Alarmım çalmadan önce uyanmıştım. Tüm gece Brittany'nin hıçkırıklarını dinlemekten gözüme uyku girmemişti elbette. Sabaha karşı sesi kesilince gözlerimi kapamış ama kendimi bir türlü uykunun kollarına teslim edememiştim. Brittany'nin, Larissa'ya âşık olduğunu düşündükçe kafayı yiyormuş gibi oluyordum. Bir yandan böyle bir şeyin olacağına anlam veremiyordum, diğer yandan da tüm gece ağlamasının ya da hâl hareketlerinin başka hangi nedenden olabileceğini düşünmeye çalışıyordum ama sonuç hiçbir şeydi. Mantıklı gelen tek şey; Brittany'nin Larissa yüzünden acı çekiyor oluşuydu. Çünkü ben Brittany'nin gözlerinde gizlenen bakışı çok iyi biliyordum. Eh, biz de o yollardan geçmiştik.
Alarmımın çalmasından epeyce bir süre erken kalktığımdan alarmım çalana kadar banyo yapmış, odamı toparlamış -bu bir ilkti- ve giyinmiş bir şekilde işe gitmek için çoktan hazırdım. Ama daha işe gitmeme bir saat vardı. Ben de şimdi kendimi mutfağa atmış kahvaltı için bir şeyler hazırlarken çok beceriksiz duruyordum. İyi bir aşçı değildim, annemden veya Riley'den öğrendiğim ufak tefek şeyleri bilirdim o kadar. Kahvaltıya yapabildiğim en iyi şey yumurta veya omlet olurdu. Ki zaten omlet de yumurtayla yapılıyordu...
Ben de içine, elime geçen her şeyi attığım bir omlet yaptım Brittany ve kendim için. Güzelce tabakları karşılıklı dizdim. Çatal ve bıçakları yerleştirdim. Bardaklara meyve suyu koymak yerine süt koydum çünkü sütü çok severdim. Ve benimle yaşayacaksa Brittany de sevmek zorundaydı.
Omletleri tabaklara koyarken ses çıkartmaya çalışıyordum, artık Brittany uyanmalıydı. Omletler soğuyacaktı yahu! O kadar uğraşmıştım ben. Uyanmalıydı artık -ki tüm gece ağladığı için muhtemelen uykusunu alması için öğlene kadar uyuması gerekirdi. Ben gittikten sonra istediği kadar uyuyabilirdi ama şimdi kıçını kaldırıp benimle birlikte kahvaltı yapması gerekti.
Dolaptan bir salatalık çıkartırken yine ses çıkartmaya çalıştım. Radyoda duya duya ezberlediğim birkaç iğrenç şarkıyı söyledim, yine uyanmadı. Nihayet her şey hazır olup onu beklemeye başladığımda dayanamadım ve soluğu odasında aldım. İşe gitmeme yarım saat kalmıştı, uyanması gerekti. Çünkü bugün onunla kahvaltı yapmak istiyordum ve benim istediklerim olmak zorundaydı.
Yatağına doğru ilerlerken kendimden çok emindim. Onu dürtecek, uyanmazsa yere düşürecektim. Planım böyleydi. Ama sonra onun uyuyan yüzünü gördüm. Daha doğrusu; ağlamaktan şişmiş yüzünü gördüm. Onu dürtmek için havaya kalkan elim öylece havada asılı kaldı. Böyle bir surat görmeyi beklemiyor değildim, biliyordum ama bu kadar üzüleceğimi düşünmemiştim. Yüzü berbat bir haldeydi. Ve ben onu bu kadar üzdüğü için kardeşime çok sinirliydim şuan. Böyle tatlı bir surat nasıl böyle bir hale gelebilirdi, aklım almıyordu. Bir anda ellerim yastığına değdiğinde yastığın daha yeni kurumaya başladığını hissettim. Yastık gözyaşlarıyla ıslanmış olmalıydı.
Ellerim yavaşça yastığına yayılmış dalgalı saçlarına doğru ilerlediğinde kendime hakim olamadım. Aslında Brittany, ilgimi çekebilecek kadar güzel bir kızdı ama hem aramızdaki yaş farkı olsun hemde birçok nedenden dolayı birlikte olmamız imkânsızdı. Zaten böyle bir şey mümkün değildi. Elimi geri çektim hızlıca.
Bırak da uyusun, diyordu iç sesim. Onu dinledim ben de. Odasını sessizce terk ettim ve mutfağa geri döndüm. Onu bir günlüğüne isteğimi yerine getirmediği için affedebilirdim, sorun değildi. Her sabah olduğu gibi tek başıma kahvaltı yapmakta hiçbir sorun yoktu. Hem ben sıcak sıcak yiyecektim, o soğuk yiyecekti. Kendisi kaybetmişti!
Kahvaltımı bitirdikten sonra kendime engel olamadım ve bir kağıt çıkartıp ona not yazdım.
Notta şunları yazmıştım; eğer dışarı çıkmak istiyorsa anahtar için beni araması, kahvaltısını yedikten sonra oraları toparlaması ve sonra istediğini yapabileceği. Elbette onu kahvaltı için beklediğimi falan yazmamıştım. Notun altına kendi numaramı da bıraktıktan sonra mesaj atmasını, böylece onu telefonuma kaydedebileceğimi ekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hold me tight ➳ girlxgirl
ChickLitHer gecenin sonunda kendimi onun kollarında buluyordum. (2017'de yayımlamıştım. Yeniden paylaşıyorum.)