Taehyung (Flashback)
Havanın bomboş olduğu bu akşam üstünde yoğun bir sessizlik vardı. Bir şey duyup duymamak açıkçası çok umrumda değildi. Şuan tek umrumda olan şey aklımda ki düşünceyi hayata geçirebilmekti. Belki imkansız bir şeydi ve yapmaktan zarar gelmez demeyi çok isterdim. Ama maalesef ki tam tersiydi. Zarar gelebilirdi , hemde büyük bir zarar.
Bir kaç saniye sonra duyacağım yüksek ayak seslerine karşın kendimi hazırlamam gerekiyordu. Neler olacağını elbette biliyordum ama onların tepkisi beni çok korkutuyordu. Bana engel olmaya çalışabilir , hatta olabilirlerdi. Ama bu benim isteyeceğim en son şeydi.
Çok geçmeden ayak sesleri gelmeye başladığında derin bir nefes alıp oturduğum minderden kalkarak yüzümü ve bakışlarımı kapıya yönlendirdim. Aniden açılan kapıyla birlikte bana nefret dolu bakışlarıyla bakan kişiyi görmem uzun sürmemişti.
''Seni adi pislik!'' Yakama yapışan ellerle birlikte kafamı öne eğdim.''Bunu nasıl yapabilirsin ha? Nasıl?'' Bu soruya karşılık verebileceğim çok cevabım vardı. Ama konuşmak istemiyordum. Çünkü gerçekler çok karmakarışıktı. Ağzımdan çıkan en küçük sözün bile açıklanması gerektiğinden cevap veremezdim.
''Neden... Neden Taehyung?'' Cevap alamayacağını anlayınca yakamda ki elin sahibi elini çekmiş ve geriye doğru adım atmıştı. Gelen seslerle birlikte onun ağladığını anlamak zor değildi. Birisinin ağlaması hoşuma gitmiyordu ama yapabileceğim bir şey yoktu. Ben bunların olabileceği ihtimaliyle buraya gelmiştim. Oluyordu da.
''Üzgünüm Jimin.'' Kafamı kaldırıp az ötede , dizleri üzerinde ağlayan kişiye baktım. ''Ben Jungkook'u gölge halimle koruyamıyorum. Bu yüzden...'' Yumruğumu sıktım ve yaptığımın sonuna kadar doğru olduğuna inanarak konuşmama devam ettim. ''...insan olmayı istedim.''
Jungkook'un gölgesi olduğumdan beri hep bir insan olmayı istemiştim. Saydam ve silik bir görüntümün olması yerine gerçek bir insan bedeninin içinde yaşamayı hayal etmiştim. Soğuk ve tehlikeli Gölgeler Dünyası'nın yerine sıcak bir yer olan insanların dünyasında yaşamayı arzu etmiştim. Ve en önemlisi de her zaman Kook'un yanında olacak ve onu koruyacak biri olmak istemiştim...
Elbette bunu diğerlerinin anlayışla karşılamayacağını biliyordum. Çoktan Jimin dizleri üzerinden doğrulmuş ve yumruğunu yanağıma savurmuştu. Şuan ona engel olacak değildim , istediği kadar vurmasına izin verecektim. Ne de olsa istediğini söyleme hakkına sahipti. Güçsüz yumruklarını bana savururken bir yandan da hıçkırıkları odayı dolduruyordu. ''Onu korumak istedin , peki ya biz Tae? Neden bizim yok olmamızı istedin? Neden bunu yaptın?'' Söyledikleri kendine göre oldukça haklıydı. ''Sizin yok olmanızı istemedim. Çok çabaladım ama her şey farklı sonuçlandı. Ve şuan yapabileceğimiz bir şey yok. Tek bir şey dışında...''
Yutkunarak duraksadığımda Jimin , ağlamaktan kızaran gözlerini benimkilere çevirdi. Perişan olmuş gözüküyordu ve bu beni de istemsizce üzmüştü. Ne de olsa o benim arkadaşımdı. Titrek bir sesle konuştu. ''Bizimde senin gibi bir katil olup , insana dönüşmemizi mi istiyorsun?'' Katil sözcüğü her ne kadar hoşuma gitmese de doğruydu. Ben bir katildim , ama olmayı hiçbir zaman istememiştim.
''Katil olmaktansa ölmeyi tercih ederim.'' Jimin kızarmış gözlerini hızla benden ayırıp koşturarak odadan çıkmıştı. Onu durdurmayı düşünmüyordum , eninde sonunda zaten gidecekti.
''Kimseye söylemeyeceğim.'' Duyduğum sesle şaşkın bir şekilde bakışlarımı , sağ tarafta ki duvara yaslanmış bana bakan kişiye çevirdim. Sözünü tekrarladı. ''Bir insan olmak için yaptığın şeyleri kimseye söylemeyeceğim.'' Bu yaptığım şeylerden sonra arkamda olan bir kişiye bile rastlamamışken böyle bir şey duymak beni şaşırtmıştı.
''Hoseok...'' Adını söylediğimde gülümseyip yanıma yaklaştı ve elini omzuma attı. ''Umarım insan olduğunda bizi unutmazsın.'' Duyduğum şeyle birlikte şaşırmamak imkansızdı. Şuan Hoseok'un belki de Jimin gibi beni suçlaması gerekiyordu ama yapmamıştı. O arkamda durmayı seçmişti.
''Bana kızmayacak mısın?'' Sorduğum soruyla kıkırdadı ve biraz hüzünlü bir şekilde bana bakıp ''Elbette hayır, biz en iyi arkadaşlar değil miyiz ne de olsa?'' dediğinde tebessüm etti. Ardından elini omzumdan çekerek hiç beklemediğim bir anda bana sarıldı. ''Lütfen Tae... Lütfen insan hayatını dolu dolu geçir. Minik Kookie'nin hep yanında ol...'' Kollarını benden ayırıp cevap bekliyormuş gibi yüzüme baktığımda kafamı salladım ve tebessüm ettim. ''Söz veriyorum ve yanımda olduğun için teşekkür ederim...''
Gitme zamanım yavaşça geliyordu ve bunu Hoseok'ta fark etmiş olmalıydı ki tekrardan acı bir tebessüm etti. ''Taehyung , insan olduktan sonra , ölmeden önce sadece 6 ayın var. Bu yüzden... dikkatli ol.'' Duyduğum şeyle gözlerimi şaşkınlıkla açıp ''Ne!?'' diye bağırdığımda Hoseok çoktan bir gölgenin yapması gerektiği gibi ortadan kaybolmuştu. Şuan ne oluyor hiçbir fikrim yoktu. Olduğum yerde donakalmıştım. Gerçekten yanlış olan bir şeyler vardı.
(Flashback Son)
İnsana dönüşmeden önce öğrendiğim korkunç gerçek hiçbir zaman peşimi bırakmadı. Şimdi bir insandım , şimdi gerçek olan dünyadaydım. Ama öğrenmiştim ki bir gölgenin insan hayatı çok uzun sürmezdi. Ve Jungkook'u korumaya devam edebilmek için sadece 3 ayım kalmıştı.
Yine bu bölüm her şeyi birbirine karıştırdım farkındayım jhgcvghj
Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir~ ^^ Destek olmak için oy verip , bölüm hakkında ki düşüncelerinizi yorumlar kısmına yazarsanız çok mutlu olurum~ Okuduğunuz için teşekkür ederim ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Weird Boy :: Vkook
FanfictionOnun kendisini herkesten ayıran tuhaf bir özelliği vardı... Bir gölgeye aşık olmak. ❣UYARI❣ Bu kitap bxb'dir. (boy x boy) ✔ Ana çift Taehyung X Jungkook'tur. ✔ İlk ficim ve çok heyecanlıyım. Lütfen desteğinizi esirgemeyin ^^