Sabah gözlerimi alarmım çalmamış olmasına rağmen erkenden açtığım için pişman değildim ilk defa. Kollarımda uyuyan bebek yüzlü kızı izledim vaktin geçmesi için. Uyandığımda pozisyonumuz değişmişti elbette. Ben yine ona doğru dönük bir şekilde yan yatıyordum, onun bedeni ise direkt tavana bakıyordu. Sol kolum ensesinde saçlarına karışmış, sağ elim ise dün geceki gibi karnında onun parmaklarıyla birleşmişti. Bir elini elime kenetlemişken diğer elini de ellerimizin üzerine siper etmişti. Ellerim onun elleri arasındaydı yani anlayacağınız. Bir ayrıntıyı belirtmek istiyorum; pijaması hafifçe yukarı kalktığından karnının yarısı açık, beyaz teni kendini belli ediyordu. Yorgan tam belimize kadar çekiliydi ikimizinde. Zaten bedenlerimizin teması yüzünden hiç üşümemiştim, büyük ihtimalle o da üşümemişti.
Brittany'nin gözleri kapalı, pembe dudakları hafif aralık ve dalgalı saçları yastığıma dağılmış bir şekilde mışıl mışıl uyumaya devam ediyordu. Onu ne kadar süre öylece durup izledim bilmiyorum. Yataktan kalkıp ikimiz için kahvaltı hazırlamalıydım ya da ne bileyim işte bir şeyler yapmam gerekti ama ben ona büyülenmiş bir şekilde kalmıştım. Bana öyle bir büyü yapmıştı ki parmaklarım benden habersizce saçlarını okşamış, onları yüzüne gelmesin diye geri atmıştı.
Onu böyle incelemek bana yine Riley'i hatırlatmış ve bu düşünceyle midem kasılmıştı. Onu bir sabah izlediğim gün geldi aklıma. İlk defa Riley'i o kadar dikkatli incelemiştim. Sanırım ilk ve sondu da zaten. Yemin ederim, o çok güzeldi. Kızların bile ilgisini çekebilecek kadar güzel ve çekiciydi Riley. Ona sahip olduğum için şanslıydım. Ama ne zaman ona baksam kalbim çarpmıyordu işte. O âşık olunacak kadar güzelken neden ona olan hislerim hoşlanmaktan ileri gidemiyor muydu peki? Bu sorunuma aylardır bir çözüm bulamıyordum. Ondan ayrılsam, onsuzluğa bir süre alışamaz ve onu özlerdim. Ondan ayrılmadığımda ise ona umut vermiş oluyordum. Yaşadığımız ülke eşcinsel evliliğe izin veriyordu ve bu durumda Riley'nin ilişkimiz konusunda ne kadar ileri gidebileceğini düşünebiliyordum. Onu üzmek veya kalbini kırmak istemiyordum. Ben kalp kırardım; bile bile ya da farkında olmadan olsun kırardım işte. Eğer onun kalbini kırarsam üzülen taraf bir tek o olmazdı. Ona değer veriyordum ama onu sevemiyordum. Sanki bir engel vardı onu sevmek için, bir şekilde ona âşık olamıyordum. Ne kadar çabalarsam çabalayayım olmuyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum.
Hazır ondan bahsetmişken, Riley'e aldığım bilezik ne durumdaydı acaba. Dün duş alırken çıkartmış ve geri takmayı unutmuştu. Onu bulup bir kenara koymuştum ama nereye koyduğumu şimdi hatırlamıyordum. Ona geri vermeliydim, bileziğini çok seviyordu çünkü ona doğum gününde ben hediye etmiştim. Bileziğin içine baş harflerimizi yazdırmıştım yahu!
Telefonumdan saate baktığımda sekize beş kaldığını gördüm ve alarm görevini üstlenmeye karar verdim. Brittany'i kendim uyandıracaktım!
Dudaklarımı kulağına yaklaştırdım. "Uyanma vakti geldi, ufaklık." diye fısıldadım gülerek. Sesimi duymuş olmalı ki yerinde biraz kıpırdandı ama herhangi bir uyanma belirtisi göstermedi. "Hadi, uyan." diye mırıldandığımda dudaklarım kulak memesiyle temas etti. Dudaklarımı sürterek yavaşça aşağıları indim. Kendime hakim olamayıp süt kokusunu içime çekip boynuna bir öpücük kondurduğumda Brittany'nin vücudundan bir titreme geçti. Boynundaki dudaklarımı hemen geri çektim. Ben ne yapıyordum? Kendine gel, Abigail!
"A-Abby..." Adımı titrek bir sesle mırıldanınca mantıklı iç sesim susmak zorunda kalmıştı. O bana böyle seslenince nasıl mantıklı düşünmemi beklerdiniz? Benim yerimde kim olsa aklını kaybederdi yahu!
"Evet, bebeğim?" dedim ensesinden uyuşan kolumu yavaşça çekip ona daha iyi bakabilmek için yumruk yaptığım elimi çenemin altına koyarak.
"İ-İstiyorum," diye mırıldandı yüzünü buruşturup sızlanarak. Tanrı aşkına, ne istiyordu bu kız?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hold me tight ➳ girlxgirl
ChickLitHer gecenin sonunda kendimi onun kollarında buluyordum. (2017'de yayımlamıştım. Yeniden paylaşıyorum.)