➀➅

3K 291 79
                                    


Jungkook


      Soğuk havanın bedenime temas etmesiyle titreyen dudaklarımın arasından , koşmanın etkisiyle birlikte boğuk nefesler çıkıyordu. Bacaklarımı hissetmiyor oluşum koşmamı zorlaştırıyordu. Yorgun düşmüştüm. Bu saatlerce koştuğumdan dolayı değildi. Yaşadığım şeylerden dolayıydı...

      Dünyaya ilk gözlerimi açtığım günden beri insanlar tarafından sevilmeyeceğimi , dışlanacağımı , yaşamaya layık görülmeyeceğimi ve sürekli kötü zamanlar yaşayacağımı biliyordum. Ne zaman hayatımdan minik bir parça kendini masum bir akışa bıraksa genelde bu doğru olmazdı. Çünkü benim mutlu bir yaşam sürmeye hakkım yoktu. Bunu değiştiremiyordum. Bu iğrenç hayatımdan kurtulamıyordum. 

      Taehyung... O benim bu dünyada ki tek yakınım olmuştu. Evet , hakkında doğru düzgün bir şey bilmiyordum. Kimin nesi olduğunu , benim hakkımda nasıl özel bilgiler bildiğini ve neden benim gibi hayatı boyunca karanlık bir yaşam sürmüş birine sevgi gösterdiğini bilmiyordum. Ama onca karmaşık soruya rağmen ben onun yanında kendimi özel hissetmiştim. O bana gölgelerimden sonra değer veren ilk insandı. Hatta belki de gölgelerim gelmemeye başladığında benim ayakta durmamı sağlayan oydu. O bana yardım etmişti.

      Ve ben şimdi yanımda olan son kişiyi de kaybetmek üzereydim. Bu düşünceme bir kanıt yoktu ama hızlı olmazsam gerçekten de bir şeyleri kaybedeceğimi hissediyordum. Artık buna izin veremezdim , zaten yeterince çok şey kaybetmiştim. Şimdi ise yapmamın zorunlu olduğu bir şey vardı. 

      Bana kaybolduğum zamanı hatırlatan binaların arasında durmaksızın koşturmaya devam ediyordum. İşte o kaybolduğum zaman Tae bulmuştu beni. Tam ümidimi yitirecekken sırf benim için gelmişti. Şimdi ise olayların terse dönmesi istemsizce beni endişelendiriyordu. Bu sefer kaybolan ben değil , Taehyung'du. Ve olup olmadığını bilmediğim sürem bitmeden benim onu bulmam gerekiyordu. 

      Ayaklarımın tabanının iyice ağrımaya başladığını hissettiğimde mecburen durmak zorunda kaldım. Ne kadar süre koştuğumu bilmiyordum ama Taehyung'a dair en ufak bir iz bile bulamamıştım. Bu garipti çünkü hiçbir insan kısa bir sürede ortadan kaybolamazdı. 

      O sırada üstümde hissettiğim bir titreşimle gözlerimi şaşkınlıkla açtım. Bu telefonumdu ve birisi beni arıyor olmalıydı. Hızlıca elimle ceplerimi karıştırırken en sonunda elime değen bir metal parçasıyla gözlerimi telefonuma yönlendirdim. Arayan kişi... Taehyung'du. 

      ''Hyung! Tanrım , sen iyi misin? Derhal bana mesajla birlikte konumunu at. Hemen geliyorum!'' Telefonu açar açmaz telaşla söylediğim sözcükler dudaklarımdan dökülürken çoktan tekrardan koşmaya başlamıştım. Bu telaşımdan dolayı olsa gerek Tae'yi aramak ya da mesaj atmak hiç aklıma gelmemişti. Neyse ki Taehyung beni aramıştı. Aradığına göre durumu iyi olmalıydı , değil mi? 

       ''Jungkook...'' Telefonun diğer ucundan bir ses gelene kadar hala telefonumun kulağımda olduğunu fark etmemiştim. Gelen bu boğuk ses vücudumun baştan sona kadar donmasına neden olmuştu. Şaşkınlıktan ağzım sonuna kadar açılmıştı. Şok durumdaydım. Hiç beklemediğim bir şeydi bir ses duymak... ''Taehyung , sen...'' Düğümlenen boğazım yüzünden kelimeleri dökmek için büyük bir çaba sarf ediyordum. ''...Bu sen misin?''

       Zorlukla söylediğim sözcükler şaşkınlığımı oldukça belli ediyordu. Taehyung'un konuşamadığını biliyordum , öyleyse bu bana tanıdık gelen ses kime aitti? 


***


Weird Boy :: Vkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin