5.2K 438 127
                                    


JungKook


      Okulum diğer normal okullar gibi değil. Tahtaya çıkıp sözlü olmuyoruz ya da kitaplardan ders işlemiyoruz. Garip değil mi? Aslında bende hala bunun garip olduğunu düşünüyorum. Delilerle dolu bu yerde , insanlara güvenmek çok zor. En kötüsü ise bazılarının insan olup olmadığından şüphe ediyorum. 

      Gölgelerle sorunum başlayınca o lanet herif beni bu delilerle dolu okula gönderdi. Neymiş de benim için en iyisi burasıymış. Deli değilim diyorum ya! Gölgeler tarafından verilen özel bir güç beni deli yapmaz. Aksine özel yapar. Ama babam dediğim kişi biraz beyinsiz olduğu için fark edemiyor. 

      Okul hep çığlıklarla dolu oluyor. Sınıflarımızda sıra yerine elektrikli sandalyeler var. Bir yanlış mı yaptın? O zaman vücudunun en uç noktasına kadar o elektriği hissediyorsun. Buraya geldiğimden beri hiç iyi değilim. Neyse ki elektik yemedim. Dediğim gibi bir deli olmadığım için , o acının nasıl bir şey olacağını tahmin edebiliyorum ve uslu davranıyorum. Aynı şeyi diğerlerine de söylemek isterdim ama  insancıl konuşulmuyor onlarla. 

      Bugün de her zamankinden farksız geçmişti. Bir an önce ders çıkışının bitmesini ve şu lanet yerden kurtulmayı bekliyordum. Düşünsenize , normal bir okul bile size ölüm gibi gelirken kim bilir bu deli okul size nasıl gelirdi? Gözlerimi devirerek zilin çalmasına dakikalar kaldığını gösteren saate baktım. Çok yavaş ilerlemesi o  saati kırma hissini uyandırmıştı. Zorlukla bir nefes alarak başka yere bakmaya gayret ettim. Dışarısı aydınlıktı. Bunu az ötede ki minicik pencereden görebiliyordum. Güneşi severdim ama biraz da saçma gelirdi. Neden ay bu kadar sevilmiyor da güneş seviliyor hep diye düşünürdüm.

***

       Kapıyı tıklatmama bile gerek yoktu çünkü annemin kapıyı açmayacağını biliyordum. Cebimden çıkardığım anahtarlıkla kapıyı açtıktan sonra içeri girdim. Annem her zaman ki gibi yanmış bir yemek yapmıştı. Çünkü mutfakta ki yanık yemek kokusu buraya kadar geliyordu. Önemsemeyerek merdivenleri çıkmaya başladım. ''Jungkook , dersin nasıl geçti?'' Annemin sorusunu duyduğumda içimde bir nefret duygusu oluşmuştu. O okulun ne kadar iğrenç olduğunu bildiği halde bana bunu sorması biraz... merhametsizce? Hiç takmadan merdivenleri çıktım ve odama geçtim. Okulda ödev derdimiz olmadığı için her zaman yaptığım şeyi yapacaktım. Gölgeleri beklemek. 

      Hava hala güneşliydi. Işık gözlerimi kamaştırdığı için hemen yatağımın yanında ki perdeleri kapatıp yatağıma oturdum. Kitap okuyan veya sosyal medya da dolaşan bir çocuk olduğum söylenemezdi. Bu yüzden yapacağım tek şey boş boş oturmaktı. Sıkıcı biliyorum ama elimden başka ne gelirdi ki? ''Okulun yine kötü geçti ha?'' Duyduğum sesle şaşkınlıkla arkamı döndüm. Dönmemle birlikte şaşkınlığım artmış , dilim tutulmuştu. Bu nasıl olabilirdi ki? V , şaşkın yüzümü komik bulmuş olacak ki büyük bir kahkaha attı. ''Şaşırdın değil mi?'' Şaşkın yüzümü normale çevirerek V'yi süzdüm.  Benim gölgelerim sadece akşamları gelirdi. Daha önce hiç bir gölgem beni bu kadar erken ziyarete gelmemişti. ''V hyung , bu nasıl olabilir?'' Gülümseyip yanıma oturmuştu. ''Özelliğim diyelim'' Bunu söylerken aynı zamanda bir şeyi fark etmiştim. Görüntüsü... daha netti? Şaşkınlığımı gizleyemeyen gözlerim sürekli dönerken onun gözleriyle birleştiğinde durmuştu. Garip bakıyordu. 

      ''Kook? Hadi ama şaşırılacak pek bir şey yok. Özelliğim olduğunu söyledim'' Dalgın kafamı sallayarak tekrardan ona baktım. ''V hyung , bütün gölgelerden daha farklı özelliklere sahipsin. Bu çok tuhaf'' Kelimelerim onu yine güldürmüştü. Ben ciddi bir şey söylerken onun gülmesi çok can sıkıcıydı. ''Ne yani? Bu benden rahatsız olduğun anlamına mı geliyor?'' Onun sorusu üzerine kafamı olumsuz anlamda salladım. Beni o hiçbir şekilde rahatsız etmiyordu. En yakın olduğum gölgeydi. ''Hayır , sadece acaba benden sakladığınız daha neler var diye merak ediyorum'' dedim. Tam da tahmin ettiğim gibi yine gülmüştü. ''Diğerlerini bilmem ama haklısın. Senden sakladığım bir çok şey var Kookie. Ama bazı sırlar söylenmemelidir değil mi?'' Kafamı salladım ve bakışlarımı ellerime çevirdim. ''V hyung bir şey sorsam?'' Kafamı öne eğip konuştuğumda o da ''Sor'' demişti. ''Bir gölgesin ama neden görüntünü tamamen siyah değil de hafif renkli görüyorum? Üstelik görüntün silik de değil. Oldukça net'' Bu soruma ne cevap vereceğini acayip merak ediyordum. Gözlerimi ellerimden kaldırarak ona baktım. Yüzünde anlam veremediğim buruk bir gülümseme vardı. ''Gölgelerin dünyasında da söylenmemesi gereken belirli kurallar vardır Kook. Sorunu cevapsız bırakmalıyım ama bana darılma , olur mu?'' İstesem de darılamazdım zaten. Sadece ''Peki'' demekle yetinmiştim. Sormak istediğim milyon tane şey vardı. Ama hepsini sormaya benim bedenimde izin vermezdi. Çünkü yorgundum ve ağırlaşan göz kapaklarım bunun habercisiydi. ''Ben akşam gelemeyeceğim ama diğerleri senle ilgilenir zaten. Sonra görüşürüz Kook'' Ben aval aval etrafa bakınırken gözlerim tekrar onun bulunduğu noktaya geldiğinde kaybolduğunu görmüştüm. Elimi saçıma götürerek kaşıdıktan sonra kendimi yumuşak yorganımın üstüne attım. 

       Hava kararmışken bende gözlerimi açmış , mayışmış bir şekilde perdeleri sonuna kadar açmıştım. O loş ışık yeniden odama girdiğinde sevinmemek imkansızdı. Sonuçta dostlarımı görecektim. ''Kook! Şu Hope'e bir şey söyler misin?'' Arkamı döndüğümde kendimi gülmemek için zor tutuyordum. Jimin , kendisini öpmeye çalışan Hope'yi itmeye çalışıyordu. Diğer gölgelerde gülmekten neredeyse düşeceklerdi. ''Hadi ama Jimin! Bir öpücük versen ne olur sanki.'' Ben kahkaha atarken Suga'da yanıma gelmiş ve kolunu omzuma atmıştı. ''Hep böyleler işte naparsın'' İkimiz birlikte kıkırdarken en sonunda Jin , JHope'yi ve Jimin'i ayırmıştı. ''Önümüzde Kook varken yapmayın şöyle şeyler. O daha bir çocuk'' Hope yüzünü buruşturup kollarını birbirine kenetlemişti. ''O zaman Jimin'e söyleyin. Bir daha bana gıcık hareketler yapmasın.'' Aynı minik çocuklar gibi görünüyorlardı. Onların bu huyu bana sevimli geliyordu. Yanımda duran Suga'nın kulağına yaklaşarak ''V bana akşam gelemeyeceğini söyledi. Nedenini soramadan gitti ama belki sen biliyorsundur'' diye fısıldadım. Suga olumsuz anlamda kafasını sallamıştı. O sırada beynime bir şimşek gibi çakan bilgiyle sırıtmaya başladım. Böyle şeyleri bilse bilse Jin bilirdi ve sır saklamada pek iyi değildi. Suga'nın şaşkın bakışları altında Jin'in yanına gidip kolunun altına girdim. Aynı şeyi ona da sorduğumda gözlerini benden kaçırmıştı. ''Ee ne yapacaksın bunu Kook? Boşver.'' Geçiştirmeye çalıştığını anladığımda ona kötü bir  bakış atmıştım. ''Söylemezsen küserim'' Bunu dememle hemen gözlerini bana çevirmişti. Jin'in hassas noktası buydu. Beni kaybetmekten korkardı. Kulağıma doğru biraz eğilerek ''Aslında tam olarak bende bilmiyorum Kook. Ama biz senin gölgen olduğumuzdan beri V hep tuhaf hareketler sergilemeye başladı. genelde her akşam gelirdi ama bugün neden gelmedi bir fikrim yok.'' demiş ve 'Kimseye söyleme' anlamında ciddi bir bakış atmıştı. V hyung benim gölgem olduğundan beridir tuhaf mıydı? Neden ki? 


Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir ^^ Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Okuyan herkese çok çok teşekkür ederim <3 

Weird Boy :: Vkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin