Gecikme için üzgünüm diyecek yüzü kendimde bırakmadığım için üzgünüm ama biliyorsunuz YGS'den yeni çıktım, şimdi LYS'ye hazırlanıyorum. Aslında bu bölümü yazmak için de vaktim yoktu fakat hafta içinde öyle tatlı mesajlar aldım ki rüyalarıma bile girdi. Bugün sabah uyanır uyanmaz bölüm yazdım ve şimdi yayınlıyorum. İyi okumalar..
"Artık bir yerden başlamamız gerek." dedi Marcus. Bu hâlde neye başlayacaksa artık...
Persephone da benimle aynı şeyi düşünüyor olmalıydı ki ona bakarak iç geçirdi. Gözlerini sıkıca kapatıp eliyle dizine vurdu. "Aciz hissetmek beni çıldırtıyor."
"Niye aciz hissediyorsunuz tanrıçam?" diyerek söze karıştım.
"Şu halime bak." Gücü git gide zayıfladığı için yaşlanmakta olan yüzünü gösterdi. Gerçekten de sadece birkaç saat içinde sanki birkaç yıl yaşlanmış gibi daha da çökmüştü. Yüzündeki kırışıklıkları ortaya çıkaracak kadar gülümsedi. "Ama asıl sorun bu değil. Asıl sorun, oğlum karşımda acı çekerken bir şey yapamamam." Bir kez daha derin bir iç çekmişti. "Bu kadar bile gücüm kalmadı. Çok az vaktim var. Yerimi alan romalının ismimi silmesi an meselesi."
Marcus birden doğruldu. "Az vaktin varsa burada vakit kaybedemeyiz. Artık gerçekten asıl hedefi bildiğimize göre ona yönelik çalışmalıyız."
"Durumun çok tehlikeli. Yüce Olimpos...birisi sana hafifçe dokunsa sonucunu düşünemiyorum."
"Biz de sonucunu düşünmeyiz o zaman anne." Persephone'u ikna etme çabaları onu baya sıkmış gibi görünüyordu. Pelerinini önüne atıp yarasının üstünü kapattı. "Sorunun çözümü bu kadar basit. Hadi artık bize nereden başlamamız gerektiğini söyle."
Kabul ediyorum, başlarda her şeyi, kim istiyorsa ona bırakıp daha fazla kayıp yaşamamak için arkama bile bakmadan buradan uzaklaşmak istemiştim. Ama şimdi bu kaosa son vermek dışında başka bir şey istemiyordum ve Persephone, kafamdaki bütün sorulara yanıt verebilecek tek kişiydi.
Umutsuzluk dolu bakışlarını yere dikti. "Pekâlâ. Önce öğrenmek istediklerinizden başlayalım." Uzunca bir süre nasıl başlayacağını düşündükten sonra "Yunan kuşağının hakimiyetini sonlandırmak için Romalı tanrılar uyandı." dedi.
"Gerçekten mi? Hiç farkında değiliz." Gözlerini devirdi.
"Onları yaratan şey nedir?" Marcus'la vakit kaybetmeden bana cevap vermesini bekliyordum çünkü bu göreve başladığımızdan beri en önemli soru buydu.
Bakışlarını bana çevirdi. "Biz."
Marcus'la aynı anda "Nasıl yani?" diye sorduk.
"Neden böyle bir şey yapma gereği duydunuz?"
"Özellikle yaptığımız bir şey değildi." O anları tekrar yaşıyormuş gibi kaygıyla dudağını ısırdı. "Zeus, titanlardan hakimiyeti almak için kaosu başlattığında her birimiz birer hata yaptık. Bu hatayı uzunca bir süre fark etmemiştik. Ettiğimizde ise..." çok geç oldu diyerek bitirmesini beklerken ses tonu öfkeyle yükseldi. "Hera önemsemedi. Bizim de önemsemememiz gerektiğini söyleyerek hepimizin tedbir almasını engelledi."
Bu Lahkesis'e gitmeden önce annemin bizle konuşmasını destekleyen bir açıklama olmuştu. Doğrusunu söylemek gerekirse pek şaşırmamıştım. Annem topluluk söz konusu olduğunda Olimpos'tan, bireyler söz konusu olduğunda kendinden daha yüce kimsenin/kimselerin bulunmadığını vurgular dururdu.
"Aklıma pek iyi şeyler gelmiyor." Koyu sessizliği bozan Marcus olmuştu.
"Hera ihanet etmedi." diyerek karşı çıktı Persephone. "Hera'nın kibiri kadar Zeus'a ve Olimpos'a sadıklığı vardır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tartarus'un Sırrı (ES 2)
FantasyİLK KİTAP : ELYSİUM'UN SIRRI Gökyüzünün ve hava olaylarının mutlak hakimi Zeus elinde şimşeğiyle düşmanını bekliyordu. Güç dolu bakışlarında tereddütün damlası bile yoktu. Karşısında her ne varsa ondan daha kudretli değildi. Arkasında ışığın koru...