gıcırtılar geldi. Süre başlamıştı.
En fazla otuz saniye sonra kazıklar tavana kadar yükseldi. İlk kurban güvercin olmuştu."Otuz?" diyerek diğerlerine baktım.
Boreas kolunu gösterdi. "Otuzbeş."
"Bence kırk." Teadora bu tahmini konuşmuş olmak için yapmıştı.
Marcus soğuk ve kibirli bir sesle "Hiçbiri değil." dedi. "Yirmibeş."
En az onun kadar soğuk bir tonla karşılık veren kişi Boreas oldu. "Neden bu kadar eminsin?"
"Biz bir filozofun testindeyiz, değil mi?" Ses çıkmayınca devam etti. "Bu durumda mantık yürütmemiz gerekir." Tekerlekleri işaretledi. "2500lü yıllarda ilk olarak yapıldıklarına göre ve buranın önemli bir ayrıntısı olduğuna göre 25 saniye."
Boreas kafa salladı. "Bu çok kısa bir süre. Eğer Filozof Bey buranın geçilmesini istiyorsa bu kadar kısa bir süre ayarlamaz."
Gıcık bir gülüşle "Hiçbir geçit sen geç diye açılmaz Boreas, alışsan iyi edersin." dedi. "İstersen tekrar deneyelim."
Saniyeler içinde demirlerin olduğu yere adım atıp tahta kapı kapanmadan tekrar yanımıza geldi. O bunu yaparken yüzümdeki kanın tamamen çekildiğini hissettim.
Demirler yine yerden tavana kadar yükseldi.
Marcus soru sorar gibi alaycı bir bakışla ona baktı.Boreas yenilgiyi kabul ederek "Yirmibeş." dedi.
Teadora lafa karıştı. "Saniye sorunsalını hallettiğinize göre anahtarı kimler alacak?" Bu da başka bir problemdi tabii.
Uzunca bir süre herkes birbirine bakmakla yetindi. Kimse neredeyse imkansızı hayatı uğruna başarmaya koşa koşa gitmezdi.
Boreas öne çıktı. "Siz yukarı çıkarsanız biz Marcus'la halledebiliriz." Onay bekler gibi ona baktı.
"Olmaz." diye çıkıştım. Marcus bana saldırmaya hazırlanırken açıklamasını çabucak yaptım. "Saniyeyle yarışacağız. Yukarıya çıkılmasına yardım edecek biri olmalı. İkiniz giderseniz bizim size yardım etmemiz biraz zor olur. Bu yüzden benle biriniz gelmeli."
Ellerini göğsünde birleştirdi. "Beni adamdan saymadığın için teşekkürler."
"Pekâlâ, Teadora ve biriniz aşağıda kalacak." Ters ters ona baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tartarus'un Sırrı (ES 2)
FantasyİLK KİTAP : ELYSİUM'UN SIRRI Gökyüzünün ve hava olaylarının mutlak hakimi Zeus elinde şimşeğiyle düşmanını bekliyordu. Güç dolu bakışlarında tereddütün damlası bile yoktu. Karşısında her ne varsa ondan daha kudretli değildi. Arkasında ışığın koru...