Marcus'un ağzından.
"Biri bana burada neler olduğunu açıklayabilir mi?" dedim Shaila'ya bakarken.
O delirmek üzereydi. Buradaki kimseyi umursamadan bağırıp çağırmamak için kendini zor tuttuğunu parmaklarını sıkmasından anlayabiliyordum. Zaten bembeyaz olan teni böyle durumlarda kanı çekildiği için daha çok beyazlaşıp taş bebeklere dönüyordu.
"Neyi açıklamamı istiyorsun? Gördüğün gibi tek evlenme hakkına sahip kişi sen değilsin." Kibirle bizi süzdü.
Abimin çıkışı beni rahatsız etmişti. Bugün sebebini bilmediğim bir şekilde herkese karşı çok sertti. Bu her zamanki halinden farklıydı.
Ilımlı olmaya çalışarak cevap verdim. "Pekala, söylemek istediğim bu değil. Hangi ara tanıştınız?"
"Seni ilgilendirmez Marcus." Sesindeki kıskanç tını beni sinir etse de ona cevap vermeyecektim. Kadınlarla tartışmamam gerektiğini Shaila bana çok iyi öğretmişti.
"Marcus da seni ilgilendirmez zaten." Her an Xantos'un üzerine atlama potansiyeline sahip olduğunu hissettiğimden elini tuttum.
Hypnos'un Shaila'ya olan bakışları beni sinir ediyordu. Düşmanına bakar gibi bakıyordu, üstelik tanıştıkları gün de fazla kötü sayılmazdı."Kimse kimseyi ilgilendirmediğine göre, tören de bittiğine göre artık gidebiliriz diye düşünüyorum." Biz tartışırken tanrıların birçoğu, başta sorgulanmaktan kaçan Hera ve Persephone olmak üzere, çoktan dağılmıştı.
"Zahmet etmeyin, biz gidiyoruz." Zaten kabalık olacağından dolayı kovamadığım için böyle bir cümle kurmuştum.
"Neipolis'te görüşürüz Shaila. Eminim birbirimizi çok seveceğiz."
Onlar arkasını döner dönmez Shaila Xantos'un saçlarına yapışmaya yeltenmişti ama neyse ki son anda onu tutabilmiştim.
"Marcus ne demek bu? Tanrılar aşkına! Çıldıracağım. Bu kabus değil mi?" Sıkıca gözlerini kapattı. "Gözlerimi açtığımda Evenos gelip beni uyandıracak ve bu kabus bitecek. Ömrümü Xantos'la geçirmek zorunda kalmayacağım. HAYIR BU BİR KABUS DEĞİLSE KOCA BİR ŞAKA!"
"Biraz sakin olur musun?" diyerek omzunu tuttum. "Ortada bir saçmalık var. Muhtemelen bundan sonraki yaşantımızı etkileyecek bir saçmalık var. Anladığım kadarıyla bugün karalar bağlamamız bir şeyi değiştirmeyecek. Değil mi?" Beni onaylayacak şekilde kafasını sallamıştı.
Duraksayıp bana baktı. "Marcus biz galiba az önce evlendik."
Gülerek "Galiba." dedim. Bu işin galibası var mıydı ki? Düşünsenize "Galiba evlendim! Ah pardon, 'galiba' evlendiğim için çıkaramadım, siz benim eşim misiniz acaba?"
Gözlerinin maviliği içe doğru yeşile dönmüştü. Ne zaman kafasında soru işareti olsa sanki göz rengi değişiyor gibiydi, belki de ben böyle görüyordum ama bu düşüncemde hiç yanılmamıştım
Yeni yeni idrak ediyor gibi bir hali vardı. "Şimdi ben artık senden bahsederken arkadaşım Marcus yerine kocam Marcus mu diyeceğim? Çok tuhafsın."
"Rahat edeceksen kuzenim Marcus de." diyerek ona takıldım. Bundan nefret ediyordu ki tam tahmin ettiğim gibi cevabımı bir tokatla almıştım. Gülmeye başladım.
Yüzüme vurulmasından hiç hoşlanmazdım hatta biri yüzüme vurduğu zaman bunun bir karşılığı olurdu ama Shaila bunu bir tepki olarak yapıyordu. Başlarda beni aptallaştırsa da sonradan sonraya hoşuma gitmeyen bile başlamıştı. Eh, başka türlü bana dokunmuyordu zaten.
Yüzümde engel olamadığım bir gülüşle onu süzdüm. Birkaç yıl önce karşıma çıktığında sırf Olimposlu diye sevmediğim, hatta zaman zaman nefret ettiğim Zeus kızına evlenecek kadar bağlanmış olmam bana bile inandırıcı gelmiyordu.
"Turuncu kafa." diye fısıldadım. Sürekli bu özelliğini vurguladığım için saçlarını sevmiyordu ama aslında ben, çok hoşuma gittiği için ona böyle takılıyordum. (Normal şartlarda sarı saç seven biriyim, neyse, bu aramızda kalsın.)
Sarayın dışına doğru yürürken cevabını vermişti. "Şu lakapları artık biraz değiştirsek mi? Hani evliyiz sonuçta."
"Medusa'ya ne dersin?"
"Serseri."
"Hani lakapları değiştiriyorduk?" Ciddi kalabilmek için ağzımın içinde dişlerimin yanaklarımla verdiği savaş takdire değerdi.
Aniden durup geriye baktı. "Thanatos gitmiş midir?"
Neden sorduğuna anlam verememiş bir şekilde "Bilmem. Neden?" dedim.
Rolleri değişmiş gibiydik. "Gitmemişse seni onunla değiştireceğim."
"Ne demek şimdi bu ya? At mıyım ben?" Kabul etmem gerekirse güzel intikam almıştı. Zaten hep söylüyorum, bir kadınla tartışmaya girilmez. O kadın Shaila ise hiç tartışmaya girilmez. Şu abilerinden biriyle evlenirim iddiası da fazla canımı sıkıyordu. Gerçi Hypnos iyi kötü evlendiğine göre tek ihtimal Thanatos kalmıştı ama bir dakika, sonuçta çok eşlilik vardı. Tehlike aynen devam ediyordu. Amaaan... Sanki gerçekten yapacaktı. Yapar mıydı? Yok ya, yapmaz.
"Shaila." diyerek bana bakmasını sağladım. Konuşmak için acele etmemiştim, ilk anda heyecandan ve şoktan üstüne pek dikkat edememiştim ama şimdi, baş başayken onu incelediğimde ne kadar mükemmel göründüğünün farkına varmıştım. "Çok... güzelsin."
Ona iltifat etmek benim için çok zordu çünkü böyle şeyleri becerebilen biri değildim. Dışarıdan buz gibi görünüyordum ama aslında gerçekten heyecanlı bir yapım vardı, irdelendiğinde birçok şeyi ortaya döküyordum.
Onunla tanışana dek, kimse beni açmaya çabalamamıştı. Hep geri planda ve silik kalmayı tercih etmiştim. Hayatıma girdiği andan itibaren arka plandaki rolüm bitmiş, kendi hayatımın baş rolünü almıştım. Belki de ona iltifat edemememin tek sebebi buydu. Çünkü beni, ona anlattığımdan daha fazla tanıyordu. Benim iç dünyama benden daha fazla ortak olmuştu. Bu da beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu.Büyüleyici bir gülüşle "Teşekkürler." dedi. Eridiğimden habersizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tartarus'un Sırrı (ES 2)
FantasyİLK KİTAP : ELYSİUM'UN SIRRI Gökyüzünün ve hava olaylarının mutlak hakimi Zeus elinde şimşeğiyle düşmanını bekliyordu. Güç dolu bakışlarında tereddütün damlası bile yoktu. Karşısında her ne varsa ondan daha kudretli değildi. Arkasında ışığın koru...