"Gail, neredesin?"
Uzaktan gelen bir ses, yıllardır kimsenin bana seslenmediği, paslanmış kısaltılan adımı neredeyse yüzüncü kez kullanınca ofladım. Sabahları bu şekilde uyanmaktan nefret ediyordum! Güzel uykumu bölüyordu bana seslenen şahıs. Aslında ses oldukça tanıdıktı ama kafam şuan tam olarak yerinde değildi. "Biraz daha uyuyacağım, kes sesini!"
Bana seslenen her kim olursa olsun sırf uykumdan alıkoyduğu için asla ona kibar davranamazdım. "Gail, sana diyorum! Bak şimdi abla uyanacak, çık artık ortaya."
Abla mı?
Bana seslenen kişi Larissa olmadığına göre... Hızla gözlerimi açtım. Of, bu kişi Brittany'nin ta kendisiydi. Tamam da neden sürekli evde 'Gail' diye seslenip duruyordu?
Yerimden doğrulmamla ayaklarımın üzerindeki yumuşak ve tüylü bir şey hareket edip bir tıslama duyulunca kendime hakim olamayarak bir çığlık koyuverdim. "Yaa! Pis şey seni! Def ol git odamdan! Yaklaşma, yaklaşma diyorum sana! Brittany!"
Brittany'nin adını çığlıklarım arasında söyleyebildiğimde onun çoktan sesimi duyup odama girmiş olduğunu fark etmiştim. Küçük tüy yumağı hâlâ yatağımda durduğundan yatağımda biraz kaymak zorunda kalmıştım. Hızla yorganı üzerime çektim, bana yaklaşıyordu!
"Al şunu, Brittany! Yoksa onu boğarım!"
Brittany 'gülsem mi, gülmesem mi' ifadesiyle hızla yanıma gelip kediyi yatağımdan aldığında derin bir nefes verdim. Hayır, kedilerden korkmuyordum. Hatta hayvanları çok severdim. Ama sokaktan getirdiğimiz bir kedinin bana dokunmasından -bakın, BEN dokunmuyordum bile, kedi bana dokunuyordu!- hiç hoşlanmazdım.
Brittany kediyi kucağına alarak başını okşadığında kedi sanki az önce hiçbir şey olmamış gibi gözlerini yummuş ve böldüğüm uykusuna geri dönmüştü bile.
"Sana onu odandan çıkarmak yok demiştim. Nasıl odama, onu da geçtim, yatağıma girebilir?!"
Oflayarak yatağımdan kalktım. Vücudumu ve çarşaflarımı beş kez yıkamalıydım. Tamam, biraz abartıyor olabilirdim. Dört iyiydi. Evet, dört kez yıkamalıydım.
"Pireli değil ki, Abby. Abartıyorsun. Sana kahvaltı hazırlıyordum, o boşlukta odamdan kaçmış olmalı. Özür dilerim, bir daha olmayacak."
Dudaklarını büzerek başını yere eğdiğinde biraz vicdanım sızlamıştı tabii. Of, bana kahvaltı mı hazırlıyordu ya? Şimdi nasıl kızacaktım ben ona? Haksızlık!
"Özür dileme bunun için. Bir daha olmayacak çünkü zaten ben eve geldiğimde bu kedi gitmiş olacak."
İtiraz etmek için ağzını açtığında odadan çıkmak üzereydim.
"Deneme bile, Brit! Kediyi odana bırakıp ellerini yıka ve masaya gel, tamam mı?"
Başını usulca salladığında onayımı aldığım için odadan çıkmıştım. Hemen lavaboya yöneldim. Her ne kadar kediye dokunmuş olmasam bile ellerimi yıkacaktım. Duş da alacaktım fakat önce kahvaltımı yapacaktım. Hemen ellerimi birkaç kez dezenfekte ettim, ardından yüzümü yıkadım.
Tuvaletten çıkınca beni Brittany'nin minik suratı karşılamıştı.
"Günaydın," diye mırıldandım her zaman yaptığım gibi saçlarını dağıtarak. O da her zaman olduğu gibi hafifçe kendini geri çekmişti ama ellerimden kurtulamamıştı. "Sana da günaydın."
Bana gülümsedikten sonra yanından ayrıldım ve doğruca mutfağa gittim.
Brittany dediği gibi bana kahvaltı hazırlamıştı. Tabağımda patates kızartması ve iki adet sosis vardı. Ev arkadaşım yemekte marifetli olduğu için çok şanslıydım sanırım. Özellikle yemek yemeyi seven biri olarak gerçekten fena şanslıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hold me tight ➳ girlxgirl
ChickLitHer gecenin sonunda kendimi onun kollarında buluyordum. (2017'de yayımlamıştım. Yeniden paylaşıyorum.)